DURUM AKKIMIZDA, Germen- cik Asliye Mahkemesin- den bir karar çıktı: 6 ay hapis mahkümiyeti... Bir başka karar da İstanbul- dan... Muhakeme altında bulundu- ğumuz daha bircok dâva... (Büyük Doğu) yu çıkardık çıka- ralı kaç defa hâkim huzuruna da- vet edildiğimizi Allah bilir, Birço- ğundan ya derhal beraet ettik ve beraetimizi Temyiz tasdik etti; ve- ya mahküm edilip, Temyizin, kara- rı bozması sayesinde kurtulduk. Yahut da beraet kararımızı bozan Temyize rağmen mahkemenin be raette ısrarı üzerine ümide düştük, Yani, bin bir kere, üzerinden atla- maya davet edildiğimiz adalet ipi- nin, hiçbir defa ayağımıza takıla- rak, kat'iyet kesbetmiş fiili bir ha- pis hükmiyle bizi zindana sürükle- diği vâki olmadı. Bu iş, ya ilk, ya son mahkeme sayesinde, fakat ne- tice itibariyle hep böyle oldu. Lü- tuf ve himaye, Allahtandır. Yeni mahkümiyet kararlarını temyiz ettik, Eskiden temyiz et- tiklerimiz de topyekün Yargıtay- a... En yenilerinin ise ne olacağı- nı bilmiyoruz. Eskilerinin de ne olacağını bilmediğimiz gibi... İhti- mal âleminde, hepsinden topyekün kurtulmakla, hepsini topyekün çekmeğe davet edilmek, yan yana mevcut... Mahkeme, Hükümetin idari ma- kamlar marifetiyle her defa aça- bileceği, fakat sonunda sözü hâ- kimlerin söyliyeceği bir yoldur. Hâdisenin hâkimler ve adalet cep- hesine ait bir sözümüz yoktur; fa- kat idari makamların, her gün, 24 saatte mevcut saniye adediyle çal- dığı bu kapının zilleri artık bütün ruhumuzu zedelemektedir. Her şeye rağmen bizi kanun yo- liyle avlıyamıyan ölcüler, şimdi bayilerimizi tazyik etmeğe başla- mış, mecmuamızı sattırmamak tec- rübesine girişmiştir. İftira, tezvir, tahrik, şenaat, ya- lan, sahtekârlık, dalâlet, küfür, ah- lâksızlık pacavraları, düşmanları- mızın en sadık muavinleri.., Yahudi, dönme, komünist, Allah- sız, milliyetsiz, köksüz, ahlâksız; Fransızların devşirme (Lejyon Et- ranjer) alayları halinde bize karşı tek saf... Bütün bu unsurların mer- kezi ve muhiti kuvvet ve cesaret kaynağı da malüm... Kime ve na- sıl mukabele ve müdafaa edelim? Buna rağmen, Külli Kadir'e da- yanarak, herkese ve her şeye kar- şı mukabele, kendimizi ve dâvamı- zı müdafaa edeceğiz ama, bu, hak- kını aradığımız kütlenin, gösterdi- ğimiz fedakârlığa liyakat derecesi- ne bağlıdır. Bu duyguyu kaybetti- gimiz andadır ki, hemen ve her şeyi tasfive eder, bir köşeye çeki- lir, sünde beş okka ekmek parası kazanıp beş vakit namazdan başka bir sey düşünmiyvecek ferdi ve nef- si şartlar icine gireriz. En nazik ân- larımızı yaşayan biz, Allaha göz yaşlariyle yalvarıyoruz; kütleye ait bu liyakat eği hai bize kay- bettirmesin diye e gibi, tarih olur, geçer, gideriz. Yal- nız o zaman, geçer, gideriz. 1001 Çerçeve Şahsiyet Necip Fazıl KISAKÜREK AHSİYET birşey olmaktır. Olan şey, kuvvetlidir. Kuv- vetli, maddede veya mânada, ta- arruz eder. Tâarruz eden, kazanır. Kazanan, ezici şahsiyetini hâkim atlatır. atla- kabil taarruz tehlikesini Mukabil taarruz tehlikesini etrafında, yalnız mânevi mukallitler ve şaşkınlar güruhu halkalanır. Mânevi esirler, mukallitler ve şaskınlar güruhu- IARILI Tarih Şuuru S. Sadi DANİŞMENDOĞLU AHRUM bulunduğumuz şu- urlardan biri ve başlıcası bu- dur: Tarih şuuru... Dünyaya, İs- tanbulun yedi tepesinden Tepeba- şının kozmuopolitik zirvesine kuru- lup bakmak değil; hayat, varlık, gaye, sebep ve netice üzerinde top- lu ve apaçık bir tarih şuuriyle na- kılar. Şahsiyetini hâkim kilan, mu- nu etraflarında halkalayanlarsa, varlık ve havat istihlâkı dâvasın- da muzafferdir. 1500 yıl evvel: Henüz büyük ruh nasibine uzağız, fakat daima şahsiyetliyiz. Tarihin en buğulu de- virlerindenberi, işimiz, taarruz... *X 1000 yıl evvel: Büyük ruh na- sibine ermiş ve gerçek şahsiye- timizi pişirme devrine girmiş bu- lunuyoruz. İstikbal bizimdir. * 600 yıl evvel: Toprağa ve bel- li başlı sınırlara bağlı, sabit, tam bir dünya görüşüne sahip ve asli ruh vâhidi icinde şahsiyetli devlet ve medeniyet ğe ve bunun ilk yemişi, taarru * 500yı1 NE En ileri şahsiyet- zar etmek gerektir: Ancak bu tak- dirdedir ki, «olmuş olan» 1, «olmak- ta olan» 1 «olacak olan»ı derinden kavrayarak istikametimizi kati şe- kilde tayin edebilir ve istiklâle ait oluş kıstâsına malik olabiliriz. Bu şuuru aşırlardanberi kaybet- tiğimiz, sadece roman okur gibi, tarihimizin dış plândan takibile da- hi görülür. Cihan, dipsiz felsefe kuyuları acan ve açtıkça şeeni ha- yatın kanunlarından uzaklaşan ba- şıboş tecritlerden ümidini kaybet- miş bir devrededir. Artık varlığın mânası ve ispatı, Dekart'ın: — (Cogito ergo sum)... (Düşünü- yorum; öyleyse varım!) a le en sistemli taarruz iktidarının? elele verdiği mes'ut çağ... *& 400 yıl evvel: Bütün Doğuyu nefsinde düğümleyen şahsiyetimiz, vecd ve âşk zevali yüzünden göl- gelenmeye ve Batınınki parlamaya) başlamıştır. Bazı taarruzlarımız ilk hizın eseridir ve neticesizdir. *X 400 yıldanberi: Hergün biraz daha elden siden şahsiyete karşılık, “ hergün biraz daha gevşeyen hazin bir müdafaa hali... Artık taarruza yer kalmamıştır. X 100 yıldanberi: Artık müdafa- aya da ver bırakmıyan ve son ümi- di düşman şahsiyetini körü körü- ne kopya -etmekte aratan bir de- vir... Bütün hikâye bu kadardır! Düsturu şeklinde hareket nok- çok talarına bağlananbilmekten, uzaktır. Mutlaka, kütleyi vuzuhlu bir varlık hikmetine müşahhas ve ameli gaye kutupla- rına ve heyecan kaynaklarına ye tiyaç vardır. Bize sorarsanız varlık kavramı- nin ME ve ameli mânada for- mülü şudur — Milletime faydalı öyleyse varım! Ghia Ve bu millet mefhumunun için- di bağlayacak 0 5 Mar allik Vet ke di ii bp de, onun, bütün ruhi dayanağı, | iman ve fikir muhtevâsı, tarihi, bü- ve tün insanlık macerası, yüz yüze ve mukayeseli şekilde (mevcuttur. 13