338 Hafta Yazısı: SERVETİFÜNÜUN No. 2070—385 Bana ve <Uyanış»a Saldıran Birisi İçin! Necib Fazıl Kısakürek isimli bir şair bozuntusu vardır. Şiirlerin den ziyade küfürlerile (meşhurdur. Bir zamanlar fazla içip coşunca ba- İolarda insan döğmeğe kalkardı. Hattâ bir baloda merhum Ahmed Haşıma da saldırmıştı da lâyık ol- duğu mukabeleyi görmüştü. İşte bu gocuk şimdi de bana saldırmak is- tiyor. «Ağaç»? diye çıkardığı sö- züm yabana bir sanat ve fikir son edebiyat münakaşalarını diline dolayarak ba- na çatıyor. Hem ne lisanla görse- niz! Ben budala imişim, neslim içinde öyle tanınırmışım, ama o be- ni gene zeki tanırmış, üstelik sevim- fi bulur, dostluğunu (kaybetmek istemezmiş.. Ama ne yapsın ki şa- irliğimi hiçe saydığını açıkça yüzü- me haykırmaktan da kendisini ala- mazmış... Hasılı böyle birbirini tut- mayan alkolik ve esrarkeş bir ka- fanın hezeyanları... Bunlar bir şey değil.. Lâfh evi- re çevire en sonnnda bana ne isim taksa iyi.. Bugünün turşucu Cemali! Eyet.. Yanlış okumadınız: Ben bu günün turşucu Cemali imisim! Tur- şucu Cemalin turşuları kadar beyni ekşimiş olan bu küstahın diğer hezeyanlarına cevap overmesem de olurdu; fakat bu kadar yerinde ol- mayan bir sıfatı nasıl söyliyenin su- ratına çarpmadan susabilirdim? Ben ki ömrümde Necib Fazıl gibi kol tuk meyhanesinde akşamcılık etmme- miş, orada omuzdaşlarla kavga çı- karıp pala siyırmamış bir -adamım, nasıl olur da beraber düşüp kalktığı karakollar kahramanının ismini kabul- lenerek hem onun, hem kendisinin hakkına tecavüz edebilirdim ? Demek ki Necib Fazıl saçma- mecmuasında <İ>, iyor, en fazla kendisine uygun dü- şecek olan bir ismi bana hediyeye kalkıyor... İşin daha tahafı, bana karşı bu küfürleri yazıp sıraladıktan sonra soğuk nüktelerini bir Jâhza ke- serek edebiyatla meşgul gençlere na- sihatler vermeğe kalkıyor. İşte insan bu satırları okurken de hayretler içinde kalıyor ve kendi kendine «Vah zavallı gençlik.. Artık kim- lerin nasihatine kaldın ?» diyor. Dün- yada her şey işidilmiştir ama, kazın sülüne zerafet dersi verdiği ve kur- bağanın bülbüle ahenk öğrettiği du- yulmamıştır. Onun gibi Necib Fazıl Kısakürek terbiye ve zekâsındaki bir adamın da gençlere hocalık et- meğe kalkmasına insanın" güleceği geliyor... Bu taze dahinin bana karşı il tfatları arasında şu sözler de var: «Dünyanın en silik ve en kayıp mecmuasın: çıkaran ve bu kadar si- liklik içinde bir ömrün, bir taham- mülün devam edebileceği mucizesini temsil eden bu zat...» Anliyorsunuz ya, dünyanın en silik mecmuası dediği bu mecmuadır : «Uyanış»... Hem bu iddia hangi mecmuada söyleniyor? “Türkiyede bugün az satış rekorunu kazanan ve tohumken ağaçlaşın, ağaçlıktan sonra da artık odunlaşan bir mecmu- ada... Bu yaveyi gençlere karşı hi- tabesinden evvel yumurtlıyor. O genç- ler ki, «Servetifürun»un kırkbeş küsür senelik şerefli mazisini bir tarafa bi- takalım — «Servetifünün>, «Uyanış» ismini aldıalalı, şuson sekiz on se- nedir hep gene bu mecmuada ye- tişmişler, ilk şiirlerini, hikâyelerini bu mecmuada neşretmek imkân ve fır satını bulabilmişlerdir. Netekim ev- velki hafta yazdığım makalemde bu noktaya temas ederek, şimdi nankör- lükle beni ve arkadaşlarım olan di- ğer şairleri inkâra kalkan bu körpe edebiyatçıların düştükleri hatayı gös- termiştim. Demek ki, kusur yalnız çocuklarda değilmiş, bügünkü mürşit- leri içinde bu Necib Fazıl ayarında ateş körükleyiciler olursa iş tabiatile böyle inkârlara varacakmış!. «Uyanış» a gelince, işte görü- yorsunuz, sayfaları dün nasıl temiz- se bugün de öyledir ve hiç bir za- man «Ağaç? mecmuası gibi sistemli bir küfür ve hezeyan mecmuası ha- line gelmiyecek, daima nezaheti mi- yar tutarak fikir ve san'at alemine yaptığı hizmetlere devam edip gide- cektir; fakat onun bu yüksekliğini ölçebilmek için sayfalarına eğilen başların da vakar, ve bilgi sahibi lâzımdır. zekâ kimseler (o olması - Yoksa Necib Fazıl Kısakürek gibi- lerin salyalar ile ne benim şahsım, ne de hizmetinde bulunmakla her zaman zevk ve iftihar duyduğum «Uyanış? ın manevi kıymeti kirle- nebilir. Çünkü acizlerini örtmek ve bir İâhza şöhret alabilmek için yük- sek tepelere saldıranlar nihayet o tepelerden düşerek kafalarını kırar. lar. Necib Fazıl Kısakürek de bu- nu denemek istiyor. Denesin baka- lm, daha ne kadar isterse denesin ! Türk okuyucuları hakikatin nerede olduğunu idraktan onun gibi aciz değildirler. Onun küfürleri karşısın- da ürperecek bir tek nokta o da memleketin asalet varsa, zevk, vakar ve duygusudur. Necib Fazıl Kısakürek yalnız bu noktayı incite- bilir. Biz ise güneşli yolumuzda yörür, gideriz ve arkamızdan sırtlan sesi çıkaranların eş kokan çukurle- rna dönüp bakmayız bile... Ya'nız burnumuzu tıkarız ! Halid Fahri Ozansoy