Suikast ÜYÜK DOĞU yeni bir suikast tecrübesi karşısındadır. Bu, simdiye kadar tecrübe edilen tarzlara nazaran belki en zayıfı, fakat muhakkak ki en âdisidir: Memleketin; kanun, hak, demokrasya gibi mefhumlara karşı fazla bir hassasiyet gösteremiyeceği sanılan ve birer dağ başı sayılan bazı köşelerinde, bâyilerimi- zin karşısına heyülâ gibi dikilip mecmuamızı sattırmamak, bâyileri topyekün nüfuz ve sa- lâhiyetlerin her türlüsiyle tehdit etmek!.. Yeni usul budur! Bu usulün ilk tezahürü olarak tam 120 adet satış yapan Afyon bâyiimiz, son sayı- mızı paketini açmadan iade etmiş, onun bu ha- reketini de, yine hiçbir gazete ve mecmuayı bizimki kadar satamıyan Uzunköprü bâyiinin AŞ haberi takip etmiştir. Bize karşı kanunla, tah- rikle, tezvirle, iftira ile başa çıkamıyanların simdi düşe düşe bu metoda kadar sukut etme- lerini nefret hislerinin en keskiniyle kayde- derken, her taraftaki okuyucu ve bayilerimize, kanunla tahkim edilmiş haklarını feda et- memelerini, bu fedakârlikla her türlü taarruz- dan masun olan evlerini ve mallarını feda et- mek arasında hiçbir fark olmadığını, kanunun müsaade ettiği bir işe hiçbir nüfuz ve salâhi- yet newinin müdahale edemiyeceğini ve bu zamana kadar başımıza ne gelmişse işte he böyle,halkın saffet ve korku hissinden fayda- ana baş eğmek yüzünden geldiğini bil- dirir BÜYÜK DOĞU IHBAR (3 üncü sayfadan devam) sülenince de en mühim sırlarına ait, aralarında imalar ve işaretler başlıyor. Süleyman Birbaş onlara açıkça hitapediyor: — Yahu, Allahtan korkmadınız mı? Bu adamı nasıl öldürdünüz? Çocuklarına olsun acımadınız mı? — Haydi be sen de, diyorlar, al- dırma! Bu muhavereye aynen sahit olan ve kendilerini tanımıyan Edib Dav- ran, uyukluyormuş gibi yaparak onları dinlemekte devam ediyor ve rakının tesiriyle ağızlarından bir- çok şeyi kacıran kaatillerin vaziye- tini seziyor, — Hicbir şeyle alâkası olmı- yan Edib Davran, Adanaya ayak basar basmaz, meseleyi Adana Em- niyet teşkilâtına haber veriyor. Bu defa Adana Emniyetinden: — Ha, diyorlar; anladık, kaatil sensin! Biz de zaten kaatili arıyor- duk!!! Sen kendini büsbütün sak- Yamak ve sağlama bağlamak için Said-ü (6 ncı sayfadan devam) olunmuş ve aylarca hapishane köşe- lerinde kalarak muhakemesi ocere- yan etmiştir. Sonunda bir sene sekiz ay hapsine karar verilmiş, bu son karar Yargıtayca kanunsuz buluna- rak bozulmuş ise de, ne hazindir artık (Büyük Doğu) yu satmıyacağı hakkındaki DEDEKTİF X BİR bu ihbarı yapıyorsun! Kaatil sen- 31 , Ve adamı tevkif ediyorlar!!! Ona Bahkikatın Mersinde yapılacağını mahfuzen nl e kendisini 'söyliyerek Nursi ki, Said-ül Nursi, bozma kararı üze- rine değil de, mahkümiyet müdde- tini hapishanede geçirmiş , olduğu için tahliye olunmuştur. Şimdi Sa- id-ül Nursi Afyonun Emirdağ kaza- sında oturmakta ve her türlü siya- setten uzak ve dünya ile alâkasız (DU Mersine sevkediyorlar. Edib Dav- ran Mersinde mevkuf kaladursun... Bir müddet sonra, onu, işi kapatıp salıveriyorlar. Kendisi şu anda Adanadadır ve ressamdır. 19 -— O sırada Mersinde Emni- yet Âmiri bulunan zat, Edib Dav- ran'ı tanımaktadır. Bütün hakika- ti, bu, iki numaralı zavallıdan öğ- reniyor. Bu misilsiz muamele kar- şısında o kadar ıstırap ve bedbin- liğe düşüyor ki, işinden istifa edi- yor, bir daha avdet etmemek üze- re mesleğine «Elveda'm diyor. 20 — Efsanevi vakayı, Ceyhan ve hâvalisinde, uyanık yaşayanlar- dan bilmiyen yoktur. 21 — Menbalarına varıncıya ka- dar en dürüst lisanla haber verdi- ğimiz, bütün ipuclarını gösterdiği- miz, sadece kaatillerin ismini mah- fuz tuttuğumuz bu vakanın ruhun» daki mâna, bütün vatan; bütün va- tan değil, mazi, hal ve istikbaliyle bütün Türk bütünlüğüdür. bir hayat sürmektedir. Allah ona ve bütün mü'min kullarına imdat et- sin; Abdürrahim ZAPSU ————. - (Sizinle Bas Başa) sahifemiz, bu hafta yazı kesafetinin fev- kalâdeliğinden takdim edile- medi, Gelecek haftaya bu noksan telâfi edilecektir. di Say lin kip