pammle Bu bir ağaç ... Altında, yıkan- su bardaklarının gıcr gir dığı, bir su çıngırağının uzak ve tehi akislerle yuvarlana yuvarlana döndüğü, sükütun dinlendiği, ve güvercinlerin, büyük deniz ufuk- larında kalmış son ışıkları da, kumlu bir sahile heyâ-molayla sürükleyen balıkçı sandalları gibi, «Hu...» çektikleri bir aBaç alti. Eğer aynalar içinde sabahın nasıl açıldığını görmedinizse, ve eğer içinizde bir sevğinin meka- © hetini duymadınızsa, bu ağaç al- © tinin ruhunuza vereceği İezzeti anlamayacaksınız. ir Yemyeşil o yaprakları, yazın e kuvvetli güneşine, lüks bir salon » abajuru gibi açılırken, altına otur- “duğum vakıt anladım ki, içimden bir mangal alınmıştır. Ruhum, “uzun bir kışı mütenkıp, odasının © demir parmaklıklı pencerelerinden b. bir bahar havası girerken, üstün- © deki mangal alınmış beyaz tüylü © bir Van kedisi gibi, sırtını çıkardı, ir kuyruğunu dikti, silkindi, ve yumuşak ağzını açarak uzun uzun © esnedikten sonra, ön üyaklarıyla birdenbire ileri atıldı. Ruhum ki, © ateşleri kor bir “altında yatan bir Van ke Tisidir; olmuş mangal aba karşıdaki taş duvarların ince dl karaltılarında Omüteçessis duran bir Kertenkele mi gördü dersiniz? Güneş - yaprak aralıklarından henüz sulanmış asfalt zemin üze- rine parça parça düşüyor... Karşı binanin şehinşinlerinde, metrük ve izbe odalarının kuytu köşelerinde harap kırk opancurlarında, yaldızlanan örümcek ağları var. Ve, taş kütüphanenin saçak- larindan, bir adak uğruna atılan yemlere, Güvercinler yaprak yaprak döküyorlar. Ben, yazın geldiğini, ilk defa bu ağâcın altında otururken anli- yorum. Sanki, yapraklar arasına sokulmuş bir gizli el, yalnız en- sacinı üstümle değil, fakat beymi- min içinde, selin bir suya daldı- rılmış bezlerle hafif bir masaj yapiyor gibi. Ve üstümdeki bu yaprak ye- şili abajurun yırtıklarından sızan ve gene yapraklar üstünde biri- ken ziya ve hararet, öyle hissedi- yorum ki, az sonra, asfalt zemin üzerine ince ince dımlayacak, ve gene asfalt zemin üzerinde yaygın bir su halile akacaktır. Ozaman güvercinler çınarın serabı altında koşsunlar. Tahayyül etsinler ki, bu mermer sebilin e 133 Sayı: stanbul'dan Parçalar “Beyazıt,, ta Çınar Altı suyu artık kurumuştur. Ve içle- rinden, suyu kuruyan mermer bir sebil için - Hu...-desinler; «Hu...» Biliyorum ki onlar, incecik ga- hararetlerini galarını islatacak, teskin elecek hir yudum suyu, asfalt bir zemin üzerine düşmüş ziya ve hararetin, mermer bir sebili andıran pırıltılarında bul- malıkları vakıt, kanatları birden bire çırpınacak. İşte görüyorum: meçhul bir tehlikeyi vehmederek, kanatlarını, taş kütüphanenin saçaklarına doğ- ru açtıkları zaman, güneşle meşbu duvarda gölgeleri, kuvvetli bir rüzgârla giriftleşen yapraklar gibi birbirine Okarışıyor, ve ben bir rüzgürin hakikaten çıktığını velhm- dallara ki, rüzgâr sadece gözlerimle, ve rüz- ediyorum. Fakat başımı çevirdiğim oan, anliyorum gâr, gövercin kanatlarının güneşle meşbu bir duvara vurmuş akis e- rinden başka hiç bir ğildir. Ve çıngırak dönüyor. Acaba yaz yerde de- buğulu bir küp yanında dönen bir çıngırağın uzak ve tehi akişleri içinde mi sürünecek?... Bununla beraber gelen yazı, bir su küpü yanında dönen bir su çıngırağın- dan başka ne anlatabilir ki...? Rİ yi RE