13 Mayıs 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

13 Mayıs 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SOSYAL Dış Geziler Sosyal ve ekonomik görünüş Jale Candanın Almanya izle- nimlerinin ikincisi aşağıda- dır. Candan, bu yazısında, da- ha çok kendi alanına giren "çocuk", "eğitim", "gençlerin boş zamanlarını değerlendir- me" gibi konulara değinmek- tedir. Çocuğa ve gençlere ve- rilen önem, Almanyayı ikinci Dünya Savaşının yıkıntısın- dan süratle kurtarmıştır. Bu, her ülke, için, üzerinde dik- katle durulması gereken bir konudur. Ypankfurta ayak o bastığımız.gün, sokakta, olağanüstü güzel ve şık bir genç kız gördüğümüzü geçen sa- mda yazmıştım. Sonradan bir de, Frankfurtta misafir edildiğimiz Hes- sicher Hoff otelinin kokteyl salo- nunda böyle şık ve genç bir kadın dikkatimizi çekti. Üzerinde krem rengi, mini etekti, torba bir yün elbise vardı. Sarı saçlarını, hemen hemen düz şekilde, omuzlarına bı- rakmıştı. Fakat her üçümüzün de sokaklarda dikkatimizi çeken şey, bu şık insanlardan çok, yamalı, hat- tâ eski elbiseli tek bir insanın bile bulunmayışı oldu. Doğrusu, şık in- sanlara bizim Kızılay meydanında daha çok rastlanmaktadır. Bunun yanında, gezdiğimiz en küçük köyde bile, evlerde musluklardan sıcak ye soğuk suyun akışı, her evin buzdo- labı ve buna benzer âlet ve edevata sahip bulunuşu, milli gelir dağılı- HAYAT mındaki eşitliği ve soysal adaletin e en gösteriyor- u. Zaten bilinen şey, Avrupanın bellibaşlı ülkelerinde, bizim anladı- gımız anlamdaki köyün çoktan ta- rihe karıştığıdır. Halkın çoğunluğu şehirlerde yaşamaktadır. Tarımın makineleşmesi, tabii olarak, köylü- yü endüstriye itmiştir. İş adam- larının, ülke kalkınması konusunda en az politikacılar kadar kendileri- ni sorumlu hissetmeleri, mesle rumlarının etkili durumu, e - ratifçilik, pazarlama gibi metodla- rın en ileri şekilde ele alınması ya- tırımları o kolaylaştırmıştır. Bu sa- yede, köylerde yaşıyan halkın en- düstriye kayması mümkün olduğu gibi, bilindiği üzere, Almanya, ülke- yi kasıp kavuran İkinci Dünya Sa- vaşının oyıkıntılarından kısa süre içinde kurtulmak bir yana, dış ül- kelerden emekçi istiyecek derecede insan gücüne ihtiyaç göstermiştir. Bizim gittiğimiz Hessen eyaletinde 20 bin, Frankfurtta ise 8000 türk iş- çisi olduğunu öğrenmiştik. Alman başarısının sırrı (geri dışarıdan getirtilen emekçi- lerin, çoğunlukla, artık alman e- mekçilerinin beğenmedikleri, iste- medikleri işlerde kullanıldığı | bir gerçektir ama, bu da Almanyada ve genellikle kalkınmış bütün Avrupa ülkelerinde, emekçinin hayat seviye- sinin ne derece yüksek o olduğunu göstermektedir. Ücretlerin devamlı artışı, şüphe yok ki, Avrupada haya- tn durmadan pahalılaşmasına yol açmaktadır. Fakat en sade vatanda- şın bile otomobiline binip tatil yap- Gençlik Evinde spor Sağlam kafa, sağlam vücut.. 26 mayı, bol proteinli besin “almayı, "ekmeğini kazanmak" deyimi yerine "bifteğini kazanmak" deyimini kul- lanmayı kendisine hak bilen bir ül- kede, tedrici bir hayat opahalılığı gerçekten de refahın işareti sayıla- bilmelidir. Ama bir ülkede her ma- hallede birkaç milyoner türerken büyük halk kitleleri yalınayak dola- şıyor, sırtına yama üstüne yama vu- rup milyonerleri sırtlanıyorsa, elbet- teki o ülkede pahalılığı a işareti saymak mümkün değildi Sokaklarda yamalı elbise giyen tek insan görmedik. Çünkü köylü- nün ürünü para ediyor, emekçi eme- ginin karşılığım alıyor, insan hakla- rı kâğıtta kalmıyor, işliyor. Devlet baba herşeye düzenleyici olarak e atmış, insanların, her hizmete katkı- sını sağlamış. Ecevitin deyimiyle, bu ülkelerde ne devlet diktatörlüğü var, ne de şahıs diktatörlüğü... Halk eğitimi veya herhangi bir sosyal hiz- met, yahut çocuk ve gençlik sorun- larıyla ilgili olarak gezdiğimiz her kurumda bütçenin gelir kısmının. hiç olmazsa bir miktar, halk tara- fından sağlandığını gördük. Bu, dev- letin yöneticiliğinde güzel bir düzen- di. Bu düzende sosyal adalete kavu- şanların komünizme heves etmeleri ne derece imkansızsa, insanın insan tarafından sömürülmesine göz yu- mulabileceğini düşünmek de o derece gülünç. Evet ama, insan her yerde insan değil midir? Bu sosyal ve eko- nomik düzen bu insana nasıl sağlan- mış? Tabii bunda, eğitim baş rolü oynamaktadır. Çocuk, doğduğu an- dan, hattâ ana karnına düştüğü an- dan itibaren ele alınmaktadır. Ye- tişkin insanın eğitimi ise hiçbir za- man olduğu yerde bırakılmamakta, sürekli bir yenilemeye, tazelemeye tâbi tutulmaktadır. Çiçeğe bu dere- ce değer verilen bir ülkede insan, en nadide bir çiçek gibi, üzerine tit- renerek yetiştirilmektedir. e Başarı- nın sini bu olsa gerek. Çocuk dâvasına verilen önem Uzun boylu, sarısın, yakışıklı (o a- dam bir süre düşündü, sonra, Müjgân Dericioğlunun sorusunu şu şekilde cevaplandırdı: gençleri zararlı faali- yetlerden korumak için eri m kım kanunlar vardır, Örneğin, o kiz yaşından aşağı gençler biler gidip içki içemezler; onaltı yaşın- dan küçükler ise gençlik lokalleri dı- şında genel gece klüplerinde danse- demez ve hatta buralara giremez- ler. Bizim örgütümüz, elbette ki ka- nun yapma yetkisine sahip değildir. Ancak biz, politikacılar kanalı ile 13 Mayıs 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: