Ka e piriz muharebesinin 68 inci önümü münasebetiyle, Pilev- ne eşleri şenlikler yapıyorlarmış... muvaffakiyet kazana- nın, e. hakkı vardır. Ancak Pilevne harbinin cihan tarihine geç- tiği şekle nazaran, bizim de bundaki şeref ve gurur hissemiz unutulmama- lıdır. Çünkü (Pilevne müdafaası), -tıpkı (Edirne müdafaası) gibi- Türk harb tarihinin en parlak bir sayfası- dır. Ve (Pilevne harbi) nin bahis mevzuu olduğu yerde, her Türkün göğsü kabarır. Kırk bin kişilik bir ordunun, düş- manına tam beş misli zayiat verdir- diği bu kahramanlık imtihanına, bir- çok ecnebi zabitleri ve o vaktin ga- zete muharrirleri de şahit olmuşlardır. Ve bu harbin kanlı menkıbelerini yazarlarken, Türk askerinin haklı şeref hisselerini vermeyi de unutma- mışlardır. Biz, bir harb tarihi yazma- dığımız için uzun uzadıya bunlardan bahsedecek değiliz. Sadece bunların en muteber eserlerinden, birkaç vak'ayr hülâsa olarak nakletmekle iktifa eyliyeceğiz : (Muharebenin başlangıcında, hava pek sisli idi. Topların tesiriyle, bu sis parçalandı. Lâkin onun yerini, toplardan ve tüfeklerden boşanan simsiyah barut dumanları kapladı. Kapkara bulutlar arasında, mütema- diyen top yalımları parlıyordu. Bo- ğuk boğuk boru sesleri, tutuk tutuk (Allah, Allah) ve (Horra) sadaları duyuluyordu... Her tarafı kaplıyan bu duman sıyrıldığı zaman, harb hattındaki Türkler, birdenbire. ileri atıldılar. Yıldırım gibi dereye inerek karşıki sırta tırmandılar. Burada ev- velâ kasatura kasaturaya bir çarpışma başladı. Sonra, boğaz boğaza müca- dele halini aldı. Düşman, külliyetli miktarda imdat almasına rağmen toplanma hattının gerisine kadar çe- kilmiye mecbur kaldı.) (Osman Paşa, bir tabur asker ve dört top ile harb hattına yetişti. Ve derhal hücuma geçti. Düşman, niye uğradığını bilemedi. Derhal ateş kesti e geri: çekildi. Güneş gurup ey ken, artık harb sona ermi kuvvetleri, mevkilerini Türklere ik etmişlerdi.) (Düşman, her ne pahasına olursa olsun, istihkâmı zapta karar vermişti. ki defa suvari hücumu yaptı ise de — hiçbir netice elde edemedi. Türkler, yağmur gibi yağan topçu ateşine ve yalın kılıçlarla atılan suvari tehdidine rağmen, düşmanı ric'ata- mecbur etti, 14 PİLEVNE Türkler bugün de, hayrete şayan Lr şecaat ve melanet göstermişlerdi.)| (Bu istihkâmın müdafaasına (Si- listre taburu) memur edilmişti. Bü- tün harblerde düşmana aslan gibi saldırmakla temayüz etmiş olan bu tabura (Kasap taburu) unvanı veril- mişti... Düşmanın bu tabur üzerine, birbiri ardınca sevkettiği tam 14 kıt'a hücum kolu, birbiri üzerine yerlere serildi. Fakat, bu taburda eridi, gitti.) “ (Eylülün Mi inci ve imparatorun doğum gününe müsadifti. Ve o Şeref âbidelerimizden Gazi Osman Paşa nün şerefine umumi bir hücum yapı- Ep mutlaka (Pilevne) ye girilecek- Ve bundan da, herkes emindi. Pi imparator bile bu maksatla, başkumandanlık karargâhına gelmişti. Fakat daha düşman taarruzu başla- madan evvel Türklerin harikulâde bir şiddetle hücuma kalkması, düş- manın pilânlarını altüst etti. (Hülâsa (Pilevne) öyle bir mezar olmuştu ki, içinde bulunan kırk bin insan, ahvali âlemden haberdar ol- mak şu tarafa dursun, açlıktan, so- guktan ve her türlü mahrumiyetten mütevellit ıstıraptan, birer canlı ce- naze haline gelmişlerdi... Fakat bu canlı ölüler, milli şereflerinin müda- faası için, mânevi kuvvetlerinin bir zerresini bile kaybetmemişlerdi.| “(Bu paşalardan ve beylerden eyy TABURU Ziya ŞAKİR sonra, nihayet Osman Paşada ya- ralanmıştı. İmdi, artık bu halde, hiç bir mukavemet imkânı kalmamıştı... O zaman Pilevnenin şanlı müdafii, iki yüz elli bin kişilik düşman orta- mek istemedi. Ağlaya ağlaya, son emrini verdi. Şurada burada bir ta- kım beyaz bez parçaları, titreye tit- reye, semaya doğru yükseldi.) *k Muhakkak olan bir cihet var ki, Pilevne müdafaasına iştirak eden kumandanlardan O saka. li kadar her fert, askerliğin icap ettir- diği her vazifeyi tamamen ifa etmiş- lerdi. Fırkalar, alaylara.. Alaylar, ta- burlara.. Taburlar, bölüklere,. Bölük- ler de (hiç) e inmişti. Lâkin, bilhassa iki tabur hiçbir harb tarihinde emsa- line rastgelinmiyen kahramanlıkla eri- yip gitmişti. Memleketlerine birer tek ferdi bile dönmeyen bu taburlardan biri (Silistire taburu), digeri de en yaşlı askerlerden mürekkep olan (Bursa mustahfaz taburu) idi. Bu iki taburun fedakârlığı, üstüste yığılan kanlı cesetleriyle, Pilevnede, hiçbir muvaffakıyet iddiasının yetişemiye- ceği kadar yüksek mânevi birer za- fer âbidesi vücuda getirmişlerdi. Nitekim bunu, Sultan Abdulha- mit de takdir etti. Harbden sonra, esaretten dönen Pilevne kahramanla- rından bir tabur teşkil ettirdi. Buna (Pilevne taburu) adını verdi. Ve, (Hassa ordusu birinci fırkasının bi- rinci alayının birinci taburu) olarak Türk ordusunun kadrosuna yerleştirdi. Pilevnenin lime lime olmuş koyu viş- ne çürüğü atlastan sancağına (Mu- rassa rağ aşi takârak bu ta- ura teslim Her e selâmlığında, Yıldız sarayının saltanat kapısının sağ ta- rafında yer alan bu tabur âm dur! Kumandasiyle silâhlarını kaldırır- larken, seksen bin düşmanı yerlere seren parlak kasaturaların karşısında, selâmlık seyrine gelen ecnebiler bile hürmetle baş eğerler : — İşte, derlerdi, Türk ordusunun ezeli ve ebedi kahramanlığını temsil eden, Pilevne taburu...