346 SERVETİFÜNUN No.2070—385 Hikâye Sevmek İcin Sevmek! Yazan ; Gavsi Ozansoy)| Yirmi yaşında bir gencin, o bütün bir öm- rü kocaklıyan, bakışını tanır mısınız?.. Mey- dan okuyan, küçük dağları ben yarattım diyen bir bakıştır o.. Ne yazık ki, aldanmıştır. Evet, o çok fazla samimi oluşuda, bundan değil mi- dir?.. Yaşlıları güldürecek kadar... İşte ona, uzak günlerimde unuttuğum, bu ballı bakışımla bakarak, birazda kızararak; utanç ve çekin- genlikle : — Seni seviyorum, demiştim. Ne yalan söyliyeyim. Hayatımın bu ilk ço- çuk itirafı, bugüne kadar kadınlara karşı söy» lenmiş sözlerimin, belki en sadesiydi. Fakat, biricik hakikat olanıdır. O gündenberi, bu klişe- leşmiş sözü, hiç değilse yüz kadına tekrarladım. Yazık ki bunların hepsi de, üç beş günlük bir saadete kavuşabilmek için uydurulmuş, güzel yalanlardan ibaret kaldı. Ben, bütün ömrümde, ancak bir kadını aldatmadım: Küçük sarışın çiçekçi kızıydı bu.. Çünkü, o vakit yirmi ya- şındaydım. # aş Çamların üstüne salkım salkım. düşen bir akşam.. Bir Mayıs akşamıydı. Bir ışık bolluğu, bir renk kalabalığı ve nihayetsiz kokular., Ada- nın sokaklarını doldurmuş; bahar bu sene de gözlere ümitler ve kalblere endişelerle sokul- muştu. Komşunun kızı Ayşe, bütün kış bekliyerek bahara sakladığı güllü basmasını giymiş, kapı- sinın önünde çömelmiş; geçenlere davet edici nazarlar fırlatıyor. İki ay evvel kocasından bo- şanan ablası pencerede; bugün onun bile yüzü taze bir ümitle aydınlık.. Ve, anamın aksaçla- rından sayısız ışık taneleri sarkıyor!.. Her şey- de bir gülüş saklı! . Çünkü, bahar gelmiş. Bu ne coşkun bir saadettir. Fakat, yarımdır. Bü- tün saadetler gibi!.. Evden çıktım. Ağır ağır iskeleye doğru yürüdüm. Bütün bir ada güne- şin oyuncağı olmuştu: her yerde renk, işık ve kahkaha. İğreti bile olsa, nekadar güzel!.. İs- keledeki küçük çiçekçi dükkânının önünden geçiyordum. İhtiyar çiçekçinin sarışın kızı, yo- lamu kesti : — Böyle güzel bir günde çiçeksiz gezilir mi, kuzum ?.. Yakanıza bir beyaz karanfil takmalı- sınız.. Yoksa, sizi ayıplarlar. Bu, bir küçük sarışındı ki; şöhreti, bütün ada gençlerinin, ağzında dolaşıyordu. Adını «Sa- rıcık» takmışlardı. Bilmem neden, bugüne kadar, hiç dikkat etmemiştim ona.. Daha ilk bakışta, dostlarıma hakverdim. Hattâ, şimdiye kadar gösterdiğim bu alâkasızlığa karşı, hayret ettim. Bu hayrette birz da hiddet vardı. İnsan, bu derece dalgın olmamalıydı. Ufak bir yapı, küçük ve dolgun kalçalar.. Göğsündeki hafif kabartıları ve yüzündeki henüz dökülmemiş sarı ayva tüylerile : — Ben, daha onaltısına yeni bastım, diyordu. 0... Sessiz bir güzelliği vardı. Sarısaçları 1s1- tıcıydı; durgun mavi bakışları serinlerici... Kı- vırkıvırdı bu saçlar.. Bakışları biraz sert, biraz alaycıydı. Bu küçük kız, dükkânını süslüyen sayısız çiçeklerden, biriydi sanki... Bu çiçekler belki yalnız bir yaz içindir, fakat muhakkak ki güzeldirler. Hafifçe gülümsedim ; — Ben, dükkânınızın en güzel çiçeğini, almak isterdim. Ancak, ona sahip olabilecek ka- dar, zengin değilim. Afacan çocuk, bu sözün sakladığı mânây? anlamakta gecikmedi. Beni utandıran bir kah- kaha attı: — Maalesef, dedi.. Yanılmışsınız. O. satı- lık değildir çünkü... İşte, güzel çiçekçi kızıyla dostluğumuz böy- lece başlar... * » * ... Ö günden sonra, iskeledeki bu küçük dükkânın önünden geçmek, her günkü itiyat- larımdan biri olmuştu. Dostlarım, yakamda dai- ma beyaz bir karanfil, buluyordu, Bir gün gel- di ki, bunlar günün dedikodusu oldu; beyaz çiçeklerimin yüzünden vakitsiz şüphelere düşü- yorlar, nafile zaman harcıyorlardı. Hakikat ise, gayet basitti: çiçeklerin sahibinde, kalbe işle- yiveren o sıcak gülüşlerden, biri saklıydı ki... Sadece, onun tiryakisi olmuştum. g LR Çiçekçi kızıyla dosttuk?.. Bir tesadif.. bir tanışma.. bir gülüş... Büyük dostlukları, bu küçük hayat oluşları, yarâtmaz mi?.. Ne güzel olurdu : ayni teferrüat,