İşte sana ikinci mektu- bum; tam 24 saat sonra eline varıyor. İlk mektubumla yapmak istediğim birşey vardı: Ru- hunda, kelimelerin düzenini Lr ama ağ Ki a yepyen sağlam bir ee üzerine eril mek için yıkma Eğer ilkinde — müoailale oldumsa ikincisine girişebi- irim : Davalarımızı, hepsi bir- den insan, insanlık ve ce- miyet mihrakında toplana- cak şekilde sayısız kollara ayırmadan, işe, senin mes- lek köşenden başlasam da- ha iyi olmazmı? Senin meslek köşen; yani sanat, fikir ve edebiyat kö- esi... İstersen, seninle, çok eski dün gün arasında, bütün bir tarih ölçüsü fış- kırtacak ve bütün kiymet hükümlerimize (o müşahhas bir zemin kuracak bir top- yekün kavrama teşebbüsü- ne girişebiliriz. İster misin ? EA dön de manzaraya k! Ma) ateş böcekleri gibi, sıcaklık ve aydınlık saçmadan karanlıkları nok- talama ( fantazyacılıgından başka ne görüyorsun ? Ne bu, idrak mideleri- mize hazım, kanımıza cev- her veklif etmiyen fikir po- sacılığı? Ne bu, leblebi ve kabakçekirdeği (o geveleme tenkitçiliği ? Birşey söyliyelim, birşey söyliyelim | üspet bir hamleyi andıran, haysiyet vaadeden, boşlukta mekân işgal etme hassasına talip olan birşey söyliyelim ! İs- terse o şey yanlış olsun. Söyleşide ihtiyaç doğ- ru yal Birşey söyliyelim de gö- rüşümüzü sakat kabul eden- ler, arıyacakları sağlamın ne olduğunu anlasın... Sa- nat ve fikir hayatımızın zift renkli bir geceye benzer siyah taş tahtasına bir çiz- gi çekelim de çizgimizi eğri sananlar, çizmekle mükellef oldukları şekli kavrasın... Biz birşey söyliyelim de, başkasının fikrini tashih et- KS DİK İKİNCİ MEKTUP meden kendi fikrini bula- mıyanlar, bizi : düzeltmek suretile, hiç olmazsa bir teşhise varsın Söyle bera lihicienii. bu baş vuruşta değil mi? Bana öyle geliyor ki, bü- tün nezaketlerimizi, pazar- lıklarımızı, muvazaalarımızı, tevekküllerimizi, kanaatkâr- lıklarımızı, oluruna bağla- ma tesellilerimizi bir tarafa bırakarak, dünya ölçüleri önünde, bugüne kadar gel- miş bütün Türk sanat ve fikir kıymetlerini muayene altına çağırmanın ve temiz- leyici Peel bina etmenin günü Ciğerci dükkânında bile (Bugün peşin, yarın vere- siye) yazılı bir levha var- dır; yaşadığımız günün, içinde bulunduğumuz gün olduğuna dair bir şuur... Fikir veresiyeciliğinden ne vakit kurtulacağız ? Necip Fazıl KISAKÜREK Her meselede satıh üzeri cümbüşü, kof ve günübirlik tecelli gayreti, tatlı canını 24 saat için koruma açık- gözlüğü, Yaradana sığınıp savurma küstahlığı, dünya kıratında. bir iç ve dış he- saplaşmasına bir türlü ya- Re ag doğan ne- Örük çatının örnek te- meli oluncaya kadar üze- rinde işlemeğe mahküm ol- duğumuz hesaplaşma bor- cuna karşı, şahsiyet hum- ması çekmiş, ölüm korkusu ve yaşama ihtirası duymuş her Türk sanat ve fikir adamı taahhüt altında bu- lunduğunu ne zaman kes- tirecek ? Ben senin yerinde olsam şöyle düşünürdüm Ben, kendi hesabıma, ter- kip ettiğim her mısra ve cümlenin yüzüme karşı «eda et diye haykırdığı NOKTA: İMAN Biz, kaza zehrini (Sokrat) ın toprak çanağından, gözlerini kırpmad an bir yudumda içenlerdeniz. Biz o zehiri kevser şarabına değişmedik. Biz o zehiri içer içmez, içimiz kâinatın güneşlerile tutuştu. lüm bize bir sarı yaprak kadar hafif ve sessiz gelir. Anlaki, biz altın tas içinde kevser şarabına canını teslim edenlerden, yani yokluğa inananlardan değiliz. Bilmiyor musun ki, biz, tenimizi bir kefen gibi taşıyoruz. Tenimiz toprağın ise canımızı güneşten kim ayırabilir Kuru toprağın koynundan güneşin çiçekleşip na- sıl doğduğunu görebilsen iyi edersin ! Bir balığın karnında kokunun cesetlendiğinden haberin var mı ? En büyük hakikatin “tabut,, denilen küçük bir tahta parçasına nasıl sığındığını anlıyabiliyor musun ? Eğer anlıyabiliyorsan yanına gelir, e ağam Sana (Diyojen) in fıçısı ile bütün varlığa sö Süleymanın sarayı arasındaki söniyeli gönle n iie m Zafir g5 u borcu, asgari bir taksit b mikyasile ödeme hareketine girişmeye mahkümum. Türk sanat ve fikir dünyasını, bütün birinci sınıf unsur- lariyle, kuruluşundan bu güne kadar nasıl gördüğü- mü anlatmalıyım... Yapacağım, mimarın ga- zete kenarında iki üç çiy- giyle bir bina esasını be- lirtmesi gibi, çok acele bir taslaktan ( ibaret pertavsızla eğilmeyi bilen- leri, bütün geçit noktaların- dan dolaştırmak şartiyle ana kiymet hükümlerine vardıracak. İşte senin adına bunları şimdi ben söylüyorum; ve söylemekte, mahut borcu ödeyinceye kadar devam edeceğim. Görüşümü 5 safhaya ve 5 parçaya taksim edeceğim: İlmi ve hakiki manâda Türk sanat ve fikir haya- tının başlangıcı, Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşu olduğu için, o günden Tan- zimata kadar, birinci devre. İkincisi; Tanzimatın ilâ- nından sonra geçen ilk ya- rım asır. Üçüncüsü, Tanzimatı ta- kip eden ilk yarım asır ni- hayetinden Dünya harbine gelinceye kadar süren çey- rek asır... Dördüncüsü, Büyük har- bin başlangıcından Cümhu- riyetin ilânına kadar gelen zaman... Beşincisi, oCümhuriyetin ilânile bugün arası... Görülüyor ki, 660, 50, 25, 10 ve 20 yıllık beş devre, mütesavi zaman bölümle- rine değilde, büyük içti- mai hâdiselere muvazi sa- nat ve fikir değişmelerine uygun olarak sınıflandırı- aca Çizeceğim taslaklarda şa- hislar, ferdi kadrolarından ziyade içtimai kadro ifadesi içinde isimle- riyle belirtilecek, topluluğa ait teşhie unsur rolünü oynıyacal Üçüncü, “dördüncü; be- şinci, altıncı ve yedinci mektuplarımı bekle |