ZE Geçen hafta iktidar mevkiine gelen İşçiler Kabinesi Hariciye nazırının, gazetecilerden birine: Milletlerin harp için sarfettik leri milyonları sulhun terakkisi yoluna akdabilirsek bundan millet müteşekkir olacak ve biz de bu teşekküre lâyık olacağız !,, tazrındaki atını okudüğum zaman, bire bütün hafızasını kaybetmiş bir adam gibi oldum ve içinde yaşadığımız bilgi ve kıymetler muhiti- beyan- birden- âleminin bir saniyede mizden kaybolduklarını zannet- tim. Yalnız bu kaybolan âlem yerine bir başkasını göreme- yince kendimi toplayarak söy- edim: “Acaba bu büyük iş bir kabine veya fırka meselesi olacak kadar ne vakıt ve ne çabu kolaylaştı? Dünya bu kadar değişmiş te bizim mi haberimiz yok? Böyle olsaydı o müthiş imei tazyikı duymamak kabil midir? En küçük bir zelzeleden bütün dünya haber alırken bütün insanlığı coşturacak muazzam bir içtimai inkilâp böyle yalnız bir ağızdan mı fışkırıyor ?,, Yok bunda her halde bir yanlışlık olacak. ız mühim şahıs ve mevkiler deni uhlara akseden fikir ve ümitlerin tesirleri yabana atıla- mayacağından bu beyanat vaki İngiliz nazırının dediği gıbı su Ö kadar yakın mı? HAYAT, 2. “... Sulh şeniyetine hiç olmazsa menfi tesirler yapmaktan sakınmalı, ve bilelim ki onun yaklaşmakta olduğu günler her halde bugünler değildir.,, olmamış dahi olsa gazetelere ak- bir az durmak lâzımdır zannediyorum. akıa oinsanların şeniy (Realite) dünyaları yalnız müspet bilg kalmayarak yanında bir de settikten sonra üzerinde yet ötedenberi âlemlerine münhasır bunun ümit, me'küre ve iman âlemleri mevcut olmuş ve en iptidai medeniyetlerden zamanımıza kadar gelmiş geçmiş bütün medeniyetlerde bu hal bir kanun gibi hüküm sürmüştür. İptidailerin Totem ve Tabur'ları kendileri için birer şeniyet olduğu gibi Yunanilerin esatiri, ortazamanin Allah, Oğul, Ru- hulkudüs, Cennet, Cehennem, Şeytan... gibi mefhumları dahi asırlarca birer şeniyet olarak yaşanılmışlardır. Bunun için anladığımız şeni- yet hududunun yalnız gördük- lerimiz ve 'müspet bir surtte bildiğimiz bir âlemle mahdut ya insanların en ve hatta en müstebat dileklerini bile vahi sayamayız. Yalnız bu dileklerin bütün beşeriyette olmazsa bir medeniyet sahasın- da galeyanlı bir içtimai kıymet halinde yaşaması lâzımdır ki buna içtimai bir şeniyet de olmasa bile hiç bilelim ve ondan anlaşılabilecek gibi bahsetmek imkânını bulalım, Hiç şüphe yok kı zamanımızın da şeniyeti osadece ilim ve tecrübelerinden ibaret değildir. Terakki, Tekâmül, Rekabet v.s. inanmalar gibi | umumi haline ge şeniyet lerimiz de vardır, hatta cehlimizin eğreti remizleri bile Bunlar müphem ve olsa biz bunların tesirleri altın- da yaşıyor ve bunun için onları bir şeniyet gibi hissediyoruz. Yalnız bukadar mı? İçtimai bütün müesseselerimizi inandığımız bu etlere göre kurup işletiyor; e ike ayni şeni- izah ve diy : bu şeni- yetler Yi a Sulh, Kardeşlik, İnsaniyet gibi arzular da görül- memiş değildir. Fakat bunlar henüz hiç bir din ve medeniyet Cennet, bir Cehennem ve hatta nede bir Şeytan kadar olsun içtimai bir tarafından ve bir galeyanla yaşanmış ve yaşanabi- lecek şartları idrak etmiş değil- lerdir. Hakikat bu merkezde iken milletlerin harp için sar- fettikleri serbest kalabileceklerini işitmek kulaklara hiç te hoş ve ciddi bir ses gibi gelmiyor. Müstemlike, manda, kapitü- lasyon, bir kelime ile Emperi- milyonların yakında