res ça Pİ ga LOM sasp BULUT Bir Rakı sofrası... Ma- lüm dekor, malüm çehreler, malüm unsurlar... Biri; bütün heyecanını ispirtoya borçlu birisi, bir zatı medhetmekle meşgul.. Medhedilen zat, ayyaşlı- ğiyle meşhur ve pek bü- yük mevkide bir adam... Sofrada bir adam daha var, içmiyor, içenleri hazin hazin süzüyor ve ayyaşlığı ile meşhur ve pek büyük mevkideki adama yapılan gıyabi dalkavuklukları dinliyor. Bu adam - b ve dindekiğiyle. ma- ru ml sırf bu adamı üplere bindirmek için dalı İkavukluğunu e hakkında ortaya şöyle bir fikir attı — Sanki onunla Mu- hammed arasında ne fark var? Ruhcunun cevabı: — Muhammed ile arasın- da ne fark mı var? Şu fark var ki, Muhammed'in ba- şında bir bulut gezerken, o, bizzat bulut geziyor. POT KIRMAK Şimdilik ismi lâzım ol- mıyan meşhur bir muhar- rir, bir mecliste kendi çapkınlıklarından diyordu. Bahis arasında, bir gün bir kadını nasıl ettiğini, kadının emine nasıl yüz verdi- ğini, nerede ıramvaya bindiğini, nerede indiğini, hangi sokağa saptığını, hângi apartmanın önünde durduğunu, kaç numaraya çıktığını ve onu nasıl ka- bul ettiğini anlatırken, bir arkadaşı ,telâşla arka- sından dürttü ve kulağına fısıldadı : — Sus! kocası buradall! Müthiş bir süküt... Kim- senin ağzını bıçak açmıyor. Nihayet he ağzını açtı: için durdunuz bey- efendi ?Devam buyursanı- Meşhur adam, kendisine bu mukabeleyi yapan, fa- kat tanımadığı adamın kulağına eğilip mırıldandı: — Pot kırdık kardeşim, veri kocası buradaymış! İstanbul Çocuğu ZAM BURSADA MEMDUH ÖZÇOPUR — İki mektubunuzu da aldık. İkincisinden memnun kalmadığımızı haber ver- meye bilmem lüzum varmı? Yazınızla alâkadarız; biraz beklemek lâzım. MUĞLADA AHMET DOĞAN — Bizi anlayış tarzı- nızdan çok memnunuz. Yazılarınız için bir müddet bekle- menizi rica ederiz. İSTANBULDA M. TAYLAN — İstediğiniz cevabı lütfen idarehanemize kadar zahmet ederek bizden şifahen almayı tercih ediniz | ANKARADA H. T. — Bahis mevzuu ettiğiniz yazıdan en çok bir yüksek tahsil gencinin memnun olması lâzımdır. Netekim makine işi bir Acem halısı taklidinin teşhirinden en çok hakiki Acem halısı memnun olur. Biz, ancak genç- liğin aziz tarafları adına kusurlu taraflarını ele almak mevkiinde değil miyiz ? YETMEZ Mİ... Dün geçtiğim yollarda yapraklar çırpınırken, Ölümü fısıldayan sararmış yüzler gördüm. Ağaran ufuklardan güneşle doğmuştum ben, Yaşamağa muhtacım, histen çelenkler ördüm... Kupkuru kafaların esrarını bilirim, İnandığım bu yolda gideceğim korkusuz ; Güzel sesi duydukça her zaman irkilirim, Geçsin hayalim için gecelerim uykusuz... Artık aşka kadına kapıları kapadım, Tâ ezelden aşıkım insanım diyen sese ; Dudaklarda lânetle dolaşsa bile adım, Kapılmam imkânsızdır her başı boş hevese... Sait HİKMET HEYKEL OYUN Bakışların uzaklardan bir tutam, Onlar kadar süküt dolu, sır dolu. Düşüncemin sonsuz, uzun bir yolu... Güneş altın bir ışık, Yanıyor uzletinde ; Seneler bir kırışk, Ben buradan geçmedeyim her akşam. Kemiğimde, etimde... Bakışların renksizlikten birer çit, Yağmur bir damla sudur, Sanma benim geçmeme bir engeldir. Denizime katılmış; Sen değil de, uzak şimdi heykeldir, Nazarları gerilere bir geçit... Fikrimin uykusudar, Toprak yere atılmış... Kaybolurken gün ufukta yavaşça, Sana gelip diz çökmede karanlık. Yanlızlığım çekilirken bir anlık, Sen olursun sonra taştan bir parça... Bekleme ne çıkacak Diye bunun sonunda ; Biziz aldanan ancak Bu fikir oyununda. Osman İsmet ULUKUT Mehmet SOYDAN 5 as ww m Soldan sağa: — Denizde yüzen, havada sızca dost 7 — Hizmeti geçmi 8 — Işık 9 — Birkaçülkenin bir. den kıralı. Yukarıdan aşağı: — Deniz Şa bir “fener — Bir 9 — Bir ısıtma vasıtası, HAL ŞEKİLLERİ Evvelki sayımızda, (Bu nedir ?) başlığı altında, or- tası yuvarlak ve etrafı he- lezonlu bir resim taktim etmiştik. Bu resmi, göz, ize adesesinin içi ve na benzer sair şeylere Mr mümkündü. Fa- kat neo, ne şu, nede bu- * dur... Bu resim bir top namlusunun içidir. Sadi ÜNAL 0 “