Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
.l'?' Ç iaaCa YS 17 MART — 1938 Hiltavız - >BANA ? ıefş — İht!yu- Şima, “Prohazka,, bankası- <1511ka—pıcısr_v,rdı Elli senelik hizmetin. Sonra nihayet bir gün banka di - — Fektörünün yanma çıkarak maaşına Lh'nü kronluk bir zam yapılması tek- İhde bulunmak cesaretini gösterdi. Pan Prohazka kapıcının ricasmı din. ıeclıktı-.ıı sonra ihtiyarı bir sandalyeye ı'ma » kendisi de odasmın içinde do. Yya başladı. Bir müddet sessizce tan sonra ellerini kaldırarak % başladı: a.x Bana bakmn Şima, dedi, bu yap- tömiz edebsizce tekliften dolayı ben Sİzi kolunuzdan tuttuğum gibi kapı b edebilirdim. Fakat yarım saat - bir vaktim olduğuna göre sizinle ğ konuşmak istiyorum. Siz bendan ayda yirmi kronluk, yani ge. | %İkî yüz kırk kronluk bir zam is. uz, Hem de bu teklifinizi De- | %kl% kılremın - yani para yükseli. Tinin | para borsası üzerinde asılı dur- ! duğu Şu zamanda yapıyorsunuz. Tğ&pmı) hisse senetlerinin 772 den * düştüğünü biliyor musunuz? % fabrikaları hisse senetlerinin dan 938 e düştüğünden haberdar Tüsmız? Aziz Pan Şima, Slav fabrika. 'itmm hisse senetleri de mütemadiyen %ektedır Evet, evet, bunlar da %ektedır hem 728 den 7T16 ya ka- h'ılu Bu pek mlithiş bir şeydir. Hal- bütîln bunları hatırmıza getir . H—ı ksizin ayda yirmi kronluk bir zam Yorsunuz!.. -Banka direktörü ümitsizlikle elleri. ibirine vurdu: — Ne diyorsun azizim, bütün ban- İıl fahvilleri sallanmaya başladı. Hat- 1%1 Vlmturya kredi bankasının tahvil. bile son günlerde beş kron kadı.r düştüler. Halbuki siz yirmi kronluk bir zam istiyorsunuz!. Son günlerde nakliyat hisse senet. leri üzerindeki istek de azaldı. Şimen- difer tahvilleri on iki kron kadar düş- tü. İtalya hükümeti İngiltereden yüz milyonluk bir istikraz yapamadığı hal. de siz benden yirmi kronluk bir zam istiyorsunuz. Fransa kendi çelik fabrikalarını sat maya uğraştığı şu smrada, siz güya hiç bir şey olmamış gibi benden yirmi kronluk bir zam istiyorsunuz. “Direktör hazretleri, diyorsunuz, si. Re elli senedenberi hizmet ettim. Mali vasiyetim çok bozuk. Ön çocuğum var, Aldığım para köfi gelmiyor. Bunun i. çin sizden ayda yirmi kronluk bir zam istiyorum.,, Haklısmız, betbaht adam. Fakat ben ne yapayım ?.. Su mali buhranı görmü- yor musunuz? Hem ne diye bunlardan size bahsedeyim?,. Evet, azizim, evet, Siz aklınızı oynatmışsınız!. Mali vazi- yeti düşündükçe sizin bu istediğinizi büsbütün deliilk sayıyorum. Evet, bu sizin yaptığınız düpedüz deliliktir. Prag borsasına giderek orada neler olup bittiğini gözlerinizle bir görünüz! Borsa, kimsenin rağbet etmediği tah . villerle dopdolu. Bütün tahvillerin fi. atı düşük. Halbuki siz zam istiyorsu- nuz! İsviçre hükümeti bile iki milyon kronluk bir istikraz yapamazken siz nasıl olur da zam istiyebilirsiniz? E- vet, evet yalnız İsviçre değil, Bulga. ristan, Macaristan, Polonya da ayni vaziyette bulunuyorlar. Bunlar da hiç bir yerden beş para ödünç bulamıyor- lar. Siz bunlarm hiçbirisini düşünme- den yirmi kronluk zam İstiyorsunuz!.. Devletler borç veremiyor, sen benden zam Iıtiyormn' H4 . MATRRIZ DÖ POMPADUÜR * İspanya, Portekiz borç para bulma£ için senelerdenberi uğrastıkları ve bir yerden tek bir santim bulamadık. ları halde siz: 'Pan direktör, bana yir, mi kronluk bir zam yapmız!,, diyor « sunuz!.. Siz hayatınızda hiç mali işlerle uğ « raşmadınız mı? Bu kadar senedir bu- rada, bu bankada hizmet ettiğinizi söylediğiniz halde, maliye mefhumut. nun (M) lerini bile kavrıyamamıssı. nız... Öyle değil mi, canım?, Maliye | hakkmda ufak bir fikriniz olsaydr, gelip, benden, hem de böyle bir zaman- da, zam ister miydiniz? Azizim vaziyet fena; hem çok fena! Podolyadaki çimento fabrikalarmın tahvillerini satm almağı bir tecrübe ediniz bakalım!. Ne? Başınızı sallıyor sunuz?, Satın almazsanız, değil mi?, Sonra iki yüz yetmiş beş krona sa- tm aldığım sun'i gübre fabrikalarının tahvillerine şimdi iki yüz altmış beş bile veren yok!. Siz bana iki yüz alt. miış dört verin, şimdi ben onları size vereyim!. Gene başmızı sallıyorsu. nuz? Alıyorsunuz değil mi? Sonra da benden, utanmadan, yirmi kronluk bir zam istiyorsunuz? Ya şeker fabrikalarınım tahvilleri - ne ne buyuruluyor? Şekeri tatlı tatlı yersiniz, fakat tahvillerini hiç sormaz smız!. Öyle değil mi, ihtiyar? Bunlar da düştü. Evet bunlar da düştü.. Vinç berg inşat şirketinin iflâs etmek üze- re olduğunu biliyor musunuz? Bilmi- yorsunuz ,değil mi? Tabif bilmezsiniz! Siz yalnız para istemesini bilirsiniz!, Müller, Skabat, Kovner, Gibner g! vay şirketinin halini biliyor musun ? Is — —C aa —- ——— z Malf buhran Y. Hâşek Rusçadan çeviren; Ferah Ferruh bi maliyecilei-inAkğataklarmda_tğb&nca ile vurulmuş bir halde ölü olarak bu- lunduklarmı biliyor musun? Sonra Rehe, Kine, Men Vülehard gibi borsa- erlarm asılı olarak bulunduklarmı işit tiniz mi? Karel, Mrison, Komo, bankacı Ha- merle gibi şahsiyetlerin nehirden ölü olarak çıkarıldıklarından haberin var mı? Bana buğgün iflâs tehlikesile karşı karşıya olmayan bir tek müessese gösteremezsin!, Sonra Uraldaki altın madenlerinin bir zelzele neticesinde mahvoldukların dan haberin var mı? Amerikadaki petrol kuyularımın kuruduğunu işittin mi? Brezilyadaki kauçok ormanları - nm kül olduğunu biliyor musun? Denizlerdeki balıklarım bile isyan ettiğinden haberin var mı? Susuyor. sun?, Cevap vermiyorsun? Sonra az daha unutuyordum: Çok para kazandığını zannettiğimiz tram. ııııııı Şimanm kalbi durmuştu. Bu şirketin bııgün borçlarnu veremi « yecek bir halde olduğundan haberin var mı? Bunlardan hiçbirisini nazarı itiba. re almayarak benden ayda yirmi ku. ronluk zam istiyorsun? Hey ihtiyar, ihtiyar!. Aklını başma topla!. Ben, sana bu anlattıklarımı bir da. kika olsun hatırma getirseydin benim yanıma, gelmezdin!. Benden ayda yir. mi kronluk bir zam istemezdin!.. Haydi ihtiyar! Bugünlük sana ver- diğim bu ders kâfidir. Sen para ver- sen bunu bir başka yerde işitemezsin! Banger Prahazka bunları söyledik- ten sonra, hareketsiz olarak sandal. yede oturmakta olan kaprer Şimayi omuzlarımdan sarstr. Şima, birdenbire sandalye ile bera. ber yere yuvarlandı.. Vücudu soğu- muş ve taş gibi olmuştu. Mali buhranm şiddetinden zavallı MARKIZ DO0 POMPADUR ti #Eracace Ah! Sul!l Eline ve şakaklarına bir I DParçıcık su!.. Bu onu kurtaracaktı!. - Su!.. Biraz su!. Müthiş bir ses çıkardığını zannetti. Hakikatte ise dudakları hareketsiz kal- Ür, Ürnitsizlik içinde: — Aman yarabbim! idiye kimse duytnadı!. Fevkalbeş:r bir gayret Sarfetti. Fa. kat bir tek parmağını bile oynatamadı. Bacaklan sonki kurşundandı.. Hare- ketsiz kolları adeta bağlanmış, yapış- Miş gibiydi.. Maamafih bu gayret büsbtütün boş Çıkmadı. Göz kapakları hafifçe açıldı: Hiç hayret etmeden - hayret düşün- bir izharıdır - yabancı bir odada bulunduğunu gördü.. Burast Cenin şiddetli Zarif ve şık bir salondu.. Bunüun üzerine, gözlerile, bu salonu olaşmak istedi. Gözlerinin hareketsiz Olduğunu anladı! Nazarlarının -sabit “!llşurıun vendiği dehşetten kurtulmak İçin, bu defa da gözlerini kapamak is- tedi, Fakat aynı dehşetle hissetti ki, &öz kapaklarını artık kapayamıyordu. Göz kapaklarınım arasından sizan hafif nazarlar, kapımın üzerindeki nakış lara dikilmişü. Tekrar: — Sul. Biraz sul. Diye bağırdığını zannetti de, haki - :Rtte en küçük bir ses dahi çıkarama- Tı İ 0 zaman, karma karışık zihninde Orkunç sergüzeşt canlandı: Otelinden Sıkmıştı.. Bonzonfan sokağına gelmiş- ti. Niçin?. Niçin?. Ahi, “Onun,, evini Börmek Açin!. Kral!, Kral on beşinci © kapmın altında ne yapıyordu?, *'_ Müthig bir kıskançlığın, kalbini ez- ğln! hissetti.. Kral “onun,, için gel- S ti I. anl Halbukı za.vall: lçüguk hi w' aĞ S aç -ı,_,ı ıT ,,,3 ike Bölee düşündü ölmek., Bir tek damla su için ölmek etrafrmda kimseler yok demek!, Beni , Ârtık her şey bitmişti.. A Öleceğini.. ceğini hissediyordu. şişiyordu.. Tam bu anda, pının açıldığını gördü. silik bir şekil gördü.. yordu.. iniltisi çıktığını duydu.. beyar şekli tanımıştı ! Bu, o idi!. biseli genç kız!. VII . Şövalye d'Assasın, hükümdarlığı lirdi. i_cnhaydx._ 4 P t bir zabit olan o.. Ümit etmişti.. Ah!., Onu bir daha hiçbir za- man görembiyeceğini sonuna kadar “onu,, düşündüğünü, “onun,, bilemiye- Ölmek!, Evet.. Birkaç dakika sonra ölecekti.. Uğultular mütemakdiyen ar- tıyordu. Kanın, beynini sardığını anlı- yordu, Şakakları patlayacakmış gibi kapmın üzerindeki nakışlara dikilmiş olan gözleri, bu ka- Kapının aralığından, beyaz, dumanir, Bu şekil kenldisine doğru yaklışı - Genç erkek bütün mevcurliyeti, fev- kalbeşer bir gayretle gerildi. Sıkışmış girtleğindan, nihayet çılgın bir ıevmç Çünkü, kendisine doğru ilerkyen bu O?, Trmitaj ormanındakj pembe el, KONT DÜ BARRİ sabahleyin, kılıç darbesile omuzundan yaraladığı dü Barri, şahidi Kont dö Sen - Jermen tarafınllan evine götürülmüştü.. Dü Barri, konağı, kocaman, muhte- şemt bir binaydı. Ön dördüncü Lüinin zamanmda, dü Barri nin babası bu ikametgâhı en müutantan ziyaletlerin ve müsamerelerin merkezi hâline getirmişti ve bu muhteşem ve şaştir salona bizzat kral da sık sık ge. Fakat şimdi bu salonlar sessiz ve ayrılırken, sokağın öte tarafından iki garip adam görünmüştü. Bu iki adam biribirlerinin koluna girmişlerdi, bir fikir teatisinde bulu- biyonun ayağı, baygın yatan — şövalye d'Assasın vücuduna çarpmıştı. Krebiyon bu beklenilmedik tesadüf. ten mütevellit garip bir endişeyle eğil- nunca duruyorlardı ve tekrar yürüme- di, ğe koyuldular mı, sağa sola yalpa vu- Puasson kekeledi: ruyorlardı. . — Canım., Bir meslektaş olacak.. Bir- Birisi: rak uyusun., — Seni temin ederim ki Krebiyon, — Sus, ayyaş!, Bu betbaht yaralı- daha uzağa gitmek faydasızdır, diyor, dır.. Belki 'de ölmüştür! diğeri de cevap veriyordu: — Bunun sebebini söylesen hiç fena almaz, Noe.. — Beni dinle, yürüyerek kendimizi yormak aptallıktır. — Niçin, Puasson, niçin? Bunu söy- lemeni talep ediyorum.. — Mademki emirler yürüyerek bize İdoğru geliyorlar.. — Vallahi, billâhi, tallahi sen sar- hoşsun Noe.. Hem de müthiş sarhoş. Noe hıçkırdı: ! — Krebiyon, bana hakaret ediyor- sun! Krebiyon inat etti: — Söyle bakayım, tufan esnasında gökten şarap mr düşüyordu? Noe sevinçle bağırdı: — Şakayı bırak ama.. Eğer ben ha- kikaten Puasson (balık) olsam da beni bu şarap deryasma atsalardı ne güzel olurdu. bir yin Krebiyon arkadaşınım omuzuna vura- tak bağırdı: , — Puasson, cidden hoş adamsın. Sar- hoşluk ilâhların iyiliğidir. Jupiter sar- hoş olurdu.. Vülken sarhoş olurdü.. Ben sarhoş olduğum zamanlar, Korne- “Sid,, i mak,, 1 beni kudurtmak için yazmış ol- duklarmı unutuyorüm.. İster misin sa- na bu sabah yazdığım “Katibina,, nın ikinci perdesini okuyayım. Son mısra,, AT AN, Bu ne?,. Bu ceset ne?,. , İki ayyaş, izah ettiğimiz şekilde yü- Yüyerek ve konuşarak Aranson kona- ğmm önüne kadı: gelmıglerdı ve Kre- ve Roösinin de “Andro- a | he Puasson, kafasındaki dumanlar biraz dağılmış olduğu halde: — Ölmüş! Diye tekrarladr ve merhametle ürpe- rerek ilâve etti: — Zavallı çocuk!.. bü kadar genç yaştal, Doğrusu sevgili- sine acıdım., Krebiyon doğrüularak: — Hayır, Hayır! dedi. Ölmemiş; kalbi hâlâ çarpıyor.. Hey, mösyö.. Mös yöl Rica ederim uyanın! Şövalye hafif, ancak duyulabilir bir inilti çıkardı fakat kendine gelemedi, EKrebiyon: — Ne yapmalı? diye mırıldandı. E- ğer bu genci buralda yardımsız bırakır- söcn şairlikten istifa ederim. Bu Krebiyon, filhakika şairdi; tas « rih edelim: Trajik bir şair, Evet, yukarıda izah ettiğimiz halde bulunan, ayyaş Noenin arkadaşı ve onuün gibi ayyaş olan Krebiyon, “elek- tr,, “Tiyest d'Abre,, ve haksızlığın nis- yana gömdüğü “Radamist ve Zenobi,, gibi güzel trajedinin müellifiydi. Noe, birdenbire: — Onu benim evime götürsek nasıl olur? dedi. — Buradan Huşet sokağıma götürü- lünceye kadar on defa öbür dünyaya göçeder. — Şu halde sana götürelim mi? — Bussi sokağı daha uzaktır! — Şu halde ne yapmalı? Ne yapma- h? Şair birdenbire doğrularak: D g kiygön A N Bd Pai ç Mi « v llş | Gi H ASA Öh DA a S E, Z N p v hu Ci Ü NU . y P Bu kadar güzel