perşembe ve Cuma günleri Ankara - İstanbul arasında, yolculuk yapan- lar, meğerse ötedenberi bir cefaya kat. lanmak zorunda kalırlarmış. Biz buna, geçirdiğimiz hafta içinde sabit olduk: Trafiğin çok ağır bastığı bu anayolda Zir atış poligonu yatanlarına geldiği- niz zaman, iki silâhlı asker yolunuzu kesiyor ve "Atış var; bitinceye kadar bekliyeceksiniz!" diyor. Kamyonlar, o- tobüsler, turist veya vatandaşlara ait otomobiller ister istemez sıralanıyor- lar. Bu durum. Albaydan gelecek emre göre saatler sürüyor. Bizim yolculuğu- muz sırasında da böyle oldu. Bu defa saat tam 11,00 'de yol kesildi ve 12 35 de açıldı. Hareket ettiğimiz zaman İs- tanbul istikametinden gelmekte olan 86 adet vasıtanın hareket emri bekle- diğini gördük. Ankara üzerinden gel- mekte olanlar ise 100'ün çok üstündey di. Tabii bu tıkanıklığın tesirleri Bo- luya kadar sürdü. Bu bekleme sırasın- kimseden öğrendiğimize göre, bu hal çoktanberi böyle devam etmekte ve muhtelif gazetelerde bu konu ele ata mış olmasına rağmen, atışın böyle ya- pılmasında ısrar edilmekte imiş! Eh, mademki bunda ısrar ediliyor, o halde burada bir kahvehane açılması, her- halde yeni bir gelir kaynağı kazanmak bakımından iyi olacaktır! İstanbul Site sinemasının üzerindeki İlham Gençerin "Çatı" sı, haftanın sonunda Cumartesi gene çok samimi ve kalabalık bir top. luluğu sabahın erken saatlerine kadar barındırdı. Devamlı olarak piyano ça- lan, şarkı söyliyen. konuşan, arasıra dans bile eden İlhama, böyle giderse, kolay kolay rakip bulunamıyacak her- halde! O gece, pistin hemen kenarında oturmakta olan Necmi Rıza Ahıskan, İlhamın teklifi ve umumun ısrarı üze- rine iki - üç şarkı okudu ve uzun uzun alkışlandı. Demek, bütün gece tvistle- re, sörflere, medisınlara Oo doyamıyan müşteriler, güzel bir sesten alaturkayı da zevkle dinleyebiliyorlar!. O gece Çatıda bulunanlar arasın- da Günseli (Başar) Tunca - Günseli, Dr. Selçuk Kanatlı ile sık sık danse- diyordu. Ne çocuk, ne de son üzüntülü aylar, Günceliyi değiştirebilmiş. Sade- ce, saçlarının rengini biraz açmış, o kadar... Galiba, kendi rengi daha iyiy- di - ile eşi Faruk Tunca ve Ankaradan AKİS, 23 EKİM 1964 Nihat Çavuşoğlu vardı, Çavuşoğlu, sa- rışın bir hanımla dans ediyordu. Öz- demir Gürsel ise, gecenin en çok dan- seden hanımı ile sık sık pistte görünü- yordu. Domates kırmızısı bir etek ve saten emprime, açık renk, kolsuz bir bluz giymiş olan bu hanım, hakikaten yorulmak bilmedi. Vural Kakmacı da dansı pek seviyor olmalı ki uzun Zza- man pistten çekilmedi. Hümeyra Yaltkaya, annesi ve baba- sıyla çıktığı uzun Avrupa seyaha- tinden geçen hafta Cumartesi günü. trenle döndü. Eşi Erol Yaltkaya, ken- disini karşılamak üzere, iki gün için uçakla İstanbula gitti. Galiba bu se- TÜLİDEN HABERLER fer eşini daha fazla özlemiş olacak! Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanat- lar Genel Müdürlüğünü 9&1 yı- lından buyana başarıyla yürütmekte olan ressam Halil Dikmen, çok sev- diği görevinin başında geçirdiği | bir kalp krizi sonunda, geçirdiğimiz hafta Cumartesi günü vefat etti. (Kendisi aynı zamanda Türkiye Radyo ve Te- levizyon Kurumu yönetim kurulu ü- yesiydl. Dikmenin, İstanbuldaki Re- sim ve Heykel Müzesinin kuruluşun- da olduğu kadar, Ankaradaki OKon- ser Salonunun açılısında da büyük emekleri geçmiştir. Haber, osanatse- ver çevrelerde büyük bir üzüntü ya- rattı 25