17 Mart 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11

17 Mart 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Harp yerlerinde gazeteciler hangi tehlikelerle karşılaşırlar ? HABER — Aksam postumn “Mademki gitmek istemiyor, şuracıkta kurşuna dizelim !,, Bir dakika içinde sırtını duvara yasladılar : Eller yukarı ! Gazeteci anlatıyor : Bani bir Sir gazetecinin ispanyada başından geçenler Ispanya harbi gazetecilik mes leğinin tehlikesiz olmadığını her kese göstermiştir. İki düşman tarafın bütün hüsnü alınan bütün tedbirlere rağmen harp muhabirleri her vakit bir çok görünmez kazalarla karşıla Bıyorlar. Vu msemuasının İspanya mu- habiri, bu memlekette on ay kal- mişır, Bu müddet içerisinde ken- disine heyecanlı ve korkulu saat ler geçiren maceralarının bir ka- Çını anlatıyor: oledo kalesi önünde kurşunlar vır- Arak Zadokover meydanından geçi- ve siperlerin taşları üzerinde uç Or, Makinem elimde, durup — dinlenme- ©h filim çekiyorum. Türlü türlü elbi- l Kiyinmiş delikanlılar, omuzların- Silâhları, objektif önünde — kahrar 5, '©a tavırlar alarak göğüslerini ka- *tmaktan hoşlanıyorlar, yA ÖVVvetli bir araba ansızın — siperlere Üden yokuştan indi. Bu yolun niha- S ide bir ip geriliyor. Bu ipten ile- tehl'keli mıntaka sayılır. Otomo- *t:u ipe yaklaştı ve durdu. İçerisin: tüfekli, tabancalı, kançerli, keli- Benin tam manasile tepeden — tırnağa Mdar silâhir birçok adamlar çıktı. Bun- . Bana doğru yürüdü, bir hamlede ma #mi, flm çantamı elimden aldılar. “; Bir kurşuna dizme vakasını filme '“"xn:n. bunun hesabını. vereceksi- Hbd:"" havkırdılar. Kuvvetli — bilekler ötomobile doğru sürüklemek İste- .’.Şeni bekliyen istikbal hakkında en a bir tereddüde dahi mahal yok.. Ö- —'h! Mmahkümum. Bunu, tu adamların h% Hinin gözlerinde okuyorum. Bütün *Vetimle itiraz ediyorum: ; S Durunuz, beni dinley'niz. Ben hiç Süktm ifşuna dizme vakâasının fotoğrafını h"tl tdim, Bu işte bir — yanlışlık var.. & birakınız. SUracıkta kurşuna dizelim! ,, Üdün hızıyla inen bir yumruk ağzr Dattı. Bir ses yükseldi: WN Mademki otomobile binmek İste- hy_ Suracıkta duvara dayayalım, kur ö dizet'm. e ” dakika içerisinde, göğsümden ite :"r-ım taşlara dayadılar. Eller yukarı. eg ! yakalayanların geri çekildikle- T Sonra da tüfeklerini doldurduklar tün Pördüğüm vakit ciğerlerimin bü- vvetile yayğarayı bastım:? ı; Bir defa daha tekrar — ediyorum. C Baksız olarak — cezalandırıyorsu- n , itte bürün filmlerim elinizde.. Alr Peç , Tlerin banyosunu yaptırınız. Bi- ter bakımız. Eğer dediğiniz gibi aa Sim görürseniz o vakit ben ce- a Tazıyım. aıthhı!:k arasında bir dalgalanma Ben tekrar haykırdım. w:m_ltq etmeyiniz. Beni valiye gö Va çit Ortada bir — anlaşamamarlık Yi geT hiçbir kurşuna dizme sahne- Sek, e çekmedim. Anlıyor musunuz Medim! b.i::."'llm ytıtılırcasına bağırryordum. Tüş , Pnda samimiydim. Hakikaten hiç dam sahnesinin filmini almamış- 5_7'%:. kurşuna dizilen mahküm %f!!!:ri bir süprüntü arabasına h;% irken bir resim çekmiştim. Bu UN Alâkadarların kulağına — yanlış b *lacak.. Bereket versin ki hay- T İy v tesirini "'hummmuıu niyetine, / kurşuna dızme sahnesini filme almakla Halbu ki kurşuna dizilenlerin çöp arabasına y Üzstte ve sağda gördüğüntüz resim, isyana Iştirak suçu ile idama mahküm edilen Frankocuların son isticvadı sır asında alınmıştır. Uruğguvay isminde, ki vapur hükümetçiler tarafından ha pishane olarak kullanılıyor. Gazeteci: nin objektifi karşısında kendisine şah ane bir. poz veren adam, hapishane gemisinin komutanıdır. ki, zavallı me slokdaşımızı dar bir. kamarada yok yvere saatlerce hapsetmiştir. sonra bana dönerek: — Haydi gidelim, dediler. On dakika sonra Tolede valisi Don Luls Veganın yanındaydım. Vali söy- lediklerimi dikkatle dinlerken bir tar raftan da masası Üzerine atılan ma- kineme, film kutuma bakıyordu. Bir denbire sözümü kesti: — Şimdiye kadar çektiğiniz filmleri Madridde sansüre gösterdinle mi? — Evet, dedim, telefonla sorabilir: s'niz. — Ben de öyle yapatağım. Vali telefonu eline alırken: | — Allah vere de sansür dediğinizin #keini söylemese! diyordu. Yarım saat sonra, valinin — sofra- sında vali ile karşı karşıya yemek yedik. Harp yerlerinde 2 .mır — tBJ yemekten sonra da, beni kurşuna dir mek istiyen gönüllüler, beni ölüm oto- mobil'nin ön siperine oturtarak, kendi makinemle güle güle fotoğrafımı çekti- | der. Urucuay gem'sinde nasıl hapsedildim ? Barselon limanında demirli bulunan Uruguay gemisi, su üzerinde bir ha pishanedir. Geminin her tarafındaı bem beyar levhalar var. Bu tevhalar üzerin- de, ta uzaklardan görünen — simsiyah harflerle, gemi ile alâkadar olmryanla- tın gemiye yanarmasını kat'iyyen men eden ilânlar yazılı. Kendisine 10 llra vererek beni gemi- ye götürmesini teklif ettiğim sandal- ct başını salladı: —— Bayım başınım belâya — sokacak- sınız! — Sen işime karışma, dediğimi yap.. Gemiye çılılacak merdivenin başın- da, eli süngülü, beli tabancalı bir nö- betçi var. Öna komutanı görmek İste- diğimi, gemide resim çekmek için izin alacağımı söyledim. Bir zabit geldi, bir hayli gibi duruyordu. — $'mdi buradan palamarları çö- rer misiniz, dedi. Bu gemiye yanaş- mayı meneden ilânları görmediniz mi? Şuna bakınız hele.. Fotoğraf çekmeğe izin istiyecekmiş.. Siz deli m'siniz Al- lah aşkına? Böyle bir müsaade katiyen verilmez,.. Bu zabit aldanryordu. Halk mahke- mesinin relsi ertesi günü bu müsaadeyi bana verdi. Sandalcım bu sefer, beni sandala almadan evvel bu izin kâğıdır nı tekrar tekrar okudu, Gemide — beni dün hiddetle karşılayan ayni zabit bu sefer de hayretle gözlerini açıyordu. — Peki öyle ise; taliiniz varmış.. Bu âdam bu sefer de aldanmıştı. Ta- Him gene yaver değilmiş. Kamaradan soluk benizli, uzun siyabh saçlı kısa bir adam çıktı, vesikamı zabitin elinden aldı, göz gerdirdi, bana verdi: — Bu vesika beş para etmez, Fede- rasyon komitesi tarafından imzalanma- mıştır. Müşkülât çıkaran bu adama sordum: — Siz kimsiniz. — Ben Federasyon komltesinin bu gemi Üzerinde mümessiliyim. Bu sıfat- Ja gemiyi terketmenizi emrediyorum. — Fakat halk mahkemesi reisi.. kızmış itham ediyorlardı; ükletilişlerini çek miştim! S KT Bay mümessil, sinirli bir adam gibi ayağını yere vurdu: — O, mahkeme reisi ise ben de bu ge- minin komutanıyım. Haydi, geldiğiniz yere dönünüz. Eğer bu gemiye bir daha ayak basarsanız sizi denize attırırım. Ertesi gün Üçüncü defa olarak tali- imi denedim. Bu sefer elimde propa- ganda vekilinin imzaladığı bir izin kâ- Bıdi var.Komutan bu sefer — küplere biniyor, acaba tehdidini yerine getire cek, bana bir deniz banyosu yaptırmak için nöbetçilere emir verecek mi? Ha- yır.. Yalnız hiddetli bir hareketle izin kâğıdını yırtryor;ve boğulan bir vesle batıa derhal sahtle dörmemi emtediyör. Maamafih bu ısrarlı ziyaretlerimden galiba gizli gizli hoşlarıryor. Çünkü mer divenden inerken küpeşteden sarkıyor beana tatlı bir sesle: — Büu gemiyi germek — için, yalnız foderasyon merkez komitesi başkanı » zin verebil'r. diyor. Bunu ben de biliyordum. Hattâ iki defa ondan irin almaya da teşebbils et miştim. Fakat ikisinde de hayır demiş- . Gemivi görmek fikrinden — vazgeç medim.Belki adliye vekilinden bir tav- siye alırsam buna muvaffak — olurum diye düşündüm. Adliye vekili ile görüştüm. O da, bunun İmkinsız olduğu fikrinde.. Fakat rsrarlarım karşısında telefonla merker kom'tesi başkanile konuştu. bana bir izin kâğıdı verdi: — Yarın gemiye gidiniz, mesele hal- ledilmiştir. Ertesi gün tekrar gemiye gittim. Bu sefer hiç kimse beni tanımadı. Bütün muhafızlar baştan aşağı — değişmişler. Beni karşılayan rabit: — Komutan karaya çıktı, yarın geli- niz. — Ben onu burada bekleyim. Bu—' gün gemiye döneceğini biliyurum. — Peki arkamdan plin'z. Ayaklarım, nihayet, basılmaz — veh- mini veren bu gemi güvertesi Üzerin de yürüdü. Birdenbire rehberimin sert ve boğuk sesini işittim: — Mademki komutanı beklemek isti- yersunuz, buraya giriniz. Adam beni âdeta zorla bir — kama- raya tıktı. Kapı Üzerime — gürültü ile kapandı, dışarıda bir kahkaha çınladı. Gözlerime ve kulaklarıma inanamıya- cağım geliyor. Demek ben de Uruguay gemisinde mahpusum. Canım sıkıldı, kapıyr yumrukladım, tekmeledim. Hiç cevap alamadım. Boş yere İspanyolca olarak bildiğim bütün küfürleri savurdum, Yakın bir kamaradan gelen bir ses sözümü kesti: , . — Sus.. Şimdi gelirlerse sına temiz bir sopa çekerler. Bu sözü söyliyen hakik! bir mevkuf tu, beni de deliğe yeni tıkılmış birisi sanıyor, Kamarada boğutu bir sıcak var.. Ce Ingilttere rakip- lerini oyalarken BŞ Baştarafı 10 üncuda miştir. Bunlardan otuzunda tayyare kıtaları vardır « Hava hücumundan korunma Bu senenin sonunda bütün İngilte- renin sivil nüfusuna yetişecek kadar gaz —maskesj hazırlanmış olacaktır. Bunlar, her şehir ve kasabanım nüfusu- na göre oralarda hususi depolarda mu- hafaza edileceklerdiz, Belediye itfa'ye teşkilâtından ayrı ©- larak gayet şümüllü ve asri itfaiye teş- kilâtları vücuda getirmek te tasavvur edilmektedir. Bu cümleden olarak alel- âde otomobiller tarafından çekilebile- cek iki bin beş yüz itfalye tulumbası sipariş edilmiştir. Bundan başka iki yüz adedt te gayet Lüyük itiaiye tu- lumbası ısmarlanmıştır. Nakliyat Eldeki nakliyat vastaları mükem- melleştirilmekte, bunların icabında bir Himandan diğer bir limana kolayca bağ- lanabilmeleri imkânları temin edilmek- tedir. Bu işte gıda maddelerinin — ve hayvanat yemlerinin müvazenek bir şekilde tevrii meselesi en başta dü- şünülmüş, icap eden tedbirler alınmış- tır. Petrol istihsalâtını depo edebilmek, harp vukuunda onları muhmlaza edebil- mek ve onların yerini tutabilecek mu- avön müstahsilât bulmak yolları da dü şünülmektedir. Asker adedi Son beş sene zarfında bahriye askeri yüzde yirmi beş nisbetinde arttırılmış- tır. 1938 senesinde buna 7000 nefer da ha ilâvesi düşünülmektedir. 1937 senesi zarfında orduya intisap edenler ondan evvelki senekinden 3600 fazla âdi. 'Territorlal — ordusuna — 1937 45320 kişi daha ilâve edilmiştir. Hava kuvvetleri için subay ve neler yetiştirilmesine büyük bir hız veril miştir. 1935 senesindenberi — takriben 4500 suhay, 40.000 mefer yetiştirilmiş- vÜr. a de — Londrada çıkan Man- ehester — Gardian'dan — —— — — ketimi çıkardım. Etrafıma göz gerdir- dim: Pis duvarlar, döşeksiz bir asma yatak, Saatime baktrm. Onu beş geçi yor. Komutan nerede ise gelir. Pipomu doldurdum, baktım. Birkaç dakika sonra etraf kamaralarından ses- ler âdeta inledi: — Tütün, tütün.. Etrafıma yayılan tütün kokusu, za- vallı mahkümlara, alışılan şeyden mah: rum olmanın ıstirabini ben'm yüzüm- den bir defa daha çektirdi. Derhal pipo- mu söndürdüm. Saat bir oldu, bir karavana gürük tüsü işittim. Demek nihayet kapıyı - çacaklar. Dışarı sıçramaya karar ver miş, rihnimde şiddetli protesto — cüm- leleri hazırlayarak bekliyorum. Fakat kapım açılmadı. Bu kötü 'şakayı yapan lar beni açlrğa da mahküm etmişler, demek,. Komutan da hâlâ gelmiyor. Bel ki de bueln hiç gelmivecek. Vakit ikindi oldu. Etrafa akşam ka- ranlığı sindi. Yakın bir kamarada bir mahbus hıçkırrvor, Fosfortu, ışıldayan - saatime baktım. Belki elli, belki yüz defa.. Saat yedide, geç't yerini gene kara- vana sesleri doldurdu. Acaba kapı bu defa açılacak mm? Gene — kapının kar natlarına yumruklar, tekmeler — salla- dımm. Sarıki burada olduğumu — kimse bilmiyor. Geceyi bu pis delikte mi ge- çireceğim? Saat on biri elli geçe beni çıkardılar. AÂz ışıklı güvertede komutanmı ve do- nuk gölününü gördüm. — Adliye vekilinin emirlerini yerine getirmek istemiyorum. Tekcar karaya döneceksiniz. Eğer sizi bir daha bu ge- mide görürsem ayaklarınıza zincir vur- durur, sizi sekiz gün aşağı ambara ata> yım. Halbuki bir hafta sonra önüme düş tü, bütün gem'yi gerdirdi ve fotoğraf çekerken nazik bir tavırla çektiğim fo- Ğolrınırdın kendisine de birkaç tane Pöndermemi rica etti. Şo'örümün üzerine ateş ettim! İspanya hâdiselerile alâkadar olan lar gu vakayı belki de unutmamışlar BEP Devamı 15 incide

Bu sayıdan diğer sayfalar: