ie CİHAN HARBİNDE TÜRK EDEBİYATI Vecdi BÜRÜN İR Fransız edebiyat gazetesinde yayınlanan «Harb Sırasında Bü- yük Edebiyatlar» adlı makaleler - se- rişi birçok memlekette olduğu gibi, bizde de geniş bir alâka uyandırdı. Bu makale serisinden çıkarılacak hü- küm, kısaca şudur: İkinci Cihan Har- binde toprakları istilâya uğramayan memleketlerin edebiyatları, sulh zama- nının faaliyetini iki misli aşmışlar; çe- şitli bir istihsal zenginliğine kavuş- ır. Gerçekten, harbin iki yüzü var- dır. Doğrudan doğruya görünmiyen, derhal hissedilmiyen zıdlaşma ve zıd- dını ihtiva etme kanununa göre iki çehre: Harbin, görünen öldürücü, yı- kıcı ve yok edici tarafına karşılık, fikir ve coğrafya, tarih ve (demoğ- rafi) bakımından yapıcı, doğurucu ve doğurtucu tarafı... Bunun sade veay- dınlık bir delilini, ağır ilim kitaplarını, süse istatistikleri bir yana bıraka- rak büyük Fransız şairi (Pol e nin Şu “sözlerinde bulabiliriz: En çok harb zamanlarında kitap basılır, tâbi- lere sorunuz! En fazla harb zamanla- rında evlenilir, evlenme dairelerinden “araştırınız! En ziyade harb zaman- larında düşünülür, mütefekkirlere so- runuz b» Yalnız fikir pilânında değil, mad- de pilânındada verimin sulh zaman- larındakini gölgede bırakacak derece- de arttığı, fabrikaların sulh zamanını deli eden «aşırı - istihsal» mefhumu içinde rahatlamalariyle ve ihtiyaçlara cevap vermeleriyle bilinen bir şeydir. Bunun için, sulh zamânındaki nisbi durgunluğun tersine, Amerikan edebi- yatının yeni romancılar ve değerli şairlere kavuşmasına; İngiliz edebiya- tının birtakım yeni şairler ve roman- cılarla harbden” evvel (Hutley) ve arkadaşlariyle ışığı sezdirilen daha 6 cessur bir âleme do oğrü öleli Rus edebiyatının tabi akma tam iyle bir olgunluğa ulaşmasına; hele Fransiz» meri gerekmekti edebiyatının ve tefekkürünün, başka kazançları şöyle dursun, iki filozof ve (metafizik) ci ile | fikir hazinesini dolgun bir hale koyuşuna şaşmama- lıdır. akat en son tahlilde, harb için söylenecek söz, verilecek hüküm, onun bir israf; ölüm ve 'doğum bakımın- dan da, kuvvet ve fikir “bakımından da bir israf olduğudur. Bunun farkına van olduğunu olanca azametiyle hissedenler, beşeri nizam içinde harbi Allahın ve kulların lânetine havale ederler. Akıl, göz göre göre kayıpları ve hiçe irca edilişleri hoş görmez. Zaten, ister seziş, ister âkıl, ister ruh için mes'eleyi vazetmiş olalım; (kıyası mukâssem) i değiştiremeyiz: Maddenin kazancı ruhun kaybıdır ve yine ruhun kazancı MAĞ ya Bu daire sonsuzdur. Türk ilya İkinci Gihân Harbi içinde, üzerinde dikkatle “durulacak gelişmelerin doğum yatakliğını” yap- mıştır. Tarafsız durumuna. ğmen, altı yıl boyunca harble sulhun irleştirme köprüsünde olanca dikkatiylö bekli- yen Türkiyemiz, ölümün bir âhda ge- lebileceğine hükmetmek gibi tefekkü- rün bütün sinirlerini kamçılayan bir ruh haliyle, kendi kaderi üzerinde verimli düşüncelere “'dalmıştır. Türk tefekkürünün bu kendi şuuru üzerinde murakabeye koyulmasından öyle be- reketli kararlar, öyle büyük eser ve hareket tohumları, öyle yeni -gelişme- TEKERRÜR Bir yağmur damlası için, Ağacını inciten mavi tomurcuk. Açılan sükün bahçelerinden; Kendisini unuttu çocuk.. İşlenen günahlarımızdan a Gökyüzüne uzanan ellerim Koparılan yapraklara verildi, . Ahret günlerinde yerimiz. Yeniden dönmek için toprağa, Renklerinde cömert çiçek. Dua taşıyan nefeslerimiz Bu bahçelerden de geçecek.. Ne kadar habersiz okunuyordu. Artık kapandı kitap. Eriyor la ii ade Kurumuş bir iki “Emin BE al Cat ral YE) 6. Sl Ae < edir. “Bia herşeyden evvel, Türk tefekkürü, bu murakabesiyle kendi tohumlarını eke- ceği tarlayı, geniş okuyucu toplulu- ğunu kazanmıştır. Kitapların baskı ve satış mikdarları, gazete ve dergileri- mizin harbden evvelki (tiraj) larını utandıracak bir baskı sayısına ulaş- mış bulunmaları, en gerçek delillerdir. #4 Altı yıl boyunca Türk tefekkürü, yıllardır hasreti duyulan, beklenen eseri vermemişse de, bu eserin doğu- munu hazırlayan şartlar üzerinde ge- niş münakaşalara, muayenelere ve tahlillere girişmek suretiyle verimli adımlar atmıştır. Harbin sebepleri kilen bazı sıkıntılar, bilhassa, harb, buhran, sanayi ve ziraat mes'elelerinin bir prensib ve (doktrin) vahdeti içinde mütalea edilmeleri gerektiğini bir bedahet keskinliğiyle bütün zihin- lere işlemiştir. Beklenilen büyük te- fekkür eserini henüz vermemişsek de, onun ilk şartlarını hazırladığımız bes- bellidir. Bizimle aynı (kültür) ve me- deniyet seviyesinde bulunan herhangi bir milletde, elbetteki ancak bu kada- rını tahakkuk ettirebilirdi. Merkeziyet- siz (kültür) merkezlerimiz, yıllardır tec- rübeye konmuş usullerimiz, yine yıllar- dır bir (kültür) ve medeniyet çevre- sinde karar kılmış olmayışımız, bize çok pahalıya mal olmuş ve olmakta da devam edecektir. Bununla beraber, bu mevzu üzerindeki söylediklerimiz dikkate alınmak şartiyle, bizce işaret ve seviyeleşme atılışlarının taşıyıcı- ları olan bir takım eserler sayabiliriz. ndaki başarılarımız, öyle pek göz kamaştırıcı olmamakla beraber, yine de sulh zamanının veriminden geri kalmamıştır. Esasen son derece hen- desi yapısiyle tam Avrupalı bir ede- biyata vergi olan bu nev'in bizdeki kısa tarihine bakarak, ondan geliş- mesinin zararına çıkacak fırlayışlar ve ölçüsüz adımlar beklememek tabii olur. Fakat Türk romanının gelişme ahengi içinde mütalea edilmesini pe- şin söyliyerek, gazetelerde yerli tef- rika çevikliğinin dışında kalan roman- lar kâzanmadık değil... Ortada kitap halinde gözükme- mekle beraber, -harb yılları içinde, şiir ve hikâye de, bir mâna ve hamle zenginliği kazanmıştır. Netice itibariyle, me açılmaya .yüztutan zeminleri tam bir. (tesviyei türabiye)ye kavuşturmasını beklediği- miz, mihrakında toplu olduğumuz (Büyük Doğu) dur.