nlâr, rafla- yok dden man adima .“İik- 1 in işler- erleri lere, ıkset ların- k ka san'- 1 nerak lü sa- Tefrika: 9 Dostoievski Büyük Hikâye MUNİSLER Sirintili, çıkıntılı yollara sapmaksızın, evvelâ kususi bir istidada malik bulunmadığımı, saniyen pek zeki olmadığımı, ve belki tabiatımın da pek iyi olmadı- gını söyledikten sonra hutbinliğimin Jâalettayin her hangi bir insanınki derecesinde olluğunu ona ibra! etmiştim. Bütün bunları atlatırken mağrur deği sanmayınız efendilerim, bu gibi şeyler mevzuubahs olunca ne gibi tavur ve eda takınılır, siz de benim kadar bilirsiniz. Bütün kusurlarımı böylece birer birer saydıktan sonra “Bu kusurlarıma mukabil şu ve va bu ime yetlerim de vardır” şeklinde ilâvelerde bulunacak k zevkten mahrum olduğumu zannetmezsiniz ümit ederim. Bana karşı kızın gösterdiği tevahhuşun eksilmediğini, görmekliğime rağmen, kendisine hiç bir şeyi süslemek istemedim; (o bilâkis, her şeyi donuk renkte tersime devam ettim. Vakla beraberce aç kalmıyacağımızı, fakat tuvalet, tiyatro ve baloyu hayalinden silmek lâzım geleceğini, bu gibi şeyleri ancak, takip etmekte olduğum emelin tahakkukundan * imi Ci? lima vi | * sonra, düşünebileceğimiz!, söyledim, Bundan sonra sert vakur sözler muallim neferler gibi intizamla za dizildiler: san'atımda yani faizcilikte kemakân devam etmeyi , erişmek istediğim bir hedeften do- avi münasip gördüğümü, bu hususta bazı fevkalâde ahvalin de bir rol oynadığını, ilâve ettim.. Bu sir retle ifadeye hakkım vardı: hakikaten o zaman ben bir gaye takip ediyorum, ve hakikaten esbabı İfev- kalâde de mevcuttu. Efendilerim, dosdoğrusunu S1Z- den niye saklıyayım? Şu mahut para kasasına karşı ben kendim en fazla kin besliyordum. Vakıa kendi kendişile olan bir mulhaverede insanın böyle esra- rengiz sözler söylemesi gülünçtür, fakat itiraf ede- rim ki ben hakikaten cemiyetten intikam alıyordum. Bu doğrudur: Hakikat budur hatırlıyor musunuz? O, dükkânıma geldiği gün, mes'elenin hakikatini bilmeksizin benimle istihza etmek istemişti, Fakat, şimdi anlıyor musunuz? Eğer ben ona “Evet cemi- yetten intikam alıyorum: diye cevap verseydim, © vakit o, yüzüme karşı kahkaha ile gülecekti; vaziye- tim gülünç olacaktı. Halbuki bilvasıta bir ima ile, müphem esrarlı bir cümle ile, bilâkis onun nazarı .. izi vi a > © dikkatini şahsım üzerime celbe muvaffak olmuştum. Türkçeye nakleden: AHMET RAGIP Vakıa, o zamanlar korkulacak, çekinilecek bir Şey de kalmamıştı ya! Zira, şişman Kremer ona her halde benden ziyade nefret ilka ederdi ve ben, böyle kapının önünde, her halde halâskâr vaziyetinde bek- “yordum. Bu nokta için endişeden azade idim. adilik yaptığı vakit daima endişeden aza; kat bu hakikaten adilik sayılır m? Böyle riçin bir adamı muhakeme ederler mi? Hem ben onu ta o zamandanberi sevmemiş midim? Du- runuz: ben izdivaç teklifimle kendisine karşı hayır hahlık gösterdiğim hakkında hiç şüphesiz bir keli- ime sarletmedim; bilâkis: «Şiz bana hayırhahlık göstereceksiniz, ben SİZe değili. dedim. Evet, hem de ayni kelimeleri kullanmıştım; Galiba bunda da acemilik ettim; zira bu sözler üzerine onun yüzüm den, bir anlık bir bulut, gelip geçmişti. Maamafihi toptan yekün oyunu kazanmıştım. Durunuz: ben bütün bu adilikleri sayar dökerken şu sonuncu baya- lığımı da zikretmemek elimi len gelmiyor. Onun ya: nında iken birdenbire bende bir fikir uyanmıştı. Bu fikir bana «Sen uzun boylu, eyi yapılı, düzgün etvarlı, hülâsa güzel bir adamsın? diyordu... O, ta biatile daha aşağıda, kapının önünde, bana muvafa- kat cevabımı verdi. Yalnız yalnız; ilâve etmeli... Aşağıda kapının önünde, bana evet cevabını vermeZ- den evvel, o, uzun müddet düşündü. © kadar uzun müddet düşündü kı nihayet « Nasıl kabul ediyof musunuz? d sormak istedim. Evet, hatta kendimi men'e muvaffak olmıyarak ve hakikaten de bir fari kiyet şemmesile "Nasıl babul ediyor musunuz?» diye sordum. «Nasılr-ın telâffuz tarzında mündemiç gizli manayı hâlâ eyi hatırlıyorum. Bekleyiniz, daha düşünüyorüm. Kızın siması ciddi, pek çok ciddi idi, Ah! Tüm o esnada osimadan her şeyi okuyabilirdim! O anda biraz endişenaktım: «Benimle Kremer arasında hali: katen boçalıyor mul. © zamanlar daha kavrıyama” mıştım. Bu güne kadar bir şey kavrıyamadım! Lü keryanın arkamdan koştuğunu, beni sokakta durdut tuğunu, ve mefes nefese * Bizim sevimli kızımız) alacağınızdan dolayı hak sizi mükâfatlandırsın elen dini; fakat kendisine bunu tekrar etmeyiniz: öyl vakurdur ki... — Devam ediyor — — 65 —