ii m A IRTAJI KA imINığIl| A VAİZ. KÂĞIDIMIZI NASIL ALDIK? atronum pe dedi ki: p'- Her işimiz çok şükür t tamam! Yer- limallara İndiği git de, Mecmuamızın kâ- gıdını satın alıver.. (Büyük Doğu) nun ilk nushasının bütü hazırlıklarını ikmal ederk ul cağımız ta i nin esiri olarak şu bir kaç kelime ağzımdan döküldü Siz de beraber gelseniz! — Sebi — — icabeder öylece idarehaneden çıktık. Hamal bağışık; araba gürültüleri dolu Âşir — İzmit Kâğıt peni mamulâtı burada a saııyor, değil m — Yani, Yerlimalların sattığı kâğıt bu- rada mı? — Ha, evet, galiba! — Buraya bakan ise yok mu? — Vardı ; hastalandı ; şimdi yok | Adamın mütereddit konuşuşu, şüpheler uyandırıyor. — Biz as imkân varsa, şu kâ- gıtları bir görse bizde dam elindeki anahtarlara kadar titri- ibir t ba 1 li (barikad) ik "teskil etmiş... Bir Piar mezarını açan kâşifler gibi, her balya yiğınına hayret ve sual dolu göz lerle bakıyörüz. Rehberimiz (!) bir (medyum) vaziyetinde, sadece, elindeki 2 çe ei odaları“ açıyor. Üstad sinirleniyo; — Yahu; r bu adamın hâli? Mavi Sakalın Keğinele gibi elinde bir sürü anahtar... Boyna kapı açıp kapıyor. Adam bir şey e; «Acaba yap- tığım hareket kötü mü» der gibi yüzümüze bakıyor. N Artık koskoca depoyu be bizim için hiç bir faide ummuyoruz. dil tutukluğu da geçen zata soruyor — Biz 70X100 eb'adinda 60 kn m mi kâğıt istiyoruz. Bunun için'ne- ralım, bari bu hususta bize yar- ilave asigi olun | Öbürü düşünüyor, taşınıyor ve tane tane cevap veriyor : Bm ndim, bana, Müdür bey «kâğıt işine akan memur hastalandı, onun yerine git Karin ele sen bulun. İşte anabtar- Nejat MUHSİNOĞLU lar...» dedi. Ben de kalktım, bu sabah buraya geldim. Ne bu işten anlarım. Ne de dediğiniz hamurdan haberim var. Sonra biraz duraklıyor, hatırına bir şey gelmiş | gibi gözleri parlıyor ve: aliba bu Kl lg şeyleri, Kına. ciyan hannda bulacaksınız Birer ah çekip, seyyar daktilo ve mua- sldeilerin 2 çerge eme ge sonundaki Kınacıy. ii İse giriyoru: sapa er de bizi serilir Tl esmer bir deikünlmn sorduğu suale kar, lık derdimizi ve biraz evvel abi ge- enleri Gülel a evvelâ : urada böyle şey rek kestirip ye: Camekânla bö- lünmüş bir odacıktan çıkan ve muhaveremizi dinliyen v in boylu, orta yaşlı bir zat alâkadar oluy — Efendim, kâğıt neresi için lâzım? — Ya!!! Müşerref alk beyefendi, val: lâhi tanıyamadık da han emen odaya çi yle Sigara- oruluyor. Alâka müdhiş... zin halli imei hareket başlıyor: — Alo, Enver beyi veriniz ek — Ne dediniz, talan mu meşgul, pekâlâ e he Halim beyi veriniz!.. alli bey... İzmit Selliloz Mü- essesesi kn Şubesi ; efendim, şimdi, bu- radan kâğıt almak istiyen gazete sahibi ve muharrirler var. Halbuki, Kündür, am or. memurunuz kaç NE dedi, şimdi geliyor mu ?.. Peki teşekkür ederim. Telefonu istege bize dönüyor, elle. rini uğuştura uğuştura : — Bi a gösterdiği ihmal ve alâ- Me müdüriyete bildireceğim telefona sarılıyor : kğ ve Matmazel, İzmit Kâğıt Fabrika. sını istiyorum. Evet müdüriyeti Adnan beyi... radan biraz zaman g u Mia ye körüne neler la eğ bilmiyo- m; donmuş, apışmış kalmışım. — Geldi, işte, geldi!.. Üstadla beraber dönüyoruz. Bir de ne görelim. Gönderilen memur deminki «Mavi O kapıcısı» YEKA zat değil mi? Hayret... Ve bin e hayret!., Ne sö akal ne diyeli m!.. Aynı donuk yüz, aynı ifadesiz haller, gi esrarengizlik... Nihayet işi başından halletm için memuru şefi Halim beyle karşılaşıyoruz. Bütün vak'ayı TS ale elek altar. Sonuna kadar bizi dinliy: Sonra gayet soğuk kanlı ve abus bir ee ifade edebileceği nezaket perdesi altında : — Bu iş beni ilgilendirmez, diyor. Enver beye gidiniz! - Ve yorgun ayaklariimiz bizi Batar beyin . sakin odasına ancak götürebiliy: Enver bey nazik, kibar bir az bizi karşıladı. Oturduk. Sön takat hamlesiyle bir daha başımızdan geçenleri, her geçen zamanla karşılaştığımız (sürpriz) leri de ilâve ederek anlattı Mu hat abımız, bir taraftan bizi teselli ederken, diger taraftan da ği sola telefon- lar ediyor. Tekrar bize dönüyo: — Affedersiniz, iündim;. Bu işin - kadar ka sebep toptan 'mağa: bir memürun hastalanması ve yerine götirilen memurun ii bu işlerden anlamamasıdır.: Bu işin bizim kısımla bir al ber, tabiatiyle, müracaatcıları tatminle mü- kellef rae e r hayret daha devam etti: — Şimdi, lütfen nl Hüginlikiyin ha- nını teşrif edin. Orada istediğiniz cins ve boy Mile size aha? V âğıda şunları yazıp bize veriyor: Ox <5 : ÇA li si yi e K Yö KAN £öği ; > , fee 1 9 Le PE vi Ye pp ki bey, Katıreoğlu hanına. gidin 70X100 eb'adında 60 gramlık ikinci hamur- dan üç balya istiyorlar. Bunu derhal temin edin». 4 22 dv. Hayretler Kor teşekkür edip üyzil- eter Dağim Kati hud anahtarlı adam... Mektubu veriyoruz. Bu arada peşimizden birkaç hammal-da gelmişti. Onlarla beraber (Firavunlar mezarı) na giri- yoruz. Öncümüz, balyalar üstündeki muhtelif kartonlara (Hiyeroğlif) vari yazılmış yazıları okumıya savaşıyor. Bu arada hammallar müda- hale ediyorlar ve kendilerine has giyeleiyle: — Beğim, kâğıtlar abii, satıldı da bitiverdi. ne uğraşırsınız ; yoktur öyle şey avı. vet, vaziyetin âlimi, Mi Üç defa yük la Müessesenin girdisini, çıkı ki Seger bu hammalları, bilmem emir mü?.. add yünli; gi le mesa hanımdan çıkıyoruz. Son çare karaborsaya müracaat Ve... Ve evet ilk nüshanın köğadinı el han.- dülillah lan temin ederek ii Şa çıkarabiliy. Bütün :(Sümi erbank) hikâyesini, bütün i iç yüzü ve — şubesiyle bu Gy den sü- zebilirsini asi olmamakla bera- “ . Bu zihniyeti taşıyan bir memur da MENİ Ga ğiş Oo.