Mae Lodoslu denizlerde oltaya takılmış bir balık gibiyim. Usta arm imi bakarsa avın böyles say kedili iğrene- rek... rı doldurulmuş bir sucuk gibiyim. Kılıfladığı etler ge- remiyor derimi. Yalnız gırtla- iyi. geriliegizi (Grandi) si boğazımdan beynime uzanan bir pis Balen burnunu andıran gırtlağım öyle çıkmış- katmer enseli bir yeni zengin boynum da olabilir; (kalorifer) li ahırda fındık ve kozalakla beslenen ehli bir domuza da benziyebilirim. Ben, unutul- muş bir adamın kendi kendini her kesi yiyişi arasında gidip geliyorum. Sıklet merkezi ya- ratmıyan bir kararsızlığın vaa- dettiği eN Ke lere mabküm Çünki ben, eN olmıyan bir adamım 11! Kışın, (Arduvaz) külhanlı,(ni- vesine dalan hülyamı, (porfir) havuzuna mermer fıskıyeden dökülen sular gözlerimden si- lince, zerbaf perdelerin ve bu- . mutfağında iklimle her ân bir meydan muharebesi yapmakta ve kazanmakta... Göz, burun ve dil lezzetle. rine olan b Acemi nakkaşın duvarlarıma sürdüğü çiy boyalardan hoşla- niyorum. Lodos esmiş denizlerden pır- lantalı bir oltaya takılmış torik gibiyim, dedim ya size... Hırsı ie HİS VE FİKİR Bir düşman arıyorum! unutmuş bir kanıksamış reha- veti içindeyim Çünki düşmanı olmıyan bir adamım ben!!! İğreniyorum kendimden !.. Beni bütün me- deniyetlerin içinde sananlar aldanıyorlar, kazanmadan elde edilmiş bollukların büyüsü ile çarpılmış bir bedbahtım ben!.. Kendimi öyle kaybettim, ben- de insan, öylesine kayboldu ki, insanla aramda, omuzla parmak ucu arasındaki engin devir farkı var. Nizamettin NAZİF Bilek medeniyetinin demir- cisi, dirsek medeniyetinin peh- livanı, parmak medeniyetinin büyük sanatkârından, bir ke- mancıdan bir edibden ne ka- dar geride ise, ben de onlardan o derece gerideyim. Omuz me- deniyetinin bir (orangotan) 1... İşte bu kadar... Kullanmıya kullanmıya, bir dirseğim, bir bileğim yrd elimdeki dört parmağın üç ve bir par- mağın İki mafsallı dağ çoktan unuttum. Burnumla ÇERKEŞ DESTANI Dokuz nüfus kaybeden âmâ Değirmenci Yusuf'a ve ölen ad'a davulcu Davi Bağlamamın koptu aileni Bu iş tek telle bitm: Tâ karnından yedi kanli Ne yapsın bağlamam, ölüler ses vermezli.. Bağlamama ek ayar Ben ondan bet Can evinden EO ağlıyamam! Anam oy, yüzü daha nürlu, a nek benek; Yüreciği çel mil ister, Ak saçları örülmek, Bulgur çorbası pişirilmek, Ateş yakılmak ister... Çocuklardan üçü sağ, beşi ölü, Ne yapalım, gidenler ti anam, Karınları doyurulmak ister, Gece, ortasından bölünüverdi, Saat biri vurdu, duruverd Çerkeş AH'tan OF'tan geçilmez, Çerkeş ağlaşır döğüne döğüne, Kara yel eser, Kar yağar lâpa lApa; puzun gecelerine; Bağlamamın Üstüne, ölülerin üstüne, Yârin mektubu var yazılacak, Elleri kalem tutmaz Halin Gl er İşin içyüzüne ölüm kefil... Toprakla kucak kucağa Sepetçioğlu, Toprağa diz vuracak halde değil; Ama gönlü ho: İlk defadır ki Sepetçioğlu'nun Karnı adam akıllı tok. Değirmenci Yusuf içlidir ama, İki satır mektubunu okuyamadı... Havada bulut, sen bunu unut, O©lümden beteri olmaz Ayşem, Seni de bir gömen bulunur elbet, Yüreğini ferah tu Davud'un, ölü yatar boylum boylum, hair yanı başında... sonraki Bayramlarda, Davulu elin çalacak, Davut? Faik BAYSAL yalnız soluyorum ve gözlerimle yalnız bakıyorum. Bazan bir engerek gibi, bazan bir sırtlan bir manda mucizesini ve görmenin tılsı- mını kaybettim. d » Bir düşmanım olsa benim, Rabbim !.. Aaah, bir düşmanım olsa!.. Bir düşmanım olsa!.. Ve ben ürksem, korksam, som taştan kulesinin mazgalına yaklaşamıyan bir eski (feodal) gibi, herân bir ok, bir kurşun tehlikesi ile sarsılsam... Bir düşmanım olsa benim !.. Şehir- de barınamayıp dağa kaçsam. işte o zaman k yaşatıcı tezadın bütün sihirleri beni saracak; kışın, yazdan ayrı bir mevsim olduğunu anlıya- cağım. O zaman karın, her iyi kayası dibinde yüz namlu saklı 3 leceğim. Bahar, o ovaların süsü z olacak ki, pırangaya vurulmak- j tan korkan bir ölüm mahkümu gibi ben, renklerine ve koku- ağaranın örümcekli deliğin- j den hasretle bakacağım | Yazın yaylada yatacağım, > 3 ihtiyatla çektiğim suya ürkerek cağım!.. Ve 1ssız yabanda gözlerim bir ânda bin (lâbo- ratuvar) kudreti alarak ışılda- yacak, tarihin bütün zehir us- talarına o kova içinde peren- rarak yine döneceğim yaylaya, Dikenli böğürtlenlerin arka- sına, ısırganlârın arasına... Vi böyle geçecek dört mevsim... z medeniyetinden ayıracak... İnsanlık, tıpkı bir incir ağacının ilâhi nüsgu gibi dirseklerime, bileklerime, par- maklarımın ucuna kadar aka- cak; görüşte engerekten, sırt- landan, mandadan uzaklaşaca- ğım, koku alma dehasına ula- şacağım. Derim altında, ke- mikle (opörsük ( işkembenin yerini asıl adale alacak. v Ben şimdi, şu ânda, bu hava ve iklimiçinde, düşmansız, ih- tirassız ve davamız, şahsın han Gol, etini d