SOSYAL Dış Geziler Sosyal ve ekonomik görünüş Jale Candanın Almanya izle- nimlerinin ikincisi aşağıda- dır. Candan, bu yazısında, da- ha çok kendi alanına giren "çocuk", "eğitim", "gençlerin boş zamanlarını değerlendir- me" gibi konulara değinmek- tedir. Çocuğa ve gençlere ve- rilen önem, Almanyayı ikinci Dünya Savaşının yıkıntısın- dan süratle kurtarmıştır. Bu, her ülke, için, üzerinde dik- katle durulması gereken bir konudur. Ypankfurta ayak o bastığımız.gün, sokakta, olağanüstü güzel ve şık bir genç kız gördüğümüzü geçen sa- mda yazmıştım. Sonradan bir de, Frankfurtta misafir edildiğimiz Hes- sicher Hoff otelinin kokteyl salo- nunda böyle şık ve genç bir kadın dikkatimizi çekti. Üzerinde krem rengi, mini etekti, torba bir yün elbise vardı. Sarı saçlarını, hemen hemen düz şekilde, omuzlarına bı- rakmıştı. Fakat her üçümüzün de sokaklarda dikkatimizi çeken şey, bu şık insanlardan çok, yamalı, hat- tâ eski elbiseli tek bir insanın bile bulunmayışı oldu. Doğrusu, şık in- sanlara bizim Kızılay meydanında daha çok rastlanmaktadır. Bunun yanında, gezdiğimiz en küçük köyde bile, evlerde musluklardan sıcak ye soğuk suyun akışı, her evin buzdo- labı ve buna benzer âlet ve edevata sahip bulunuşu, milli gelir dağılı- HAYAT mındaki eşitliği ve soysal adaletin e en gösteriyor- u. Zaten bilinen şey, Avrupanın bellibaşlı ülkelerinde, bizim anladı- gımız anlamdaki köyün çoktan ta- rihe karıştığıdır. Halkın çoğunluğu şehirlerde yaşamaktadır. Tarımın makineleşmesi, tabii olarak, köylü- yü endüstriye itmiştir. İş adam- larının, ülke kalkınması konusunda en az politikacılar kadar kendileri- ni sorumlu hissetmeleri, mesle rumlarının etkili durumu, e - ratifçilik, pazarlama gibi metodla- rın en ileri şekilde ele alınması ya- tırımları o kolaylaştırmıştır. Bu sa- yede, köylerde yaşıyan halkın en- düstriye kayması mümkün olduğu gibi, bilindiği üzere, Almanya, ülke- yi kasıp kavuran İkinci Dünya Sa- vaşının oyıkıntılarından kısa süre içinde kurtulmak bir yana, dış ül- kelerden emekçi istiyecek derecede insan gücüne ihtiyaç göstermiştir. Bizim gittiğimiz Hessen eyaletinde 20 bin, Frankfurtta ise 8000 türk iş- çisi olduğunu öğrenmiştik. Alman başarısının sırrı (geri dışarıdan getirtilen emekçi- lerin, çoğunlukla, artık alman e- mekçilerinin beğenmedikleri, iste- medikleri işlerde kullanıldığı | bir gerçektir ama, bu da Almanyada ve genellikle kalkınmış bütün Avrupa ülkelerinde, emekçinin hayat seviye- sinin ne derece yüksek o olduğunu göstermektedir. Ücretlerin devamlı artışı, şüphe yok ki, Avrupada haya- tn durmadan pahalılaşmasına yol açmaktadır. Fakat en sade vatanda- şın bile otomobiline binip tatil yap- Gençlik Evinde spor Sağlam kafa, sağlam vücut.. 26 mayı, bol proteinli besin “almayı, "ekmeğini kazanmak" deyimi yerine "bifteğini kazanmak" deyimini kul- lanmayı kendisine hak bilen bir ül- kede, tedrici bir hayat opahalılığı gerçekten de refahın işareti sayıla- bilmelidir. Ama bir ülkede her ma- hallede birkaç milyoner türerken büyük halk kitleleri yalınayak dola- şıyor, sırtına yama üstüne yama vu- rup milyonerleri sırtlanıyorsa, elbet- teki o ülkede pahalılığı a işareti saymak mümkün değildi Sokaklarda yamalı elbise giyen tek insan görmedik. Çünkü köylü- nün ürünü para ediyor, emekçi eme- ginin karşılığım alıyor, insan hakla- rı kâğıtta kalmıyor, işliyor. Devlet baba herşeye düzenleyici olarak e atmış, insanların, her hizmete katkı- sını sağlamış. Ecevitin deyimiyle, bu ülkelerde ne devlet diktatörlüğü var, ne de şahıs diktatörlüğü... Halk eğitimi veya herhangi bir sosyal hiz- met, yahut çocuk ve gençlik sorun- larıyla ilgili olarak gezdiğimiz her kurumda bütçenin gelir kısmının. hiç olmazsa bir miktar, halk tara- fından sağlandığını gördük. Bu, dev- letin yöneticiliğinde güzel bir düzen- di. Bu düzende sosyal adalete kavu- şanların komünizme heves etmeleri ne derece imkansızsa, insanın insan tarafından sömürülmesine göz yu- mulabileceğini düşünmek de o derece gülünç. Evet ama, insan her yerde insan değil midir? Bu sosyal ve eko- nomik düzen bu insana nasıl sağlan- mış? Tabii bunda, eğitim baş rolü oynamaktadır. Çocuk, doğduğu an- dan, hattâ ana karnına düştüğü an- dan itibaren ele alınmaktadır. Ye- tişkin insanın eğitimi ise hiçbir za- man olduğu yerde bırakılmamakta, sürekli bir yenilemeye, tazelemeye tâbi tutulmaktadır. Çiçeğe bu dere- ce değer verilen bir ülkede insan, en nadide bir çiçek gibi, üzerine tit- renerek yetiştirilmektedir. e Başarı- nın sini bu olsa gerek. Çocuk dâvasına verilen önem Uzun boylu, sarısın, yakışıklı (o a- dam bir süre düşündü, sonra, Müjgân Dericioğlunun sorusunu şu şekilde cevaplandırdı: gençleri zararlı faali- yetlerden korumak için eri m kım kanunlar vardır, Örneğin, o kiz yaşından aşağı gençler biler gidip içki içemezler; onaltı yaşın- dan küçükler ise gençlik lokalleri dı- şında genel gece klüplerinde danse- demez ve hatta buralara giremez- ler. Bizim örgütümüz, elbette ki ka- nun yapma yetkisine sahip değildir. Ancak biz, politikacılar kanalı ile 13 Mayıs 1967