28 Temmuz 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 2

28 Temmuz 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

130 SERVETİFÜNUN « No.1876—191 Yeni ve kvvetli Türkiye Cenevrede üç tarih: 1920-1923 -1932 1920 deki yanlış ve manasız fikirler nasıl değişti ? 1920 — Bizlere barbarların barbarı derlerdi. Zalim kahhar, merhametsiz Türkler diye bağırırlardı. Sade itilâf devletlerinin matbuatı değil, İsviçrenin «Ro- mande» Romand kısmı, yani Cenevre ve Lozan gazeteleri aleyhimize ateş püskürürlerdi. İnsan ortaya çıkıp: «Ben Türküm'» demeğe korkardı. Cemiyeti Akvamın ilk içtimalarının birisinde Cenevrenin büyük »« Reformation » salonunu dolduran binlerce halk karşısında (İngiliz (Omurahhası Lord Cecil, Türkiyeyi kurtarmak için Anadoluda milli muhare beye başlıyan büyük müncilerimiz hakkında «haydut!» «âsi'» diye haykırmış ve bu haykırışı bütün salon alkışlarla karşılamış idi. Bizim yüreklerimizden kan akmış, hırsımızdan ağlamıştık... Hiç unutamam; 1921 yazında idi. «Pragne»de Cemiyeti Akvamın müzaheret cemiyetleri içtima vardı; Ankaradan aldığımız talimat üzerine Pragdaki Cemiyeti Akvam müzaherct birlikleri teşekküllerine Türkiyenin girmesini temin için Praga gitmiştik. Ankara hukuk fakültesi müdürü müderris Cemil bey kardeşimle beraber idik. Birlik heyeti umumiyesinde Yugoslavya murahhası Türkler aleyhinde öyle zehir- ler kuamuş idi ki tarifi kabil değildi. Henüz birliğe kabul olunmamış olduğumuz için cevap vermiye şalâhiyetimiz yoktu. Cemil bey ile birlikte hiddeti- mizden burunlarımıziı sıka sika avuçlarımıza kan oturmuştu. İşte 1920 de Avrupanın itilâf memleketleri ve bitaraflar diyarı böyle idi. Türklüğe karşı son derece coşkun idiler; Matbuat muttasıl halkin hissiyatını körüklüyordu ve o tarihte İstanbulda işgal kuvvet- lerinin kılıçları kaldırımları döğüyordu, Türkiye denilen Türklüğe hakaret olunuyordu.. 1923 — Lozandayız. İzmir zaferile düşman ordusu Anadoludan çıkarılmış ve Yunanlıları bizim toprak- lara gönderen itilâf devletlerile karşı karşıya gelmiştik. Lozanda sulh müzakereleri devam ediyordu. İtilâf memleketlerinde ve bitaraflar topraklarında artık Türklüğe (karşı açık hücumlar Oyapılamiyordu. Çünkü artık silahın zaferi bizim tarafta idi; fakat husumet ve kin durmamış, yalnız sinmişti. Lozan sulh konferansı içtimalarını ve müzakere- lerini tâ içten dinleyerek, Lozanda toplanan itilâf gazetecilerile sabah akşam konuşarak geçirdiğim elti ayın parlak neticesini 1923 ün 23 temmuzunda sulb muahedesinin imza merasiminde hazır bulunmakla elde etmiştim. İki gündür Cenevredeyim. Dokuz sene evvel Lozanda tanıdığım (gazetecilerin çoğuna burada tekrar tesadüf ettim. Onların da yüzlerinde ve &aç- larında geçen dokuz senenin işaretleri var. Ben dokuz sene evvel Lozanda geçen bir geceyi hatırla: yorum. 1923ün haziranı içinde idi. Yunanlılarla bizi yeniden tutuşturmıya çalışıyorlardı. Sulh konferansı inkitaa uğramak üzre idi. Hele itilâfa mensup gaze- tecilerde bu kanaat kat'i idi. Gitmiye ve Trakyada yeniden olacak muharebelerin muhabirliğini yapmıya hazırlanıyorlardı. Dediğim tarihte gece bu ümitleri suya düşürdü, o gece muhterem İsmet paşa ile M, Venizelos sabaha kadar başbaşa kalmışlardı; ne konuştuklarını kimse bilmiyordu. O sabahı konferansın içtimaıne gidilirken, ikinci Türk-Yunan harbini çıkarmak istiyenlerin keyfi yerinde idi, Lozan palastan Uşideki (Onchy) Şato önüne kadar İsmet paşayı götüren otomobilde, paşanın karşısında bulunduğum halde muhterem reisin çehresinde hiç endişe alâmeti görmüyordum, Ogün konferans celsesi açılıp ta paşa ile Venizelos sıra ile söz aldıkları zaman: «Aramızdaki meseleleri gene aramızda halleyledik; hiç bir ihtilâfımız kalma- mıştır» ve ümit edilen ikinci Türk-Yunan muharebesi ihtimali ebediyen ortadan kalktı ve bugünkü Türk- Yunan samimi dostluğunun ilk temeltaşı muhakkak ogece Lozanda atıldı. 1932 - Gene Cenevredeyim. Mütarekeden 14 ve Lozan sulhündenberi 9 sene geçti. Osmanlı impara- torluğu tarihe karıştı, Mustafa Kemal Türkiyesi doğdu. Türkiye cümhuriyeti asri ve medeni vasıfların hepsini kabul eyledi. Ne kurunu vustai kanunlar var Ne hilâfet ne de saltanat! Bütün bu cezri ve yüksek inkilâplara itimatsızlıkla ve iştibahla bakan Avrupa ve Amerika, seneler geçtikçe kanaatlerini değiştirmiye mecbur oldu. Artık kimse milletimiz hakkında fena gözler söylemiye, candan düşman bile olsa, cüret eyliyemiyordu ve nihayet bugün Üenevrede, Cemiyeti Akvam heyeti umumiye içtimaında, heyetin reisi Belçika hariciye nazırı M, Hymans Kemalist Türkiye cümhuriyetinin öyle bir tarifini yaptı ki bu ak saçlı Belçika nazırını dinlerken benim de gözlerim yaşla dolmuştu ve gözlerimin önünden sinema gibi 920, 923, 932 senelerinin levhaları geçmiye başladı. 1920- nin kara lavhaları, 1923ün silâhla kazanılmış zafer çelenkleri yanında 193Znin medeni, harsi, ilmi Türkiyesine karşı bütün milletler karşısında, Belçikalı

Bu sayıdan diğer sayfalar: