No.1876—191 Neşriyat: n SERVETİFÜNUN 135 ET“ ENIM UZ IıI91-4 Emil Lüdvig bu asrın yetiştirdiği sayili şahsiyet- lerden biridir. Egerjeri, intişarının hemen ertesi gü- nü en mühim lisanlara tercüme edilir, Onu bütün dünya tanır ve bütün dünya ona layik olduğu ehem- miyeti vermiştir. Geçenlerde, “ Garp cephesinde yeni birşey yok, müellifi Remargue ile Emil Lüdvig'in Alman tabii- yetinden çıkarak İsviçre tabiiyetine girdikleri şayi olduğu zaman Almanyâ'da büyük bir teessür hasıl oldu. Bu vaziyetten istifade etmek isteyen diğer devletler, kendi tabiiyetlerine geçmeleri için her ikisine de tekliflerde bulundular Bu arada meşhur âlim Hinstain'inde Amerika tabiiyetine geçeceği rivayeti ortaya atıldı. Avrupa matbuatı bu tabiiyet değiştirmenin, son zamanlarda Almanya'da Alman yahudilerinin tazyik edilmele- rinden ileri geldiğini söylüyorlar. » LR Emil Lüdvig bütün eserlerinde hakikate sadakati ve birtaraflığı ile tanılır. Temmuz 1914 de mensup olduğu millet hakkında (1) şu sözleri söylemekten çekinmemiştir : «Alman başvekili; — «Şayet bu maksadn vusul için âlemşumul bir harbe meydan vermek bertaraf edilemezse» diyordu. Hiç bir yerde fikir bu derece sukut «tmemişiir, fikir hayağılığı bu mertebe göze çarpmamıştır. Bu kalem odalarının bu hıyide cümlesi bizzat başvekilin kale- minden çıkmıştır.» Sah: 147 «İki gün içinde Almanların ika citikleri yüzlerce vahşet vakasına dair duvarlara bir milyon ilan lalik olunduz. Sah: 259 “ »* Malumdur ki bir tarih telifinde birkaç usul takip olunur. Ya, bir devrin tarihi veya bir şahsın lariht esas ittihaz edilir, veyahutta vücuda getiriler eserde her iki esas birbirine mezcedilir. Şimdiye kadar esas olan devrin tarihini yazmaktı. Zamanın en mühim şahanın biyografisini vücude getirerek o devri aydınlatmak esas itibarile kimşe- nin aklına gelmiyordu. Tarih eserlerini bir bıyoğrafi halinde kariin eline vermek şeklini daha ziyade Emil Lüdvig'te gördük. Emil Lüdvig'in Ruşen Eşref bey tarafından lisa- nımıza, tercüme edile Napoleon ve Âdem oğlu isimli eserleri daha ziyade tarihin bu nevine dahildirler. Bu Temmuz 1914 de ise her iki usul de takip edilmiştir. Bu eser avrupanın bir aylık tarihi ile (0) — Bu eserini Alinan tabiiyetinde iken yazmıştır. Emil Lüdvig'ten tercüme edep Haydar Rifat bef. 1932. İstanbul - sahife 262 fiyatı 150 kş, ne Avrupanın en mühim şahsiyetlerinin bir aylık DiyoNiaMisesiN, wi Matbuatımızda bir salgın hali gösteren tarihi tef- rika'lar için de şurada bu münasebetle bir kaç söz göylemeği münasip gördük. Bizde yazılan tarihi romanlar tarih vakalarını tağyir edecek bir şekildedir. Burada şimdi misal göstererek bir takım lüzumsuz münakaşalara kapı açmak istemiyoruz (2). Yalnız hatırlatalım ki avrupada tarihi roman da esas olan r9manlaşmış tarih'dir. Halbuki bizde tama- mile bunun aksine olarak tarihleşmiş roman fikri hakimdir, Temmuz 1914 üstat Haydar Rifat bey tarafından çok temiz ve çok güzel bir lisanla tercüme edilmiş- tir. Haydar Rifat beyin üslubu hakkında fazla bir- şey söylemeyeceğim. Zira bu hususta meşhur hukuk- çumuzun ismini söylemek kâfidir sanıyorum, Bu eger 1914 yılının teminuz ayının tarihidir. Ve en müsbet vesikalar üzerine istinat etmiştir, Kitap Suikast ile ve şöylece başlıyor: «Öğle sıcağı içinde, geniş taraça yanıp tuluşuyordu. Merdiven basamaklarının alt turafında araba bekliyor, çok güzel terbiye edilmiş atlar, koşumları içinde, birer heykel halinde; üç köşeli şapkalı ispir iskemlesi üze- rine mıhlanmış gibi duruyor, Merdiven üzerinde, merdiven imtidadınca, dört uşak vaziyet almışlır. Beyaz boyalı üç büyük kapının çifte kanalları arkasına kadar açılmış. Viyanada «Belveder» sarayının kırmızı salonu haziran güneşinin altında tuluşeyor. Sarayın, efendisi şimdi mesçit dönüşünde bu sa- londan geçecekti. Filhakika kasrı içinde kaplar bir- denbire açıldı; sesler, yürümeler, nidalar, çocuk koşuş- ları.. Fakat kimseler görünmeyi; Nihayet işle arşidükün tam 'kendisi orta kapıda, müşekkele yıkın vücudu ceneral üniforması içinde 8 kışmış, nazarları garip bir halde örtülü gibi, sunki önünü en çok görebiliyor. İçinde vecil ve istigrak ile ibadet ettiği karanlık ve 1352 mabellen çıkınca birden güneş ve maseva gözlerini kanaşlırmış bir haldedir.> Avrupa bu harbe nâehil eller tarafından sürük- lerdi. Zira o sıralarda hemen bütün başta bulunanlar harbin ne demek olduğunu bilecek bir vaziyette değildiler. «O devirde Corçil ile Enver paşa avrupanın, elde silah muharebe etmiş yegâne iki nasırı idi» Sah: 94. Ve kitap bu satırlardan sonra şunları ilave ediyor: (4) — Zaten, matbuat sütunlarını dolduran tarihi tefrikaların hedsinde az çok tarih sui istimal edilmiştir — Devamı 144 inci snhifada —