sanların dili arasındaki ark, o zaman, belki her sahada meydana cıkardı. X AÇIK Bütce açığı yine müt- hiş!.. İki aylık bütçelerle, yani «Bugün yiyeyim de yarın bakalım ne olur?» hesabiyle idare siyaseti... Gerçekten, ortada başka hiçbir müeyyide görünmü- yor. Ha, bir müeyyide da- ha var: Tasıma suyla dön- dürülen değirmenler gibi, Amerikan yardımına bağ- lanan ümitler... Bizce büt- çe mevzuunda Amerikan yardımından, hattâ yıllar- ca ve asırlarca sürse bile, faydalanmak, bu yardımın > hiç bahis mevzuu olmadığı şartlar altında apacık kal- maktan daha zararlıdır. Wuhasebesi iki misli şiddette gelir. Sonsuz olarak suda bekle- mek imkânı olsa bile, dert ve şifasızlık sonsuza kadar çıkar, Bütçe Aacığının, ana prensip ifadesiyle tek for- mülü, şahlanan israf ayı- sının en erkek hamleyle 4 beyninden vurulması ve bütün devlet ve cemiyet plânında (lüzumlu) ile Jü- zumsuz) un tam bir tasfi- yeye tâbi tutulmasıdır, Bu VEFAT ABER aldığı- mıza göre, Hü- lâsatülbeyan-fi teşrifülKur'an sahibi, eski Şer'iye Vekili Konyalı Vehbi Hoca 28/11/949 günü Konyada Hakkın rahmetine (o kavuşmuş- tur. Nesilleri yavaş ya- vaş tükenmeğe başlayan zim, iktisadi gibi duran bin bir dâvamız da içti- mai, fikri ve ruhidir, x TÜRK ŞİİRİ Amerikada, dünyaca meşhur (Nation) gazete- sinde (Derek Potmore) is- miyle çıkan ve Türk ede- biyatından bahseden bir yazıda Türk siiri adına yalniz su satırlar vardır: «Muasır her eserde ol- duğu gibi, Türk şairlerinin nadir din âlimlerinden biri olarak tanıdığımız ve bugünkü mukadde- sat alâkasızlığının mey- dana gelmesinde âmil ilk tezahürler devrinde en şiddetli muhalefetle- rini bildiğimiz merhu- ma, kalbimizin bütün yanıklgı ile rahmet di- leriz. ni neslin adamıdır. Fran- sız (Parnassien) mektebi- nin tesiri altında kalan bu şair, ilham bakımından ve- lüd bir adamdır, Diğer sairler arasında bilhassa Necip Fazıl Kısa- küreğin eserlerinde kuv- vetli bir (mistik) temayül sezilmektedir. Modern Türk şiirinin hakiki kiymetini şu anda tespit etmek biraz müş- Zira hicbir zaman, bize, bizi, kendi vasıtalarımız içinde mütalâa ve muraka- be etmek imkânını vermi- yecektir. Malüm ya, eli yanan, elini soğuk suya sokunca ağrıdan muvak- katen kurtulur. Fakat el sudan çıkar çıkmaz, ağrı da, elde bellibaşlı bir dün- ya görüşü olmadan, tâyin edilemez. Bazı Bakanlık- ların bütçelerinden mil- yonların tarhedilebilmesi için, o işin «Nicin?», «Ne- den?» ve «Nasıl» değiştiri- lebileceğine dair bir kıstâs sahibi olmak lâzımdır. Bi- küldür..Zira bu, henüz ol- gunlaşma safhasındadır. Fakat isimleri zikredilen Türk şairleri, Modern Tür- kiye'nin bütün dünyanın alâkasını çekecek kadar şiirleri de oldukca değişik- lik arzetmektedir. Eski nesle ait olan ve 1885 se- nesinde dünyaya (gelen Yahya Kemal, bugün en tanınmış Türk şairidir. Bu zat, ruh itibariyle eski olgun bir siir mektebine devre bağlı olmakla be- sahip olduğunu ispat et- raber, stil bakımından ye- mişlerdir.» Be. De. Papa Cenaplarına! < İZİN oazetelere akseden bir demecinizi okudum: Bolşeviklere karşı cephe almak üzere katolik- lerle müslümanları işbirliğine davet ediyorsumuz. Bu, sizce, dindarla dinsizler arasında cereyan edecek fikir harbi mahiyetinde olacaktır. Müslüman kelimesi, selâmetten geldiğine ve in- sanlığın kurtuluş ve huzurunu belirttiğine göre, onun imanına, vicdanına, ırzına, namusuna, malına, mülkiyet hakkına, fikir salâhiyetine, istiklâl dâvası- na tecavüz eden her fert ve kütleye karşı canımı feda ederek savaşmak mânasını tazammun eder. İşte Kur'andaki Cihat emri bu hikmetin ifadesidir ve Ci- hat her müslümana farzdır. Bu emrin en parlak mi- sallerinden birini, Haclılar akınına karşı duran Sa- lâhaddin-i Eyyubi heykelleştirir. Her müslüman, hususi ve umumi mânasile din ve iman düşmanı her fert ve kütleye karşı mücadele zorundadır. Umumi mânaların umumi din ve iman dâvasını tehdit ettiği zaman ve mekânlarda da, hu- susi ihtilâflar, merhum vaktine kadar bekletilebilir ve hattâ aralarında yekpare inkâra karşı el ve işbir- Gy .ne, insanlığın bir gün gelip Mahkeme-i Kübrâ karşı- gvvelâ kendi tâbilerinizi ikna ediniz! Böyle bir dâ- liği yapılabilir. Şu kadar ki, yekpare küfrün kutup- larını en sıhhatli hudut ifadesile çerçevelemek lâ- zımdır. Bunlardan birisi bolşeviklik ise, öbürü de masonluktur. Bolşeviklik Garp âleminin bir köşesin- de ve açıkca müesses bir devlet ifadesile bu işe me- mur bulunuyorken, onun binbir babasından biri olan masonluk da, Garbin icinde, ic hayatına sinmiş ve aşikâr kalıplaşmalardan uzak kalmış olarak bu işe ve cok daha haince memurdur. Siz bizi yekpare küfre karşı hristiyanlarla işbir- liğine davet ederken, biz de sizi, küfrün bütün Garp tesir muhitlerine miniş ikinci kutbuna karşı müca- deleye çağırıyoruz Siz umumi pronsözllr halinde, Ülühiyete, Allah tarafından indirilen semavi kitaplara, Âhiret günü- sında hesap vereceğine inandığınızı söylüyorsunuz. Müslümanlar ise bütün bunlara ve öz hakikatları içinde inananlardır. Bu yüzden işbirliği imkânını mülâhazaya bile lüzum görmeden, siz, yekpare küf- rün iki kutbuna karşı harekete geçmek hususunda vaya yardım ise, müslümanların, hristiyanlarla iş- birliği halinde değil, fakat müstakil olarak vüzije.. leridir. Abdürrahim ZAPSU (53 i