DIŞ OLAYLAR DARBELER Denge sağlayamayan ülkeler “Yaşadığımız dünya, darbeler ve karşı - darbelerden yana, es- kisinden biç de daha fakir değil. Sadece son iki hafta içinde, üç dar- beye tanık olundu. Darbe deneme- sine girişen genç Yunan Kralı Kons- tantin, sığındığı Roma'da, Atina'ya geri dönüp dönmemeyi düşünürken, iki Afrika ülkesinde yeni darbe ve karsı - darbeler oldu. Bunlardan Cezayir'de yapılanı başarısızlıkla sonuçlandı, Dahomey'de yapılanı i- se başarı kazandı ve yönetim el de- giştirdi. Cezayir'deki darbe denemesini hazırlayan, Genel Kurmay Başkanı Albay Zbiri idi Siyasal gözlemciler, bu teşebbüsü, Cezayir'in bağımsız- lığını almasından bu yana geçen beş yıl içindeki en büyük buhranlardan biri olarak nitelendirdiler. Ama Baş- kan Bumedyen, kendisine bağlı ka- lan hava kuvvetlerinin ve zırhlı bir- liklerin sayesinde, darbe teşebbüsü- nü hızla bastırmayı başardı. Dahomey'deki darbe ise, orduda- ki genç subaylar tarafindan, ken- disi de yönetim) bir asker! darbey- le ele geçirmiş olan Başkan Chris- tophe Soglo'ya karşı düzenlenmişti. Başlangıçta, genç subayları, Daho- mey Genel Başkanı Albay Alphonse Alley'nin yönettiği sanılı- yordu; fakat Alley, sonradan, dar- becilerle işbirliği yapmayı reddet- miştir Başarısız bir darbe Ç ezayir'deki darbe teşebbüsü, kay- nağım, ülkenin genel durumu ü- i aşmazlıklardan çok, Ordu İçindeki çelişmelerden almak- tadır. Cezayir'in bağımsızlığa kavuş- masından sonra, bir zamanlar ülke- nin her şeyi demek olan ordunun yavaş yavaş ikinci plâna geçmesi, özellikle sınır bölgelerindeki savaş- çılarm unutulmaya başlanması, bundan iki yıl önce Albay Bümed- yen'in Ben Bella'ya karşı ayaklan- masına ve yönetimi ele geçirmesine yol açmıştı. Bumedyen'in o zaman Ben Fella'ya yönettiği suçlamaların başında, eski Başkanın, devlet işle- rini kendi çevresine topladığı bir a- vuç adamla yönetmeye çalıştığı; bu arada, yedi yıl süren bağımsızlık savası sırasında canlarım dişlerine takmış olan orda liderlerini unut- tuğu geliyordu. İşe bakınız ki, Al bay ,Zbiri de, geçen hafta, Bumed- yen'e karşı aynı suçlamalarla "hare- kete geçmiştir. e Zbiri'nin hareketi Bumedyen'inki gibi başarı kazana- mamıştır ama, Cezayir'de, özellikle başkentin uzağında (okalan illerde hoşnutsuzlukların giderek genişle- mekte olduğunu göstermek bakı- mından, Bumedyen yönetimi için ilk tehlike çanlarını çalmaya baş- lamıştır. Başarılı bir darbe pahomey deki darbe, gelen haber- lere bakılırsa, kaynağım. Ülkede- ki ekonomik geriliğin halk kütlele- ri arasında yarattığı hoşnutsuzluk- tan almaktadır. 190 yılında bağımsızlığını kaza- nan Dahomey, ekonomik kaynak bakımından çok nasipsizdir ve bü- yük ölçüde, Fransa'dan aldığı yar- dımlarla yaşamaktadır. e General Saglo, bu ekonomik geriliğin yarat- tığı hoşnutsuzluktan yararlanarak, bundan dört yıl önce, 1963 ekimin- de, o zamanki Başkan Maga'yı iş- başından uzaklaştırmış; fakat 1964 başında genel seçimlere giderek ik- tidarı sivillere bırakmıştı. Sivillerin ekonomik yoksunluktan doğan sos- yal çekişmelere son vermekte bir kere daha başarısızlık göstermeleri üzerine Soglo, 1965 aralığında ikti- darı yeniden ele almış ve o zaman- dan buyana da, elinde tutmuştur. Geçen ay yaptığı Paris gezisinde Fransız yardımının çoğalmasını sağ- lamak istemişse de, bunda başarı- sızlığa uğramış, üstelik Dahomey'ye dönünce genel bir grevle karşılaş- mıştır. İşte son darbe, bu genel gre- vin yarattığı hava içinde ve bu gre- vi bastırmak için başkente getirdiği birlikler tarafından yapılmıştır. Kahraman Asker Toropkin K sol Ordunun gazetesi Krasnaya Zvwezda'ya bakılırsa, Vassily To- ropkin, şimdiye kadar adı sanı bi- linmeyen bir yalın er olduğu hal- de, son günlerde, hem de tek ba- şına, büyük bir meydan savaşma girmiş ve savaşı zi kazanmıştır. Hem de, kime karşı? Tanrıya! Toropkin'in bir süredir kendini iyi hissetmediğini ilk anlayan, Ça- vuş Nekipyelov oldu. Nekipyelov, Toropkinle kısa bir süre dertleş- tikten sonra, zavallı erin derdinin ne olduğunu anlayıverdi. Toropkin dindar bir aileden ge- liyordu ve daha.çocukluğunda, ba- bası, ona da ai a inanmasını öğretmişti. a şimdi, orduda, çevresi dinsizlerle doluydu. Aca- ba ne düşünmeliydi? Nekipyelov, durumu öğrenince, gidip Üsteğmen İvan Svistun ile konuştu. Gerçi kendisi, Toropkin'e, dinin papazların uydurduğu bir masaldan ibaret olduğunu söyle- mişti ama, acaba bu, onu doğru yola getirmeye yetecek iniydi? Bu- nun üzerine, Svistun'u da bir dü- şüncedir aldı. O gece, geç vakte kadar, birliğin kütüphanesinde o- turdu ve Lenin'In din konusundaki yazılarından uzun uzun notlar aldı. Ertesi sabah Svistun, önce Ne- kipyelov'u çağırdı, o da Toropkin'i. Üçü, büyük bir ciddiyetle ve "sağ- lam delillere dayanarak" Tanrıma yokluğunu tartıştılar. Sonra da, Toropkin'in eline Lenin'in bir bro- şürünü tutuşturdular. Toropkin, bütün bir gün ve bü- tün bir gece, elinde broşür, dola- şıp durdu. Sabah şafak sökerken, o da artık Tanrının yokluğuna i- nanmştı. Yalnız, işler burada bitmiyordu. Toropkin'in bir düşüncesi daha vardı: Gerçi Lenin, Tanrı yok di yordu ve o da buna inanıyordu a- ma, acaba babası bu işe ne diye cekti?