HAFTANINİÇİNDEN Bir Turkun Hisleri Şu anda amerikalılara karşı, millette derin bir hiddetin içinde bulunuyoruz. Daha bundan üç, dört ay ön- ce bir sun halkın, Amerika tutumunu değiştirmediği tak- dirde "Go Home" diye bağıracağını anlamak için ne bü- yük bir een Ke de yaman bir C.LA ajanı olmaya lüzum vardı. rin kırgınlıkları bu surede sözle sü- rülecek şekilde yerimi ve doğrudan doğruya Baş- kan Johnson'un bir gafı bardağı taşırarak hisleri sak- lanmaz hale getirmiştir. Türklerin galeyanı açıkta geliştiği ve bugünkü neti- ce bu sütunlarda dahi hemen aynen tahmin edildiği hal- de hala "Bize niçin kızıyorsunuz? Ne yapabilirdik?" di- yen, sahiden üzülen amerikalılann varlığı hiç kimsenin meçhulü değildir. "O kadar iyilik ettikleri halde" ame- rikalıların dünyanın dört bir tarafında itilip sümürülmesi bu gibiler için anlaşılmaz bir sırdır. Bir temayül bunun sorumluluğunu mahalli komünistlere, aşın solculara, tah- rikçi unsurlara yüklemektir. Ama, işte Türkiye! Ne komü- nisti var, ne aşın solcuları gerçek bir kudret sahibidirler, ne de tahrikçi unsurlar gösterilerin temelindedir. Buna rağmen Türkiye, bir ucundan ötekine, amerikalılara karşı hiddetle, nefrette doğrulmuş haldedir. Otuz saliyon türkten biri olarak, ben amerikalılara neden kızıyorum? Hiç kimse benim yeminli bir ameri, kan düşmanı olduğumu iddia edemez. Ben, rejimimizi ve dünya münasebetlerimizi seçtiğimiz hayat tarzının bir sonucu sayarım. Amerikanın emperyalist, koloniallst karakteri benim nazarımda hiç bir gerçek ifade etmeyen kaba ve boş bir propagandadır. Kapitalist sistemin kalesi olmak Amerikanın, bence, kusuru değil vasfıdır. Dün- yada denge, Amerikanın görevlerini gereği gibi ilfasıyla yakından ilgilidir, Amerikaya karşı hiç bir peşin hükmüm yoktur, Amerikaya karşı olsa olsa sevgim vardır. Buna rağmen ben, delikanlılık çağında olsaydım yaşıtlarımla beraber sokağa' fırlardım ve ciğerlerimin bütün gücüyle "Go Home" diye haykırırdım. Neden? Amerika türk milletinin, yulardır beslediği bir ha- yâli yıkmıştır. Amerika, Türkiyenin bir tehlikeyle de de- — bir m e ig İlk an onu kalleşçe yalnız ki, hür dünya nerede bir müca- dee ağ m orada yanında Türkiyeyi bul- muştur: Korede, Kübada, Tonkin körfezinde.. Amerika, bizim insaf duygularından uzak olduğumu- zu, onun liderlik vasfından dolayı maruz bulunduğu güç- lükleri hiç takdir etmediğimizi sanmamalıdır. Türkler Amerikanın, kendilerini kayıtsız yunanlılara karşı tut- masını, NATO'nun bir müttefikine diğerinden tamami - le farklı muamele etmesini istememişlerdir. Ama Ame- rika Türkiyeye. işin başından itibaren haklı bulunduğu nu. onun için Türkiyenin yanında olduğunu söylemi- ona müsbet bir son vaadinde bulunarak adım adım bü- in siperlerini terkettirmiştir. Ondan sonra da e "Ver şu Kıbrısı, yahu!" diye çıkmış Bu inanılmaz, ziyadesiyle bencil, son derece sevim Metin TOKER siz, türklerin hiç anlamadıktan bir davranıştır. Ama Amerika bize, daha fenasını da yapmıştır. Bugün dünyada hiç kimse harp istememektedir. A- merika harp istemiyor, Rusya harp istemiyor, NATO harp istemiyor, Türkiye harp istemiyor. Bizim yüzümüz- den Amerika ile Rusyanın kapışması hiç bir türkün ar- zusu değildir. Hiç bir türk dünya savaşından bir men- faat beklememektedir. Aksine, iki blok arasındaki buzlar ne nisbette çözülürse Türkiye o kadar sevinir, Rusya bu hava içinde Türkiyeye karşı bir çıkış yap- mıştır. Rusyanın Kıbrısla ilgili ihtarmna platonik bir gözdağından başka isim vermek güçtür. Kremlin, dikkat, le bakıldığında hiç bir şey söylememiştir. Kıbrıs askeri bir istilaya uğrarsa, Kibrisin hükümranlığı ve bağımsız- lığı zedelenirse, Kıbrısın iki cemaatinin menfaatlerini barışçı yollardan sağlamak imkânı kalmazsa Rusya ha- reketsiz kalamazmış! Rusya havaya konuşmuştur, fakat niçin öyle bir an- da böyle konuştuğu ve kimi hedef güttüğü çocukların da- hi anlayabileceği kadar açıktır. Nitekim Makarios da, Papandreu da bundan gerekli ibreti almışlardır. Türkler işte bu sırada Amerikanın sesini beklemiş, lerdir Amerikanın Rusyayı tehdit etmesine, Amerikanın gerginliği arttıracak bir sert tutum almasına, Amerika- nın atom ve hidrojen bombalarından bahsetmesine lü- zum yoktu. Bunları Rusya da yapmamıştır. Ama Rus- yanın Makariosa yaptığını, yıllardır güvenlik sistemi- mizin temeli saydığımız Amerika bize karşı yapabilirdi. O da aynı platonik tarzda, o da havaya bir mukabil lâf söyleyebilirdi. Diyebilirdi ki: Kıbrıs anlaşmalarının ta- raflarından biri, kendisine bu milletlerarası anlaşmalar- la tanınmış bir hakkım kullandığından dolayı üçüncü bir kuvvet tarafından tecavüze uğrarsa Amerika hareketsiz kalmayacaktır." Böyle bir Amerikaya biz canımızı verebilirdik. Bu bizim maneviyatımızı mı yükseltirdi? Bu bizi sergüzeşte mi teşvik ederdi? Yoo.. Rusyanın çıkışım biz gerçek öl- çüsü içinde değerlendirdiğimizden dolayı bizim ne ma- neviyatımız bozulmuştur, ne de Kremlinden yükselen ses bizim hareket tarzımızda bir değişiklik yapmıştır. Ama Amerikadan, bir dosttan beklediğimiz buydu Bunun ye-. rine karşımıza, "Ver şu Kıbrısı da kurtul!" diyen, pa- niğe kapılmış 'bir Amerika çıkmıştır Bugün Türkiyenin sokaklarında "Go Home" diye ba- tıranlar bu hayâl sukutunu, bu hiddeti, böyle davranan- ara karşı türklerin, tabiatlarının icabı olarak duyduk- ları küçümsemeyi haykırmaktadırlar. Amerika küçüklük etmiştir. Biz her şeyden çok küçüklükten rencide olan bir milletiz. Bizi hiç bir şey aldatılmak kadar, yan yolda bırakılmak kadar, budala yerine konulmak kadar yarala- namaz. Stalinin 1946'da işlediği bu çeşit bir hata türk rus münasebetlerinde yıllar boyu tamir edilemeyen bir delik açmıştır. Johnson'un türk-amerikan münasebetlerine in- dirdiği darbe uzun süre çok şeyde tesirini hissettirecektir AKİS/7