miyordu, onlar sadece kendi özel bil- gisayarlarını istiyorlardı. Kişisel bilgisayar hareketinin tam da Altair ile hiz kazanmış olmasının altında basit bir neden yatmaktadır: Altair, her teknik ayrıntı üzerine bil- giler içeren ilk “açık” makine idi. İç kısmında, bir kumanda sistemi ara- cılığıyla işlemci (prozessor) ile birlikte çalışabilen ek yatak bağlantıları var- dı. Bugün bunun bir “açık Bussy-sis- temi” olarak adlandırılması gayet doğaldır. Altair'in tam 100 adet bağ- lantısı olan ana yatağının yapısı, fi- lizlenen mikro-bilgisayar endüstrisi için (S-100-Bus) bir standart oluştur- du. Ama Altair-bilgisayarı adeta bir donanım susuzluğu çekiyordu. Bu- nun üzerine donanımla ilgilenen kü- çük yapımcılar işe koyuldular. İlk elektronik amatörleri, birbirlerine Al- tair ile ilgili deneyimlerini aktarmak ve ek-donanım geliştirmek amacıyla kulüplerde toplanmaya başladılar. 5 Mart 1975 tarihinde, “Homebrew Computer Club” adını taşıyan ve üyelerini evlerinde her türlü elektro- nik aygıt yapan kişilerin oluşturduğu bir kulübün kuruluşu kutlandı. İlk olarak “Homebrew” üyesi Steve Dompier çok etkileyici bir gösterim- de bulundu: Dompier, Altair hesap- lama yaptığı sırada radyo alımının bozulduğunu, hatta Altair'in gerçek 54 notalar ürettiğini keşfetmişti ve bu- nun üzerine bu olguyu, programla yönlendirilen tam bir gam elde edin- ceye kadar sınamaya tabi tutmuştu. Bu kuruluş gününde de, kulübün bil- gisayarının yanına bir radyo monte etti ve şalterlere vura vura programı güçlükle çalıştırdı. Diğerlerine anla- şılması imkânsız gelen bir şeyler olu- yordu: Bu bilgisayar, Beatles'in ““Fo- ol on the Hill” adlı şarkısını çalıyor- du. TINY BASIC: DONANIM KORSANLIĞININ İLK OLAYI Bu sadece bir başlangıçtı. Her ne kadar teknik düzey olarak daha aşa- ğıda bulunuyor idiyse de, henüz 1975 yılında, bugünkünden hiçbir bakım- dan geri kalmayan bir bilgisayar dü- zeni doğmuştu. Tüm Amerika'daki zenaatçılar, iş deposunun genişletil- mesi, bilgisayarın televizyon aygıtla- rına, delikli kâğıt kuşak okuyucusu- na ve kaset kaydedicisine (program- lar için depo olarak) bağlanması için yataklar geliştirdiler. Altair'in mucidi Ed Roberts, kendi bilgisayarı için ek aletler yapan ve satan tüm bu ama- tör topluluktan mutluluk duymuyor- du. Onları, kendi buluşundan geçinen asalaklar olarak görüyor ve aşağılı- yordu. Kısa bir süre içinde yeni firmalar ve yeni bilgisayarlar ortaya çıktılar: IMSAL, 8080 modelini piyasaya sü- rerken “Processor Technologies''de (Les Solomon'un “Uncle Sol” olan lakâbından esinlenmiştir) ““Sol”'u pa- zara sunuyordu. Ama kişisel bilgisa- yarın ilk kuşağı son bulmak üzerey- di. Şimdiye dek coşkulu kişiler, ser- best zaman yaratmak isteyen deha sa- hibi yapımcılar iş başında olmuştu. Bu kişiler, kendi deneyimlerini, dü- şüncelerini ve programlarını cömertçe birbirlerine aktarmışlardı. Ama bir- denbire, bununla para kazanılabile- ceğinin farkına vardılar. Ve zengin bilişim ırmağı küçük bir akarsu sızın- tısına; sahip olunan firmanın gelece- ği ise, her şeyin ölçütüne dönüştü. Bu konuda, yazılım (softwere) korsanlı- ğinın ilk çarpıcı olayı, kuşkusuz bir dönüm noktası oluşturur: 19 yaşın- daki masum yüzlü bir bilgisayar de- hası olan Billy Gates, Altair için ko- lay bir programlama dilinin zorunlu olduğunu anlamış ve ““Tiny Basic”'i yazmıştı. (Programlama dili BASIC, daha 1963 yılında, öğrencilerin eği- Commodore tilmesi için büyük bilgisayarlarda ge- liştirilmiştir.) Burada yeni olan şu idi: Gates kendi ““Tiny Basic”'ini, o za- manki yeni programlarda alışılagel- diği gibi, kulüp sirkülerlerinde ya da bu arada kurulan bilgisayar dergile- rinde yayımlamayı hiç düşünmüyor- du. O kendi yazılımını Dolar karşılı- ğında satmak istiyordu. Ama Billy Gates bir şanssızlığa uğ- radı: O'nun bilgisayar-dilinin bir gös- terimi sırasında, bir dinleyici, üzerin- de programın depolanmış olduğu de- likli kâğıt kuşakları ““ödünç” aldık- tan sonra bir üniversite bilgisayarın- da kopyalarını çıkartıp piyasaya sür- dü. Artık Gates'in bunları satmak zahmetine girmesine gerek kalmamış- tı, çünkü çok kısa bir süre içinde, Amerika Birleşik Devletleri'nin uzak köşelerine varıncaya kadar, herkes bundan bir tane edinmişti. Gates, öfke içinde kaleme aldığı açık mektubunda şöyle yazıyordu: “Meraklıların çoğunluğunun bilme- si gerektiği gibi, içinizden çokları si- zin yazılımlarınızı çalmaktadır. Pro- fesyonel bir işi, karşılığında hiçbir şey olmaksızın yürütebilmeyi kim başa- rabilir? Hangi amatör üç yıl boyun- ca programlamaya, yanlışları araştır- maya ve bir de belge yazmaya ken- dini kapatır da, bunun sonucunda el- de ettiği ürünü karşılıksız dağıtır? ” Gates zenaatçı topluluğuna, zena- atçı topluluğu da Gates'e kızıyordu. Onların gözünde Gates, tüm kuralları bozan biri idi. Geriye dönüp baktığında Gates'in bu olaydan yakınması mümkün de- ğildir: Tüm gelişimi içinde, bu olay onu ünlü yapmıştı. Bunun da, hemen bu olayın arkasından kurulan kendi firması “Microsoft'”'un başarısında büyük katkıları olmuştur. Bu firma bugün, kişisel bilgisayar dalındaki en büyük yazılım şirketidir. Bu gelişme girişimci zekânın öne- mini gösteriyordu. Sürecin bu aşama- sında ya varolan için çabalamak ya da hayal gücünün doruklarında ge- zinmek gerekiyordu. Hayal gücü her şeye rağmen en büyük zaferi kazan- dırmıştı. Geçmişteki firmaların kurucuları- nın çoğunluğu ise, miskin birer işa- damı olarak kaldılar. Hemen hemen hepsi iflas etti. İkinci kuşağın saati gelmiştir-bil- gisayarların ve firma kurucularının ikinci kuşağının. O