YURTTA OLUP BİTENLER C.H.P. Kulistekiler.. Haftanın başındaki Pazar günü, CHP İstanbul milletvekillerinden Sabri Vardarlı ile İstanbul ( delegelerinden İsmail Ağa Kurultaydan beş-on daki- ka için kaçamak yapmışlar, Piknikte öğle yemeği een Bir ara Süley- man Ağa, akşam 18 uçağında yer a- yırttığını ve İstanbula döneceğini söy leyince, Vardarlı başını yemek taba. ğından kaldırarak, hayretten açılmış gözlerle sordu: "— Oy kullanmadan mı dönecek- a Eh, ne yapalım, herizlie. " Bu defa Vardarlı, sadece Ağayı de- gil masada bulunan o diğerlerini de hayretler içinde bırakacak bir lâf et- ti: öyle olacak '— Öyleyse niye geldin?.." İşte bütün tenkitler, konuşmalar re "İleri Türkiye" beyannamesinin ya nında Kurultayın "fon müziğini Vardarlının bu sözleri aksettirmekte, dir. Kurultayın açılış gününden çok daha önce başlıyan çalışmaların, te- masların tek amacı olmuştur: Parti Meclisi Geçimleri! u defaki seçim mücadelesi üç ka- demede olmuştur: Başa, başaltına ve ortaya güreşenler arasında.. Bunlar- dan özellikle başa güreşenler o kadar çoktur ki sonuçlar alınıp, Parti Mec- lisine seçilen üyeler (o belli olduktan sonra bile, ikimin Genel Sekreter ola- cağı bir türlü kesin olarak tahmin e- dilememiş ve ancak haftanın başında Salı sabahı Genel Merkezde yapılan toplantının sonucu dışarıya fısıldan- dıktan sonra durum anlaşılabilmiştir. Kurultayın başlangıcında (o Kemal Satır, Başbakan Yardımcısı ve Genel Sekreter olarak seçimlerin en şanslı adamı Okabul ediliyor, (o Öztrakın istikbalinin ise Satırın, işgal ettiği iki koltuktan birini boşaltmasına bağlı olduğu söyleniyordu. Bu arada, "Pa- şa, Başbakan Yardımcılığı ile Genel Sekreterliği isterse ayırır, (o istemezse ayırmaz. şey ona bağlı" sözleri, kuliste en çok tutulan slogandı. cak günler ilerledikçe ortaya başka bir slogan daha çıktı: "Paşa herhal- de bu işe karışmaz.. Böylece, Özmmkin mümkün mer- tebe çok oy alması ve Parti Meclisi- ne mânevi baskı ile mücehhez olarak girmesi sağlanmak istenmişti. o Ger- çekten bu slogan hayli tuttu. Ama bu arada ortaya başka kuvvetli isimler çıktı. Özellikle Reşit Ülker başkanlı- gındaki Sait Şalay, Oğuz Oran ve ar- kadaşlarından ibaret İstanbul grupu Fevzioğlunu destekliyor ve Gülek ta- raftarlarına tesir ederek, Turhan Fey- zioğlu ile arkadaşlarının seçilmesi i. çin çalışıyordu. Ülker ve arkadaşları, bu faaliyetleri sırasında bayrak ola- rak, son Parti Meclisi toplantısında Emin Paksütün Gölek lehinde yap- tığı konuşmayı o kullandılar. (o Ayrıca Paksütttn, Gülekin tekrar Partiye a- lınması için oy verdiğini, Feyzioğlu- nun ise Genel Sekreter Yardımcısı ol- ması sebebiyle çekimser kalmaya mec bur olduğunu açıkladılar. Bu açıklamalar doğrudur. Her hal. de Gülekçilerle bir zamanlar can düş manı olan ve Gülekin Genel Sekre- terlikten atılmasını dalma kendileri- nin eseri diye gösterip övünen Feyzi- oğlu - Paksüt ikilisinin şimdi. Gülek- te değil, kendilerinde değişiklik oldu. gu için 180 derecelik dönüş yapması çok ibret vericidir. Gülekçilerin Büyük Sinema fuaye- sinde yürütülen bu kulis faaliyetinin plânlaması Kasım Gülekin Karanfil Sokakta oturan yeğeninin evinde ya- pıldı. Feyzioğlu ekipi, Gülekçilere gö- re. Parti içinde kuvvetli bir ekipti ve böyle bir ekipe yamanmak gelmekteydi. Feyzioğlu ise, hayli yıprandığını çok iyi bilmekte ve eski şöhretin, Partiye tekrar girse bir varlık gösteremiyeceğini dü şünerek, grupun oylarını oOkazanmak amacıyla ikili oyunu benimsemektey- di. Asıl hedefi Aksal veya Erim gibi "Veliaht Adayları" olan ve kendi veli- aht adayı olan Feyzioğlunu ileri sü- ren bu takım Güleki geçici bir müt- tefik saymaktadır. Ancak, Feyzioğlu ve ekipinin kulis Bir Kurultay nedir ve ne değildir? Ülküsü bir "İleri Türkiye" olan CHP Kurultayında, hem de bu Kurultay üyelerinin sol yön liderlerinin idare, -im mevcut eğitim alırlar. Fakat, insaf edilsin, borçlu sınıf geçme diye bi- sistemimizle dahi taban tabana zıt sinde bir grupun Eğitim konusunda yaptığı çıkış, toplan- tının "soğuk duş"unu teşkil etmiştir. Bir defa, bir parti genel kongresinde genel kongre- lere karşı değil Hükümet Başkanına, Parti Meclis Gru- una ve Meclis Umumi Heyetine karşı sorumlu bir Ba- kanı denetlemeye kalkışmak sorum sınırlarım (Ooaşmak demektir, CHP son yirmi yıl içinde, Parti Genel Merkez- lerinin sorumlu tesrii organlar üzerinde obir hâkimiyet kurması arzularına karşı vaziyet almıştır. Böyle istidat- larla çetin mücadeleler yapmıştır. CHP nin Meclisteki üye sayısı otuz civarına indiğinde bile bizzat Genel Baş- kan İnönü "İttihat ve Terakkinin Merkez-i Umumi zih- niyetine müsaade etmeyeceğiz" diyerek kuvvetler ayrılı- ğının esasını korumuştur. Şimdi, böyle bir partinin Ku- rultayında Bakanlara "İstifa, et" veya "İstifa etme" di. ye haykırmak dışardan gazel okumaktır. bunun dışında, bir başka haki dikkati çekmek- tedir. "Bir Kurultay elbette ki memleketin önemli mesele- leri, prensipler, görüşler üzerinde tartışmalar yapar, te- menniler ileri sürer. Bu çeşit görüşmeler o siyasi teşek- külün fikir platformunu teşkil eder hükümetleri, Başbakanı ve Bakanlarıyla ilhamlarını bu platformdan 14 ve sadece bazı kimseleri şahsen ilgilendiren bir husus "önemli mesele-", "prensip" veya "görüş" sayılabilir mi? Esası tembelliğe prim olan bu davranışın, demagojiye bu- laştırılarak CHP'nin "ilerici" etiketini kendisine yapış- tırmış bir zümresi tarafından silah diye kullanılmaya kalkışılması sadece ayıp olmuştur. Kurultay bunu yapa- cak yerde ciddi bir eğitim politikasının tesinti için te- menni hazırlamış olsaydı her halde çok daha fazla iti- bar kazanırdı. Halbuki konu, Milli Eğitim Bakanıyla bo- ğazlaşmakta olan bir grupun her vasıtayı mubah saya- rak gürültü çıkarmak. Kurultaya kaba kuvvetle hakim olmak. Bakanı müşkül mevkide bırakmak gayretinin öte. sinde bir mana kazanmamıştır. Zaten neticede de müşkül mevkide kalanlar gürültü- cüler olmuştur Milli Eğitim Bakanının bin tane kusuru olması muhtemeldir. Ama hesaplaşma tarzı zi olunca Bakan mağdur mevkiini almış, ona yüklenenler haksız mütecavizler olarak damgalanmışlardır. Bu. siyaset hayatında bir takım prensipleri unutma- nın veya bilmezlikten gelmenin fayda değil zarar verdi- ginin yeni ve parlak bir misalidir. AKİS, 23 EKİM 1964