Doğudan * © SUTAN ——— - GAZELLERİ Fıkaralık köşesinde oturan, dergâh ve saray istemez. Gıda, onca yalnız gam ekmeği... Şah, ona derler ki, istiğna tahtında oturur; ve baş- tan başa yedi iklime sultan olmıya değer vermez Bağrında ateş bahçeleri tutuşturan kimse... Evet, bu kimse, bağlara göz atmaz ve gül bahçelerini seyretmez. Aşk ehli, güzel'in bahçesinde oturandır; delilik edip de dağlara ve çöllere düşen değil... Ey Muhibbi, sevgilinin elinden bir kadeh iç de gör; bak, Hızır sana hayat eksirini verse içer misin? KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN — Gazel — M. K. Halk içinde, devlet kadar itibarlı nesne yok... Hal- buki devlet denilen şey, bu cihanda bir nefes sağlıktan ibaret... Saltanat dedikleri, sadece dünya kavgası... Dünyada, birlik duygusundan üstün saadet arama Bırak, bırak şu içkiyi ve zevki bir tarafa; sonra akibet fena olur. Ölmiyen sevgiliye mi ihtiyacın var; ibadete bağlan! mrüne, dünyadaki kum taneleri kadar had ve adet bulsan; bu feleğin kum saatinde, tek bir saat kadar bile sürmez. Ey Muhibbi, huzur bulmak mı istiyorsun; her şeyden vazgeç! Üzlet köşesi üzerine, vahdet makamı mı bulunur? KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN — Gazel — M.K. Başı ve sonu olmayan isteklerle nefesimi kaybetmek- ten ne çıkar ? Gönlümde, bir zerrecik bile dünya hevesi kalmadı. Ey uçan kuş, çırpınmayı bırak da seyret: Ten kafesi eskiyip çürümekte.. Yokluk ikliminin menzil yolundaki kervandan, kula- ğıma çan sesleri geliyor. Gafil olma, gözlerini aç, her şeye hak gözile dikkat et; ve yerde sürünen hayvanlardan hiç birini hor görme! Şahi, ister gönülsüz, ister hasta, ister günahkâr; kaygı duymaya değmez. Yeter ki Allah ona elini uzat- sın... ŞEHZADE BAYEZİT — Gazel — M. K. Daydnağım, Allahın lütfu... rım nice nice... Ben Huda'ya bir kere gönül bağlamışım; medet on- dan, güvenim ona., skere ve ağla bel bağlamadım; istinadım, gaipler âleminin askerine... y gazâ savaşçıları, gayret! Din yolunda cihadım var benim! Duam makbul olur diye umarım; itikadım o dur ki böyle dua makbul olur. ÜÇÜNCÜ SULTAN MURAT — Gazel — M. K. Akan suları gör ki, başını taşlara vura vura gider. Ve benim bu halime acıyan dünyayı gör! Sabah, derdin- den gömleğini parçaladı; feleğin, şafak yerine döktüğü kana bak! Dünya bulutu, dağ başlarından ağlaya ağlaya geçer; onun yahında gök gürültüsünün çığlığına kulak ver! CEM SULTAN — Gazel — M. K. Hak fazlından muratla- *- --Balidam PR A 4 ÖLÜMÜ Sözünü bitirince, SOKRATES ayağa kalktı; yıkan- mak üzere başka bir odaya geçti. (Kriton) bize kalma- mızı tenbih ederek onun arkasından gitti. Aramızda konuşulanları, mevzu dışına çıkmaksızın, tekrar tekrar gözden geçirdik. Hem de, içine düştüğümüz felâketin büyüklüğü üzerinde konuştuk. Gerçekten babasız kal- mıştık; bundan böyle öksüzler gibi yaşayacaktık. Yıkan- ma bittikten sonra, onun yanına çocuklarını ge İkisi küçük, biri büyük, üç çocuğu vardı. Bir takım ak- raba kadınlar da geldi. SOKRATES, gelenlere öğütler verdi. Sonra kadınlarla çocuklara, çekilip gitmelerini söyledi. Sonra bizim yanımıza geldi. Güneş batmak üzereydi. * .* Uşak, “hâkimlerin buyruğu, SORATES, dedi, zehir içeceksin !,, ve sonra devam etti: “Bana kızıp gücenme- diğine eminim. Sen onları, bu işe sebep olanları, pek iyi tanırsın! Haydi Allâhaısmarladık, alınyazın neyse o olur. Elinden geldiği kadar tahammüllü ol!,, Uşak geriye döner dönmez, gözlerinden yaşlar boşandığını gördük. O zaman SOKRATES, ona bakarak mırıldandı: “Sana da Allahaısmarladık, dediğini yapacağım !,, Ve bize dönüp ilâve etti: “Ne ince duygulu adam! Burada bulunduğum müddetçe, her gün beni görmeğe, benimle konuşmağa geldi. İnsanların en iyisiydi o; şimdide ne kadar iyi yürekle benim içün ağlıyor! Haydi bakalım, sözünü din- leyelim onun ! (Kriton), ezilmişse zehiri getir, değilse ez!,, * .. “Zehiri biraz daha geç içmekle, sanırım, kazanacağım hiçbir şey yok. Böylece son dakikada hayata bağlan- mak, artık hiçbir şey kalmadığı anda onu korumak ve esirgemek, beni gülünç eder. Haydi artık konuştuğumuz yeter, dediğimi yap!,, Sükünetlerin en eşsizile, titremeden, beti benzi atma- dan, SOKRATES zehiri aldı. O meşhur boğa bakışile, gözlerini adama dikti. .. “Benim duam işte! Tanrı kabul etsin!, ve bunları söyler söylemez, durmadan, irkilmeden, tiksinmeden, zehiri dibine kadar içti. . Ben de meğer boşu boşuna kendimi zorluyormuşum. Gözyaşlarım, birden, seller gibi boşanıverdi. Yüzüm ör- tülü, iki büklüm, ağlıyordum. Muhakkak ki ona değil, kendime ağlıyordum; böyle bir arkadaştan mahrum ola- cağım için kendime, kendi felâketime ağlıyordum. * * .. O zaman SOKRATES bağırarak “ne yapıyorsunuz, dostlar, dedi, ne kadar da tuhafsınız! Ben kadınları, işte u manzarayı görmemek için yolladım. Onların bu gibi ölçüsüzlüklerini önlemek için... Ölürken, sakin ve uğurlu sözlerle ölmek gerektiğini bilmez misiniz ?,, * Lİ Soğumak sırası kalbe gelince, SOKRATES, öleceğini söyledi. Karnının altı çoktan soğumuştu. Örtülü yüzünü açar açmaz, şu son kelimeleri söyledi: “Asklepyos'a bir horoz borçluyuz! Parasını ver, unutma! (Kriton) “peki olur dedi, fakat bize başka bir diyeceğin yok mu?,, Bu suale artık cevap vermedi. EFLÂTUN — (Fedon)— M. K. 318 Möirienliimili LİNE ime Serik