00 00 GUYA DOĞRU 9 anablardan üçüncüsü: Milliyetçilik... & Her tavus kuşu mutlaka bir yumurtadan çıkar; ve tavus ye her e a mutlaka tavus kuşudur; fakat gaye, o yumurtadan mış olmak değil, tavus kuşu il ie İNDE tek ve kesafetli bir misâl içinde mi © Tus liz sebepte değil, neticede tavus kuşudur; Bu bakımdan tavus kuşunun şahsiyeti, geriye doğru manâ- sız ve değersiz yumurta kırıklarında değil, ileriye doğru müstesna bir renk ve çizgi heyetindedir... İşte m liğimizin tek ve kesafetli bir misâl içinde hikm G İsterse karga veya deve kuşu Edil eki olsun, neticede bütün şartlarile tavus kuşu olabilen her varlık, tavus kuşunun bütün hakkına maliktir... Işte milli- yetlieiin tek ve kesafetli bir misâl içinde kiymet ölçüsü... © Demek ki biz, gerçek milliyetçiliği, geriye doğru değil, ileriye doğru, menba istikametinde değil, munsap istika- metinde, tohum üstünde değil, ağaç üstünde karar kılıcı bir anlayış ve gürüşe bağlıyoruz. & Bu demektir ki, biz, tarih pilânında fışkırışımıza ze- min teşkil eden ırk ve artlarını. geride hırakmış; her türlü ırk ve toprak hakikatine ilgili, fakat her türlü ırk ve toprak imes. düşman, yepyeni bir görüş ve duyuş v milliyetç a, yumurta di tavus olmazmış; varsın ol- masın, > mali bize hiç bir şey kaybettirmez; her daire bulunan yerde bir merkez bulunacağı, fakat her merkez bulunan yerde bir daire bulunmayacağı gibi, tavus, yumur- tayı ihata ve ihtiva eder de, yumurta tavusu ihata ve ihti- va edemez. © hizm milliyetçiliğimiz, belli, si bir; topluluğa ait ında, sadece ruh ve keyfiyet vâkıâlarına bağlı, cevherini ei m süzen ve yalnız cevhere nisbet kabul eden bir telâkkiden ibaret... © Türk, bizim nazarımızda, belli başlı bir inanış, bağla- nış, düşünüş, seziş, hatırlayış, duyuş, davranış ve bildiriş hususiyetleri içinde, belli başlı bir iman, mukaddesat, te- fekkür, tahassüs, hayal, hatıra; meşrep, eda ve lisan bir- liğinin ördüğü, tek nüshalı ve şahsiyetli bir ruh nescinden ibarettir; mutlak ve mustakil bir vâhit temsil eden bu ruh nescinin zarfı da Anadoludur. o İşte, Anadolu zarfının mazrufu olarak topoğrafyasını çizdiğimiz ruhtur ki, bütün kanunları ve illetlerile sımsıkı çerçeveli bir ruhu billârlaştırır; her unsur, bu ruhun birlik mihrakında fani olduğu nisbette Türke yaklaşır; böylece, Türk, menşeindeki yumurta kabuklarının dar ve haşin gümrüğünü müdafaa etmek softalığına düşmeden, kendi hukusi kadrosunu, bütün insani kadro genişliğinde heykel- leştirmiş Olur;ş-ve. yer yüzünde hiçbir yabanet unsura “yasak !,, demeksizin, her ali Türk ruhunün vahidinde yasaklaştıran bu görüş, öz ve gerçek milliyetçiliği belirtir. BÜYÜK DOĞU madde ve kemiyet hakikatlerinin mâverâ 1001 Çerçeveden « Sor Zira Keteleri yoktu! » ŞAİRSİZ DEVİR Tarihçi bir fikir adamı Asuriler için şöyle der: orun onları yutan unutulma uçurumuna, niçin silindiler ? Necip Fazıl KISAKÜREK ÖLÜM ©leceğim, şüphesiz, ne ee 4 titresem de... Kollarım hareketsiz, yüzüm kor- sarı ; Bir daha görememek deni yıldızları, Hissetmemek rüzgârı... Her gece sokak, sokak Gezip dolaşmaca yok. Karnım daimi Ne susama, ne v pe Derisiz, saçsız Bir deli len <eçirörek ma, Belki “eski bir mushaf ye lar koynu, Nasıl çıldırır diye düşünmeden r ceset; Olümüme belki de edecek — haset oSekender Fikret nani Evet, şair o Hüma kuşudur ki, bütün bir cemiyeti ; mabedleri, sarayları, yolları, meydanları, bütün maddi ve manevi ağırlığıyla kafile üstüne yerleştirir, havalanır, asırların tepesinden süzülüp eçel "Sa atkârı olmıyan devir, hattâ küçük bir zaman parçasını bile fethedebileceğini ummasın. zl sözü olan devirler, mektuplarını, sanat güvercininin gagasına teslim ederler. Osmanlı tarihinde, içtimai sarsıntı ve kaynayış bakımından meraka en değerli devir, fetret devridir. Buna rağmen o günleri tanımıyoruz. Çünkü şairi yok. Lâle Devri gibi basit bir sulh ve bol- ri e lama ahırına kadar hatırımızda kalan Dördüncü Mu- İ tsi Onun içindir ki, Büyük İskender, taş üstünde gi e azmile m) kurduğu bir şehri düşürünce, şu emri ehri tarlaya çevirin ! Fakat mi di de e keli, olduğu gibi a a EE NM ki mii Bakın bir İngiliz, her İngilize tercüman olarak ne düşünüyor : — (Şekspir ) KW yi lala birini seçmeğe mahküm olsak, Hindistan feda ederi Fakat malâm Tu Sesleri, çizgileri, rönkleri, kokularile bütün bir devri omuzuna alıp Sırat köprüsünden geçiren sanatkâr, siyasi manzumeler peşrevcisi ve dalkavuklar borazanı değildir. 200 YARI GECEDEN SONRA Yarı geceden, yarı geceden sonra Bir böcek oydu tol İnsan, bağladı tesellisine; ©lülerin çıtırdattığı kumu... Yarı geceden, yarı geceden sonra, Sır içinde açtı çiçekler, Bir damlacık sızdı topraktan, ©lüler sevinecekler. Yarı geceden, yarı . sonra, Ses veren dağları di Artık başbaşa kalirsin Vehminle ve sevgilin Yarı geceden,yarı geceden sonra, Ruhunu göreceksin bir an. Bir hedefe doğru yol almakta, Issız vâdilerde kervan... Emin ÜLGENER N > ği G4 ş A <J N sisi