Batının & Doğu, başka başka zaman ve mekânlarda, başka başka tecelli çerçevelerinde, fakat umumi ve esasi seciye bakı- mından aynı ruh köküne bağlı, dağınık bir manzara arz- ederken, Batı, bütün garp milletlerince taksim ve kendi kadrolarında temsil edilmiş tek ve yekpare bir oluş belirtir. o Bu oluşun, bütün sebepleri ve neticelerile, sabit ve muayyen bir kaç kaynağı ve bir kaç dönüm noktası var: Eski Yunan; tep:den inme insan ve cemiyet mucizesi... Roma; eski Yunandan aldığı ışığa, Lâtin ruhunda yeni pırıltılarla geçit veren köprü... Hiristiyanlık; Batının yep- yeni hassasiyet mayası... Orta çağ; Batının, dünkü geli- rinden mahrum, yarınki mirasına da namzet, fakat her şeyden habersiz, için için pişdiği kapkaranlık dehliz... (Rönesans - yeniden doğuş); bir fışkırışta aklın maddeye tahakküm ihtiyacile beraber, ruhun ilk şafak aydınlığına doğru kanat çırpma ve kendisini yeni bir terkipte bulma hamlesi... Ve bu kurtarıcı hamleden sonra hemen meydana gelen ve Batı kazanını taşıran ahenk ; oradan kepçe kepçe milletlerin tabaklarına bölünüş ve bir iki devre sonra ütün eşya ve hâdiseleri çepçevre ve sımsıkı sarmaya baş- layan akıl kuşağı, müsbet bilgiler... Arayerde çok ilerilere Mizanı... götürülen sihirbaz kuşağına rağmen ruhunu ve ahengini kaybetme sar'aları ve bugüne kadar geliş... & Hâdiseyi ırklar ve milletler kadrosuna indirince, bü- yük sermayedarlık hissesini eski Yunana, bu sermayeyi yeni ilâvelerle işletme hakkını Romalıya; ve ondan sonra bil- lürlaşmaya başlayan millet zümreleri kalıbında, Lâtin, Cermen ve Anglo - Sakson gruplarına vermeliyiz. © Batının oluşunda, Lâtinler, garp'ının saf duygu ve düşünce sarmaşdolaşları içinde mizacındaki giriftlik ve inceliği ; Cermen ve Anglo - Saksonlar, halis bir ruh ve kafa muvazenesi içinde dış âleme tahakküm ve müsbet fayda ölçüsünü ; İslâvlar da, millet kadrosunda, sonradan ermeğe çalışma ve arkadan gelme hususiyetini canlandırır. © Batının, kendi içinden taşırdığı kısımlarla, daha Ba- tıya doğru ve (Yeni Dünya) ismi altında meydana getir- diği terkip, yani Amerika, Batıda kaybolmaya başlayan ruh ve ahenk çilesine yabancı ve bütün hızını madde pilânının cünbüşlerinden alan ve henüz buhranını yaşayacak kadar ihtiyarlamış bir kemiyet harikasından ibaret; ve Batının içinde değil, kenarında bir hâdise... BÜYÜK DOĞU 1001 ÇERÇEVEDEN ALELÂDELER Bugün de aksiliği tuttu; De m ek hazırdır : Göze yasak mı var ? Yoldan bir kadın Bir mendilim de yok sana sallı- swla 140 deradalik bir” daire yacak.. Bir sevgilim de yi açı uzun aklı 2 birşey... Bir bakışta sarhoş etsin Afyonlu “bir rakı gibi güzele di ver doliğe Gür Ele avuca sığmaz olsun Şöyle deli dolu ki barut koksun; “ İçimi dökebileseğim liyat masasınd. Adam olduğumu hatlamasan; ayni mazeret: Göze Hani' boyumdan utanm. Halbuki en büyük, Ağlayıvereceğim. Faik BAYSAL olursanız, irfan işidir. GÖZ YASAĞI.. Necip Fazıl KISAKÜREK Çakır, elâ veya siyah gözünü, Cümhuriyet lirası gibi yus- yuvarlak, açar ve karşısındakine öfkelenir sinirlenir, ezilir meye xl sıkılır, fakat ağzını açıp da birşey söyliyemez. Ne desi ? endi, ne bakıyorsunuz mu gi geçerken teftiş gören asker gibi, ba- saçlarına kadar, gözlerini sokmadığı yer bırakmaz. kadın ne yapsın yani? Dönüp de bu küstaha iki tokat mı aş- ketsin? Göze yasak olur mu hiç? Evinize misafir gelir, tahtakurusu yuvalarına kadar gö- Hulâsa bakar, her şeye bakar, bakar oğlu bakar. Başvekil yüzünüze menfaati için; mübaşir tarafından takip vela zevki için bakar. Hele mümkün olsa da birini ame- a, teneşirde, dag yaa seyredebilse... vb ve en üze 1 yasi öz yeri Göz abin anlıyabilmek, derin bir terbiye ve diker. Zavallı karşısındaki, HERŞEYİN SUSTUĞU SAAT Ağaçta sebepsiz bir korku, Dallardan gökyüzüne tüten ilk ua, * Herşeyin sustuğu bir saatle; çizer ve kadinin Günahından eriyen dağ... Sıkıştıkça sıkışan toprakta, Ne rahattı; — tohum. Herşeyin sustuğu bir saattö, Yer altında çıtırdıyan kum. Yine çiçeklerle dolacak bahçeler, uykumuz yayıldı sabaha. sustağu oObir saatte uzanır, Yaprak biraz daha Allaha... Emin ÜLGENER bike Gi Herşeyin ak budur, 2. | 0 2 B8dy yl Map larin C ELim) (343, .K, $» 2 N