EŞ EL ek) 2 VAZİFE iz (ideal) siz miyiz? Gittikçe artan içtimai eksikliklerimiz, (ideal) siz oluşumuzdan mı ileri gelmektedir ? Hayır | Tek millet olmak gururumu- zu dahi manâsızlaştıracak derecede çoğalan yaşâyış farklarımız, (ideal) sizliğimizden değil, seziş ve eziş çe- vikliğimizi kaybederek, zekâmızla ada- lelerimizi pelteleşmeğe mahküm edi- şimizden doğmaktadır. Bu büyük fa- ciamızın kaynağı, acaba hudutlarımı- zın dışındaki dünya ile ilgilenişimizin kendimizi unutacak dereceyi bulmuş olması mıdır ? Mümkün... Belkide de- gil... Muhakka kolan şudur ki,en güzel kararlarımızın soysuzlaştığını göremi- yoruz. i Zekâya firensiz kazanç yollarını açmakla, yaratıcı yetiştirmek ve böy- lelikle milli (enerji) yi kağnı'dan (tur- bin)e yükseltmek istemiştik. Fakat önüne, ancak çok iğrenç manivelâ- larla kaldırılabilecek öyle manialar yığdık ki, asil zekâ, tertemiz kalmak takdiri ile yaratılmış olan ellerini kullanmak istemedi. Çirkef kuyula- rından altın istihsali mucizesini yalnız sefil kurnaz gösterebildi ve... Göste- riyor. Yıkmak istediğimizin, oyıktığımızı sandığımız günlerden bir karış ötede, doğrulup bizi yıkabilecek kudrete ulaşır gibi oluşunu tek vâhide irca etmek istersek, bugün bize azap veren ve çok çapraşık gibi gözüken hadise kolayca : çözülebilir. Ve ne derece basittir yarab bu çözülüş... En kiymetli cevherimizi ham kal- mağa mahküm etmek, yıpratmak, öl- dürmek, tepelenmesi ilk ve biricik milli borç olan canavarı havyarla bes- leyip şampanya ile serhoş ederek dört nala üzerimize saldırtmak!.. İşte cemi- yetimizi kökünden sarsan bütün fe- lâketler bu korkunç dalâletimizden fışkırmaktadır. Ve biz teşhis gebe- likleri içinde kıvrana duralım, dert tedavi merhalesini de geçmek üzeredir. Dikkat! Kangıren başlamaktadır!.. Dün, temiz ve dürüst zekâ karşı- sında yalnız iğrenç vasıtalardan isti- Zr a Yazan Nizamettin Nazif Ne fade etmeğe katlanabilmek soysuz- luğu ile silâhlı olan kötü, bugün al- tın dağlarına sırtını dayamış, öyle bir hayduttur ki, vahşi saltanatını devam ettirmek için eline geçiremiyeceği hiç bir (mödern) silâh yoktur Boğa yılanı doyunca uykuya dalar ve sırtlan aç değilse yırtıcılığını ha- tırlamaz, bir kedi kadar munis olur- muş. İnsanlığımiz içinde barındırmak azabına katlandığımız sefil nümuneyi, işte bunun için ne yılana, ne de sırt- lana benzetebiliyoruz. oydukça zehirleri artıyor ve doy- li parçalıyorlar. * Bilmem ne demek istediğimizi an- latabildik mi ? Prensip itibarile servet terakümünden kıskanç bir şikâyeti- miz olduğunu sanmak bizi hoyrat ve cahil bir işkenceye uğratmak olur. Biz, sadece, fakat mutlaka, bu mem- leketteki yeni servet dağılışının yan- lışlığına ve haksızlığına işaret etmek istiyoruz. Bu işareti, asabi bir hare- ket başlangıcı olarak ele almadığımız takdirde içtimai bünyemizi yıpratan çıbanların siyasi bünyemize ne mu- azzam bir ıstırap vadedebileceğini içimiz sızlayarak düşünüyoruz. Bin misâl vermeğe ne hacet! İşte size yarının dehası bir (üniver- site) liler hazinesi ki, öğleyi Kizılay'ın yağsız ve kiymasız' bir kepçe makarna halinde teceili eden şefkatine ve ge- ceyi bir başka şefkat “ocağının bir kaşık nohut sadakâsına dayanarak geçiriyor ve biz ondan bütün bir is- tikbali emniyet altına almasını isti- yoruz. Ve işte size apartimanların, hanların, kâşanelerin, topraklarıa, el- masların sahibi, o: “eğlence yerleri türedileri ki, her yudum rakiyı binlik kâğıtlarla ödüyor ve binliklerle: rakı yuvarlamak ihtirası içinde kavruluyor. Ve Elhamdülillâh henüz sönmemiş olan LBüYüK DOĞU, 1434, sayı 217 2 YOLUNDA... sağlam düşüncemiz, ne bu şefkat ve sadaka hakaretini, nede bu israf ve ihtiras türediliğini ortadan kaldıracak yola girebiliyor. Bu şartlar içinde, bu şartların her an artırdığı tezatlar içinde, bizim hâlâ tek millet oluşumuzu söyliyebilmemiz ne büyük cesarettir | Tatlı rüyamızdan uyanalım ve yal- nız kendimizi aldatan hülyamızdan, şu afyonlu rehavetimizden -silkinelim ! Biz, bir an evvel tek millet olmak, hakiki bir milli birlik yaratmak Zor- luğu karşısındayız. Kangırenleşen yaranın zalim öğen- diresi butlarımıza batmadan, sefil kur- nazları altın dağlarından çekip israf ve ihtiraslarını alkol küpleri içinde boğmak, artık milli bir (ödev) olmuştur. Adesenin gözile ameli dava- larımız: Böyle sokaklar yerinde kaldıkça Taksim meydanının ( asfalt ) ına inanabilir- misiniz ?