zat! Grivas Kıbrıslı çetecilerin arkasında kimin olduğu, türklerin katillerinin hangi silâhlan kullandığı, kendilerine kimin yardım ettiği bugün Grivasın ağzından açığa vurulmuştur Grivas Limasolun on mil kadar uzağındaki Liopetri kasabasında bu hafta yaptığı bir konuşmada halka aynen şunları Mi : — Bize yardım eden tek memleket Yunanistan olmuştur. Yunanis- tanın bize sağladığı desteği açıklamak zamanı bugün değildir. Ama biz yunan silâhlarıyla harbetmekteyizdir ve Yunanistanın haricinden ne bir tek kurşun, ne bir tek silah gelmiştir." Bu Yunanistan, bizimle beraber teminatçı devlet olarak Londra ve Zürih anlaşmalannı imzalamış memlekettir. Bu memleketin, kendisini Makarios ve Grivastan farklı göstermeye çalışarak saf amerikalılan kan- dıran Başbakanı Papandrennun, bu açıklama karşısında söyleyecek bir sözü olmalıdır. Bir papaz, bir çeteci ve bir ihtiyar demagogun elele oynadıktan oyun Türkiyede hiç bir zaman, hiç kimsenin meçhulü olmamıştır. Grivas hafta- nın başındaki o konuşmasında ortak hedefi de tereddüde mahal vermeye- cek şekilde ilân etmiştir: "Kıbrıstan hiç bir toprak parçası feda etmeksi- zin kayıtsız şartsız Enosisi gerçekleştirmek,.." Papandreu bunun peşinde- dir, Makarios bunun peşindedir ve dünya lideri rolüne çıkmış talihsiz bir Amerika. Teksaslı Başkanının idaresinde bu üçbuçuk palikaryanın elinde maskara olmaktadır. Böyle bir lider dönüp arkasına bakar. Bakar ama, arkasında zor adam görür! AKİS/8 yacak ve bunu harp sebebi sayacak- tır. Cumhuriyet Hükümetinin kararı, amerikalıların, nihayet aradan çıktık- larını bildirmeleri günlerine tesadüf etmiştir. (Gerçekten de haftanın ilk yarasında (Dean Acheson Cenevrede bavullarını toplarken -ayni esnada, Türkiyeye hareket edecek olan Nihad Erim de Cenevreden aldığı güzel eş- yaları bavullara (o yerleştirmekteydi - Amerika Türkiyeye ve Yunanistana "arabuluculuk çalışmalarının bir ne- tice vermediğini" bildirmekteydi. Washington Hükümetine göre Ameri- ka kafasında bir formül bulmuş, bu- nu iki tarafa teklif etmişti. İki taraf da - Türkiye de, Yunanistan da - bu- nu reddetmişlerdi. O halde şimdi iki taraf da, ne halleri varsa görmek du rumundaydılar. o Amerika, bir çare keşfedeceğim diye, oOhem Ankarada, hem Atinada kafi prestij kaybetmişti. Amerika için "akıl yoluna dö- nüş" oldu. Zira Amerikanın işin ba- sından beri anlamadığı veya anlamak istemediği, Türkiyeyle kapıştığı tak- dirde Türkiyenin elinin Amerika ta- rafından tutulacağını hesaplayan Ma- kariosun ve Papandreunun uyuşmaz tutumlarını sadece bu yüzden devam ettirdikleriydi. Hatta Makarios, Gri- vas ve Papandreu buna güvenerek bir ara Enosisi emrivaki tarzında ilân e- divermeyi bile düşünmüşlerdir. Fakat Türkiyenin ve Başbakan (o İnönünün kesin ihtarı buna cesaretlerini kır- nosİS. yapamayacaklarını büsbütün anladıklarından. Nasırdan dahi ümit- lerini kesmiş, halde harbi veya barışı ri tuttuklarını bilmektedirler. alayımızın bazı birliklerinin değiştirilmesi için çıkacak askerleri- mizden tekinin burnunun kanaması veya rumların yeni bir umumi tecavü- ze girişmeleri barut fiçısının ateşlen- mesine kâfi gelecektir. Her halde bütün dünya türklerin, bu ihtimali önlemek için ellerinden" gelen her şeyi yapmış olduklarını in- safla teslim etmektedir. Nasırın yardımı! Makarios bu hafta Kıbrısa, Kahire- den eli boş dönmenin hüznü için- de geldi. Papaz Kahireye giderken bir türk müdahalesi karşısında Mısırın ka yıtsız şartsız desteğini sağlayacağını umuyordu. Oysa iyi haber alan kaynak lardan belirtildiğine göre, Nasırla Ma- karios oturdukları pazarlık masasın- da önemli fikir ayrılıklarına düşmüş- lerdir. Gerçi görüşmeler sonunda ya- yınlanan ortak bildiride kıbrıslı Papaz ile Nasır arasında Adanın toprak bü- tünlüğünün korunması ve Kıbrıs hal-