uarızım hesabına, en nihayet, Sultan Hamidin üç aydabir verdiği maaş alayı geliyor... Doğrudur; Sultan Hamit, üç ayda- bir, aylık verirdi. Fakat, ayniyat usulü Sultan Hamidin başlıca usulle- rinden biri idi. Tayın ekmeğinden tutunuz da, elbise, kundura, et, tuz, peynir, zeytin, şeker, kahve ilh... Her şey, maaşa mukabil ayniyat olarak veriliyordu. Hem de bol bol veriliyor- du. Bu çok güzel buluş, hariçten borç almamak, sabık devirler gibi kâğıt para basmamak, (Sultan Hamit dev- rinde kâğıt para tamamiyle yok edil- mişti) memleket mahsulâtını ayniyat olarak maaşa mukabil vermekti. lim muarızımız, bu noktayı da dü- zeltsinler. Birde, 1293 Rus muharebesi gibi, tashihi gereken bir Trablus meselesi var Trablusgarp, Sultan Hamidin seiy- yeleri dolayısiyle elden çıkmış değildir. Harp tarihlerini tetkik edenler, Trab- lusgarbın, maalesef Mahmut Şevket Paşanın Harbiye Nazırlığı ve Sadrı- âzamlığında yapmış olduğu bir hata neticesi kaybedilmiş olduğunu görürler. Sultan Hamidin, o Trablusgarpta, İtalyada kurulmuş, muntazam teşki- lâtlı ve son derecede gizli hafiye teş- kilâtı vardı. İtalyanların en ufak bir hareketinden haberdar olurdu. Bu yerli ve harici teşkilât, Sultan Hami- din halefinden sonra bozuldu. Tabiidir ki, istihbarat ortadan kalkınca, sıçan- lar cirit oynar oldu. Bundan başka Sultan Hamidin Tra- blusgarpta dolgun bir fırkası vardı. Bu fırkanın zabitleri alelekser garp- lılardan mürekkepti. Yani Trablus- garpli olup Harbiye Mektebine gelip yetiştirilen subaylar... Bu, bir hususi- yet arzediyordu. Sonra, bu fırkanın Fotoğrafla geçmiş gün: 35 sene evvel İngiliz deniz manevralarında ilk defa kullanılan deniz keşi fİtayyaresi. 14 GEÇMi0L YAPICI TARİH VE SULTAN HAMİT ( İçyüzünden Tarih : 3 ) cephanesi, malzemesi, tedarikli ve ter- tipli idi. Bu askeri fırkadan başka altmış bine yakın, yerli (milis) teş- kilâtı vardı. Bunların silâh ve cepha- neleri de icabınde kendilerine tevdi edilmek üzere deppoylarda duruyordu. Dahası var: (Milis) lerden gayri, Şeyh Sunusi de elinde idi. Sunusiye merbut kabileler avucunda idi. Bun- ların da silâh ve cephaneleri deppoy- larda duruyordu. Sultan Hamit, Trablusgarplıların Hasan Paşalarına, Şeyhlerine, mürit- lerine, üfürükçülerine kadar ihsanlar, nişanlar, rütbeler, hediyeler yollıyarak taltif ediyordu. Bunları kâfi addetmiyelim!.. Sultan Hamit, Trablusgarbı, Akdeniz siya- setini göz önünde tutarak İngiltere ve İtalya, Fransa, arasında, hattâ Almanya meyanesinde müvazenelen- dirmeği biliyordu. İcabında yerlilerile beraber İtalyanlarla odüğüşebilecek demekti. İcap ederse bu davayı bir (Âlemi İslâm) meselesi haline getirebilirdi. Trablusgarbın Oo yerli (o ahalisinin hareketi de İngilterenin işine gelmez- di. Etrafa sıçrayabilecek, rahatsızlık verebilecek, misal teşkil edebilecek vâkıâların vücutlanmasına İngiltere siyaseti kat'a razı olamazdı. İşte Sultan Hamidin Trablusgarp siyaseti buydu. Hamitten sonra Ye- men isyanında (İzzet Paşa Kuvvei Seferiyesi) ne asker ve malzeme lâzım oldu. Mahmut Şevket Paşa tez elden Trablusgarp depolarını boşaltıp gön- derdi, bunlardan başka Trablusgarp fırkasını da Yemene sevketti. Görülüyor ki, Trablusgarbın teş- kilât bünyesi altüst olmuştu. Bozul- muştu. İşte bu fırsatı kaçırmıyan İtalyanlar derhal bir baskınla girdiler blusa... Muarızlarımızın beyazı siyah gören rüyet galatlarını düzelttikten sonra, artık davamıza girebiliriz : Sultan Hamit, büyük bir keşmekeş içinde tahta çıkmıştı. Babil kulesine, kökünden kaidesi koparak cam kırı- ğına dönen bir devletin başına ge- çiyordu. Mithat Paşa, Sultan Azizin katlin- den sonra -ben, Sultan Azizin katle- Lb M. Sami KARAYEL dildiğine inanırım; ve bu inanım ta- rihi bir görüşe bağlıdır- (Kapilyon) lar, Zarifiler, (Aleksi) ler elinde hürriyet havası rüyasına dalmış olan Sultan Murada bile (Kanunu Esasi) yi ilân ettirememişti. Mütercim Rüştü Paşa, filân mı mâni olmuştu? Neden acaba?.. Hüseyin Avni Paşa ile Rüştü Paşanın dirayet ve kiyaseti Mithat Paşa ka- dar damı değildi?.. Sebep?.. Sebep âşikârdır: Vezirler, Âli Paşa gibi teh- likeyi gören adamlardı. İmparatorlu- ğun bir anda alabora olacağını gö- rüyorlardı. Müstebit, hilekâr olduk- ları için mi, (Kanunu Esasi) yi ilân et- mediler?.. Dikkat; Mithat Paşayı ve arkadaşlarını atlatıp kandıranlar ve sesini kesenler yalnız Sultan Hamit değildir. Başta Âli Paşa olmak üzere mütercim Mehmet Rüştü Paşa, Hüse- yin Avni Paşa ve benzerleride işin içindedir. O Âli Paşa ki, İkinci Veliahtlığı zamanında Sultan Hamide siyasi ders vermiştir, Sultan Hamit, maliye dersle- rini Zarifi beyden (paşa) aldığı gibi, si- yasi derslerini de Ali Paşadan almıştı. Sultan Hamit, değil (Kanunu Esasi)ve Meşrutiyetin, Tanzimatı Hayriyenin bile içten düşmanı olmuştu. Balkanlar, ateş içinde idi. Osmanlı ordusu Sırpları ezmişti. Rus yardımını boğmuştu. Bu hal Rusları filen mü- dahaleye sevketmek zaruretinde bı- rakmıştı. Eğer bunu yapmazsa «Pol- tava» dan beri hâkim olmağa başla- dığı hıristiyanlık üzerindeki hâmilik ve halâskârlık rolünü tamamile kay- bedecekti. Müzakereler, münakaşalar, kanlı savaşmalar (yani dahili Balkan mu- harebeleri) içinde İngiltere, yalnız olduğundan bocalıyordu. Bosna ve Hersek, Karadağ, Sırbistan, Bulga- ristan, Romanya isteklerini, Rus (tez) i üzerinden kabul etmesi için (Devleti Aliye)yi sözde iknaa çalışıyordu. 1270 Sivastopol muharebesinde olduğu gibi İngiltere yürüyemez halde idi. Sultan Aziz Zamanında verdiği (Vinçester) tüfekleriyle, verdiği zırhlı gemilerle Rus devinin devrilmesi hiç olmazsa on- beş yirmi sene hiz almıya muhtaçtı. (Gelecek sayıda neticelenecek/ LİR Ni Zi ki