Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ünde on, on iki kişi duruyordu. ori de yaklaştı; boyu uzun ol- duğu için pek fazla sokulmadan, diğer- ir in başı üzerinden okuyabildi. İlân, kocaman bir isim, altında da yine göze çarpa- Cak kadar iri harflerle yazılmış birkaç e. 1 numaralı halk düşmanı olan ilânlara benziyordu: Mallori'yi adliyeye teslim ede- — Sek olan adama yirmi bin dolar mükâ- fat verilecekti. Onu, kendi adamların- biri teslim edecek olursa, bu hiz- Metine mukabil parayı aldıktan başka he kadar ağır olursa olsun bütün kaba- p rinin de affedileceği vadediliyor- u, « Mallori öyle çabuk heyecan duyan » Mamlardan değildi ama bu satırları o- | ,' '—Hıyır Parkins, kalbi çarpmağa başladı; sü- ' bulmk için iki dakika sokakta do- ğa mecbur oldu. İlânı okuyanlar î“hhmştı onların arasından epeyce qüikülâth karşı tarafa geçti, klube Salonda oturmuş resimli mecmu- karıştıran kibar ve yaşlıca zeva- Belâmına şöyle yarım bir mukabe- sonra hemen yemek odasına git- * Ve bir pencere yanıma oturdu. ,— İki kadeh porto; iki takım getirin. p ş imdi Mister Reynolds da gelecek. A- tle işimiz var. : ) _Garıon sofrayı hazırlarken Mallori listeden yemek beyendi ve içinde en | rinden çeşid çeşid cigaralar bulu- tabakasını açtı. Sariki çok mühim işmiş gibi, hangi cigarayı ..çecegım Hr türlü kestiremiyordu. |— Bonjur, reis; geç mi kaldım? geç kalmadınız %hugün öğleden sonra çok işim ol- otuı—dum Pfdd Parkins :(yabancılar onu M. ölde diye tanırlardı), otuz yaşm- B i L d, vardı. Tostoparlak çehreli, bön ba- » gürbüz bir delikanlı. Hemen hiç | ımhmyen tebessümü, inci gibi dişle- hi meydana çıkarırdı. Saf, sevimli bir h'h Vvardı. Mallori'nin sağ kolu mesa- ( helmc'lı: idi ve . şimldiye kadar üç kişi “dürmüştü. Lab Parkins kadehmı reişinin kadehı ile $turdu ve sokağı işaret ederek: — Gördünüz mü? dedi.. — Malloti böşı ile bir evet w .« Parkins: 7 — Aceba efkârı umumiye bunu nasıl layacak? dedi, — Bkie Klkârı umumiyeden bana ne? in tavrındaki ak o zaman farketti. işareti — Neniz var? dedi; bu iş mi merak ıî_m?o"unuz? tevap vermediğini — görünce Reisin B Ben korkulacak. bir şey görmü- ü Namuslu adamlar arasında hiç sizin asıl hüviyetinizi bilrri- İ*ı:.:n olsaydı hiç şüphesiz şimdiye * haber verirlerdi. Onlar ida mükâ- bekliyecek değil ya!.. Bizlere gelin- tehlike yok; çünkü adamlarımız 5 İlıı tanımaz. Onlara emirleri- ü. hEp ben götürdüm. Zannederim ohhrm hiç birine doğrudan doğru- hüur emir vermediniz.. O halde sizi , * yok demektir. . — Siz varsınız ya!., H“nkinı hayret ve heyecanınldan az kadehini yere düşürüyordu. m. çerezleri getirdi. Mallori — ta- 1”9 a birkaç zeytin aldı; sonra hiç bir Olmamış gibi bir tavırla: £ —. .Bu akşamki randcvumuzu unut- Çdinız. «ya?, dedi. Saat yedide ta hi “Meydanında.. n Süeti ub”kinı in hayreti henüz geçmemiş- sındakinin ne demek istedifini ı'm’m:ş gibi tekrar etti: Sut yedide tayyare meydanında.. emegırmzı tayyarede yer.z. hhlhm 'nin yüzüne bir sükün, âdeta ne!e gelmişti. % Bir ay tatilin, eminim ki çok fay- M olacak, dedi. Bir ay hiç bir şey dü- “":mek, hç bir hazırlık yapmamak.. % bümyosu, balık am.. Siz de bana Şu !Ğ!Hın © bir ay "İş,, ten bahsetme- . A ;&ı ltş Malloı_'ın nin gözüne sarı bir ilân * hiç şüphesiz yeni yapıştırılmıştı, için ben sizi bcklemeden sofra-! garabeti Parkins Parkins Jokmalarını yutamıyordu. Bir gayret gösterip sordu: — Kuzum, reis, ne demek istediniz? Mallori cnun gözlerinin içine baktı: — Anlamadınız mı? — Benim size hiyanet etmeme nasıl ihtimal verebilirsiniz?, Bir düşünün: İki senedenberi beraber çalışıyoruz. Belki on defa hayatrmızı beraber teh- likeye koydduk. Benim size sadokatim- den nasıl şüphe edebilirsiniz?. Mallori başını salladı: — Siz iyi adamsınızdır, Parkins, a- ma bir tarafta da yirmi bin dolar var.. Sözümü kesmeyin. Hükümetin bu tek- | lifi daha pek yeni, iyice düşünecek ka- dar vaktiniz olmadı. Şimdi öyle bir şeyi aklınıza bile getirmezsiniz ama son- ra ne olur, bilinmez ki... Nihayet beni ele vermeğe kalkarsınız demiyorum; ondan emin olsam bilirsiniz ki dur- mazdım., Mallori sustu ve dudağının bir ta- Parkins, işı alaya dökmek ı.stedi. rafında korkunç bir gülümseme belir- di.. Sonra devam etti: — Yirmi bin dolar az şey değil kil!.. Biz iki senede, başımızı bin bir belâya soktuğumuz halde o kadar kazandık '—âyîıımy!uede.. yoldan'olursa olsun para kazanmak değil mir. — Evet ama bu yoldan değil. Görson gelip çerez tabaklarını —kal- dırdı, sonra yemeği getirdi. Bir müddet Mallori ile Parkins borsa haberlerin- den bahsettiler, Garson işin? bitirdik- ten sonra Parkins: - — Zannederim, dedi, bu işi hallet- menin kolayını buldum, Siz benden an- tak bugün şüphe edebilirsiniz. Yarmın | ta nerelerde olgcağız; ortada mükâfat falan yok. Ben de bugün sizin yanımız- dan ayrılmam, olur biter.. Nereye gi- derseniz ben de beraber gelirim. — O ida benim işime gelmez. Parkins israr etmedi. Mallori biraz eğildi. elini arkadaşının eli üzerine koy- du ve: - z : — Parkins, dedi, benim nasıl bir a- dam olduğumu bilirsiniz; Sims kar - deşlerin başına geleni unutmayın. O budala herifler bana karşı koyabilecek- lerini sanmışlardı; her türlü tedbire başvurmuşlar, polisi ayaklandırmışlar- dı. Ama hiçbir şey para etmedi ve ta- | yin ettiğim günde,. Posta vagonu me- selesini, küçük Erik'i nasıl kaçırdıdığı- | mr da hatırlarsınız. O işlerde de hiç - bir tedbir para etmedi, — İyi #&ma şimdi bunları niçin söy- lüy_ormrıuz?. - “Niçin mi? Bugün biri gidip be- ni polıse haâber verirse o biri'nin yarın güneşin dogdugunu gorcmıyeceğım hatırlatmak için.. Benim hapsedilmem, hattâ öldürülmem yine intikamımı al- mama mani olmaz, ÂAnlıyor musunuz, Parkins? Beni ele veren hain bu hare- keti jile kendi idam kerarını da imzala- mrış olur, Hiç bir ümidi kalmaz. Birina- zariye ölmüş . sayılır, bilfiil ölmesi de ancak yarın sabaha kadar gecikebilir. Parkins kızmadı, bilâkis işi şakaya boğmak istedi- j — Tevkif edilir. öldürülürseniz in- tikamınızı nasıl alırsınız, pek aklım er- miyor,, — Smis kırdeş.ırın de akılları erme- mişti.. Erik'in babasının da aklı erme- mişti.. Hattâ o işte çürük noktayr siz keşfetmiştiniz, Parkins.. | memesini istemişti. ' — Bizim gibi adamların Aztyeıı".. nek — Öyle ama bu sefer iş ona benze- mez ki... — Evet, hiç benzemez; fakat netice aynı olür. , Mallori yavaş yavaş, sözlerinin her birini tartarak ilâve etti: — Ancak bir gün sonraya bırakılmış bir ölüm.. Evet, mühletli bir idam.. Parkins, siz mesele halletmeyi seversi- niz, bu meseleyi de kavramağa çalı- şın : Bir adam ki hayatta gibi gözük- mesine rağmen ölmüştür, çünkü beni haber vermekle kendini öldürmüştür. Parkins zoraki bir tebessümle: — Tatil esnasınrıda bu mesele ile uğ- raşırım, dedi. — Evet, tatil esnasında.. Ha sahi..r Sözü tamamile değiştirdiler. Yemiş- lerini yerlerken ikisi de gülüyorlardı. Kahveyi içer içmez sofradan kalktılar. Holde kimseler kalmamıştı. Klübün kapısında biribirinden ayrıldılar. — Akşama görüşürüz, Parkins.. ati unutmayın; tayyare beklemez. — Merak etmeyin.. Sa- * * » Parkins iki saattenben? idüşünceli sokaklarda dolaşıyordu. Ekseriya bu gibi hallerde yalnız gideceği yerde ne kadar eğleneceğini nasıl deceğini düşünür, kendini neşeye brra- kırdı. Bügün ise dönldükten sonra neler yapmağa mecbur olacağı hatırma ge- liyor, bununla kendini üzüyordu. He- nüz bir tasavvurları yoktu. Reis, tatil zamanının bu gibi tasalarla zehirlen- Parkins ide öyle hayali geniş adamlardan olmadığı için istikbali, mazinin maceraları ile doluy- du. — Kontinantal Bank'ı nasıl soyduk- larını, kasalar odasında bütün elektrik zilleri birlden çalarken bekçilerle nasıl boğuştuklarını; kuyumcu Müller'i na- sıl öldürdüklerini, sonra polisler tara- fından nasıl kovalandıklarını hatırlı- yordu. Ö gün az kaldr yakalanacaktı. Bunu düşündükçe Parkins kan ter için- de kalryordu, Aceba kaç parasr olürsa bü işi bıra-” kabilirdi? Şöyle orta halli bir hayata yetecek kadar bir para.. Şimldi bunu düşünüyordu. Ama hesap işlerine pek aklı ermezdi. Bir ayda ne kadar para lâzım?. Bu senede ne eder?.. Bunları düşünmek uzun şeydi.. Beş bin doları, on bin doları olsa.. O kalddarı peltyetiş- mez.. Kendi kendine sorduğu sualin cevabını gözleri önüne dikilen sarı bir ilânda okudu ama hemen gözlerini çe- | virdi, hızlı hızlı uzaklaştı. B & » PARKİNS'in kararı katf — idi, Reisine, dostuna hiyanet etmiyecekti. O halde kendisi için yeni, asude bir hayat tasavvür etmesinde ne beis var? Hem gönlünü eğlendirmiş olur, hem | de kimseye bir kötülüğü dokunmaz. Kendini zengin bir adam diye tasav- vür etti- çalışmadan yaşıryacak kadar zengin... Deniz kenarma gidecek, ora- ida kumlara uzanatak, — vücudunu gü- neşin altında hazla çevirecek ve başka hiç bir şey yapmağa mecbur olmıya- cak., İlânda muhbirin cinayetleri affo- lunacağı, kendisi Tahat bırakılacağı söyleniyordu. Demek ki Smis kardeşle- rin katli de, posta vagonunun soyulma- sı da, küçük Erik'in kaçırılması da u- nutulacak, Parkins öteki insanlar gibi olacak.. Memnun memnun, sakin sakin gülüyordu o kadar uzak, o kadar uzak- larda idi ki... Birdenbire o hayal âleminden haki- kate iniverdi: kuyumcu Müller'in dük- kânı önünden geçiyordu. Kepenkler in- dirilmiş, yandaki evlerin duvarları üze- rinde de kurşun izleri görülüyoridu. .— Bir ay sonra bütün bunlar tekrar başlıyacak... Elli adım ötede bir duvara yapıştı- rılmış sarr ilân.. Parkins kendinlden cidden şüpheye başladı, korktu, Klüp- den çıktığından beri aklından neler geçmemişti? Halbuki saat da daha üç- tü. Daha dört saat bu azabı çekecekti.. — Ne yapıp yapıp bişka şeyler dü- şünmem İâzım, Bir an bir sinemaya girmeği düşün- idü, fakat bunu bir alçaklık telâkki etti. O kadar korkuyor muydu? Kendine o kadar emniyeti yok muydu? Parkins İiçine galebe etmek istiyordu. Bir oyun, / W E. İ el sizi aa ee istirahat e- | / RN N l" ünlük zabıta hikâyesi meselâ gazetelerdeki gibi bir mesele icad etmek, zihnini onunla meşgul et- mek... Böyle şeylerden çok hazzeder- di. Mallori'nin sesini duyar gibi oldu: “Bir gün sonra birakılmış bir ölüm.. Parkins, siz mesele halletmeyi seversi- niz, bu meseleyi de kavramağa çalışın : Bir adam ki hayatta gibi gözükmesine | rağmen ölmüştür, çünkü beni haber vermekle kendini öldürmüştür.., İşte bu meseleyi halletmeğe çalışsa da olur. Bittabi Parkins bu meseleyi, çıkaracağı neticeden istifade etmek için değil, sadece eğlenmek için halle ça- İrşacaktı. Belki bir tek faydası olabilir- İdi: saat yedide Mallori ile buluştuğu zaman ona: “Sizin verdiğiniz davayı halettim!.,, diyebilmek zevki.. Bu meselede üç şık olabilirdi. 1, Mallor?, kendini tevkife giden polisle- rin elinden kaçıp kuürtulur; 2, tevkif e- dilir; 3, kurtulmağa çalışırken öldürü- lür. Boyunbağımı çözmüş, sonra yakalığı- ne çıkarmıştı... Birinci şikkr HMüşünelim. Mallori, kurtulduktan sonra, kendini ele ve- renden nasıl intikam alabilir? Zaman meseleıi hesaba katılmazsa iş çok ko- - Onu ele veren ıstedıı kadar dîk— 'rinde Mallori önün îzınl buiur intı- kcımını alır. Fakat Mallori: “O, binna- zariye ölmüş sayılır; bilfül ölmesi de ancak ertesi sabaha kadar kalabilir.” Ohalde onu ele veren de ertesi sabaha kaldar polisin himayesi altında kalır. On iki tane kadar polis memuru... Ha- | Yyır, ön iki tanesi çok, Mallori onlardan birini satın almış olabilir. Daha iyisi birkaç kişi, ama hepsi de emniyetli. Meselâ Emniyet Müdürü Mak Farel; başkomiser Sulivan da Mallori'nin a- man bilmez düşmanıdır. Komiser Ka- ber de var: Mallori onun kardeşini öl- idürdü. İşte onlarla her tarafı kapalı bir | odaya saklanır; kapıya da emniyetli bir- kaç adam korlar ve içeriye hiç kimsenin kırakılmamasına emir verilir. Bittabi yemek de yemez, ciğara bile içmez. O halde Mallori'nin tehdidini #cra e- debilmesine imkân yoktur. Gerçi polis müdüriyetini bomba ile uçurması da ha- tıra gelebilir ama bu katiyyen imkân- sız bir şey... Parkins içinden: — İmkânsız, dedi, imkânsız.. Hem de ben kendisi için en müsait şıkkı ele aldım, Tevkif edilir, veya öldürülür ise o zaman hiç mesele kalmaz, * Güllü ve: — Bliöf, dedi, blöf... * & £ PARKİNS kendini birdenbire polis müdiriyetinde buldu. Buna ne zaman karar vermişti? Kendi de bilmiyordu.. Hattâ karar vermiş demek de caiz miy- di? Hâlâ da ne yapacağını kestireme- mişti. İçinden: “Hayır, hayır, dönmeli- yim.,, diyordu ama gizli bir kuvvet onu kapıya kadar sürükledi. — Komiser Sullivan'ı görmek istiyo- rüm., — Ne yapacaksmız?. Küçük bir masanın üzerinde kalem, kâğıd vardı; Parkins bir şeyler yazdı, bir zarfa koydu ve zarfı kapattı, Po- lis memurü zarfı alıp içeri gitti. Parkins yalnız kalmıştı. Dönebilir, kaçabilirdi; henüz vakit vardı. Fakat yerinden krmıldryamıyordu. Mallori o- nu takip etmiş olsa şlmdı bir kurşunla devirebilirdi. — Buyurunuz., Odaya girer girmez Sumvan: Va el M Ka h ’“w R v *U 'w*'ı'_;î | a l .<-.,r. YAZAN Çeviren Nurullah ATAÇ — Ümid ederim ki bizimle alaya gelmediniz, dedi. Bu gibi meselelerde öyle şeyler çok olur |da.. — Benim âadım Fred Parkins. Mal- lon:'nin çetesinde reisten sonra ben ge lirim. Sullivan derhal polis müdürüne ha- ber vermişti. Mak Farell ile Kaber de geldiler; Parkins onlara: — Tekrar ediyorum, dedi, Mallori bu akşam saat yedide tayyare meydanında olacak.. Şunu da tekrar edeyim ki beni öldürmesi tehlikesi de var. Sullivan arkadaşları (le yavaş yavaş bir şeyler konuştu.. Sonra gidip duva- rın bir yerine bastı, gizli bir kapı açıl- dı. — Burası iyi mi?. Parkins gidip baktı: içeride bir lle- mir karyola ile hir de sandalye vardı. Pencere yoktu. Elektrik lâmbası da bir kafes içinde idi, Sullivan tekrar etg_ ü: — Burasr iyi mi? Biz, el altında bu— lundurmak istediğimiz adamları bura- ya koruz. Duvarların kalınlığı bir met- rodur; bundan başka kapısı da yoktur. Kasa gibi bir şey ... — Beni buraya kapatacak mısınız? — İsterseniz kapıyı açık bırakabili- rim.. — Daha iyi, Siz de odada kalacaker- nız, değil mi?. — Hiç merak etmeyin, birimiz mu- hakkak burada kalırız. Koridora da bir adam koruz. Kâfi mi? Parkins küçük odaya girip sandal- yeye oturdu. Polis müdürü arkadışlı— rına dönüp: — Artık biz de işimizle uğraşalım, idedi. * * * SAAT YEDİ.. Parkins'in halecanı son dereceyi bulmuştu.. Evvelâ boyunbağını çöz- müş, sonra yakalığını çıkarıp gömleği- nin önünü açmıştı. Boğulacak gibi idi. | “Artık bilıîyor diyordu. kurtuldu ise — de biliyor. Nüııel Mak Fareî ıle Kaber, Mallori' nin ya- kalanmasına bizzat nezaret etmek üıe- re tayyare meyldanına gitmiş olan Sul«' livan'dan haber bekliyorlardı. —Onlar Parkins ile pek meşgul değildiler, çüns kü Mallor.'nin ona bir şey yapmaıma ihtimal bile veremiyorlardı. Bir çeyrek saşt kadar bir zaman geç- ti ama bu hepsine de bir asır gibi gel- di. Nihayet telefon çaldı. Polis mhdürü hemen koştu: — Siz misiniz, Sullivan?.: Brı.vo.; Çok iyi, çok iyi. Tebrik ederim.. Çı- buk gelin.. Telefonu kapattı ve dönüp: — Yakalanmış, dedi, Ateş etmeğe bile vakit bulamamış. Birkaç yumruk sallayıp iki polisi yere devirmiş, işte o kadar, Sullivan onu ümümi hapisahı-; neye kadar götürdükten sonra buraya gelecek... Sullivan biraz sonra geldıı Mıalloı'l— nin yakalanması çok kolay olnıu;tıı.î Yol arkaldaşlarının kümler olduğumt' anladığı zaman iş işten geçmişti. Par- | kins sordu: — Bir şey demedi mi? ; Dedi. “Hiç ummazdım, bunu yap- tr mır?,, dedi, Parkins kıpkırmızı olmuştu; bir kaç kere gözlerini sinirli açıp kapadı. Son- ra başını çevürdi. Sullivan ırkıdı;hın— na Parkins'i işaret ederek: — Çoktan pişman oldu, dedi, Yemek getirdiler; fakat Parkins ye- meğe ağzını sürmedi, hattâ — verilen yaparak cigarasını bile içmedi. Karyo- laya uzanmış, ellerini ensesinin altın- dan kilitlemiş, gözlerini kapamıştı. ! — Hiç bir şey düşünmemek.: Uyu- mak., Yarma kadar, sabaha kadar uyu«- Gece bir türlü geçmek bilmiyordu. Parkins ikide bir yatağında dönüyor, mütemadiyen saate bakıyordu: İki bu« çuk.. Üç.. Üç buçuk.. Birdenbire aklına bir şey geldı "Ya şimdi hapishanede değilse?.. Ya hç- mışsa? dedi, Farla izahat vermemişti.. ama bom! ser anladı ve bııım sallryarak telefonu aguı n " " . ga l "iî, (Deoaım IŞW T Hi sük SAME . , İ d a d v B G, W e? Sey, Te » Wr Te ğ B PC P ğ