kot manto şeklinde ve o bollukta kul- lanılmaktadır. Bu arada, iki özellik göze çarpmaktadır. Birincisi, kalın e- koseden yapılmış, uzun kollu spor el- biselerin üzerine giyilen önden düğme- li, düz renkli, kolsuz-kaput paltolar; ikincisi, kalın yün jerselerden yapıl- mış, beli kesik, kol kapakları ve ya- kası tüylü, küçük kürklerle süslen- miş abiye mantolardır. Yılın modası olan bu tip bir mantonun kumaşı kah veli, bejli, kareli jarseden olup, bej rönardan kol kapaklan ve küçük top bir yakası vardır. - Mantonun kollan takma ve yapışık, düğmeleri gizildir. Yünlü gabardinlerden yapılmış ke. merli, bol düğmeli gabardin paltolar ve eteğin ucunu hafif gösteren uzun truvakar paltolar da çoktur. Tweed'- ler, kareli kumaşlar, ekoseler, yumu- şak düz kumaşlar aynı şekilde moda- dır. Mantolara eş kumaşlardan ya- pılmış bereler, bere-şapkalar ve hafif kenarlı spor şapkalar da öyle... Kısa ceketli (o birkaç siyah abiye tayyör müstesna, parisli hazır elbise- cilerdn tayyörleri bu mevsim daha çok uzun ceketli, bol düğmeli, spor; bazı- ları İse bel altondan kuplu ve dikişli- dir. Bunların arasında, yandan düğ- meli uzun ceketlerin bellerinde bazen deriden kemerler bulunmaktadır. Bazı tayyörler ise tam kolsuz olup, bunlar uzun kollu ve devrik yakalı sveterler ile birlikte giyilmektedir. 1965 mantoları Kışa hazırlık Başarısız Öğretmen Jale CANDAN Her ders yılı sonunda gazetelerde o yılın başarılı ve başarısız öğrencilerinin oranını gösteren rakkamlara rastlarız. Bu basanda kullanılan o ölçü, doğrudan doğruya, sınıf geçme veya okullardan mezun olmadır, özellikle son yıllarda başarılı çocuklar oranının bir hayli düşük olması gerçekten üzücü olmakla beraber, bence, bunu yalnızca bir gençlik problemi olarak değerlendirmek ve bu konuyu yalnızca başarısız çocuk" yönünden incele- mek doğru değildir. "Başarısız öğrenci" konusu yanında bir de "başarısız öğretmen" konusu vardır ve birincilerin miktarı ,hiç şüphe edilmemelidir, , ikincilerin yüzünden artmakta, her an kabarmaktadır. . Geçenlerde bir anne anlatıyordu: ilkokulu çok başarılı şekilde bitiren kızı,ortaokula başlar başlamaz matematikten güçlük çekmeğe başlamış; Not- lan hep | veya 2 imiş. Bu durumda, çocuk çok geçmeden matematikten haliyle nefret eder olmuş. Tabii, yalnızca bu dersten nefret etmekle kal- mamış, okuldan soğumuş, matematik dersinin bulunduğu günlerde, bilerek veya bilmiyerek, okula gitmemek için, hastalanmaya başlamış. Anne, çocu- gunun matematiğe karşı özel bir kabüiyetsizliği olduğunu düşünerek, yıl sonuna doğru, sınıf geçmesine yardımı olur düşüncesiyle, çocuğa bir özel öğretmen tutmuş. Bundan sonra da, herşey birden değişivermiş. O kabili- yetsiz çocuk, birkaç derste hem derse ısınmış-, hem de bütün meseleleri kolaylıkla çözer olmuş. Son yoklamada da yüksek bir not almış. Meğerse sınıf öğretmeni "sert" liği ile meşhurmuş. Meslektaştan kendisine "Zehir" lâkabını takmışlarmış. Her yıl, onun sınıfından ancak beş - altı çocuk ik- mâlsiz olarak sınıf geçebilirmiş. Çocuktan dövmekle övünen öğretmen tipine zaman zaman her okulda rastlanır. Bunlar notlarının kıtlığı ile övünürler de, çocukların nasıl olup da iki ay, bilemedin üç ay içinde kendisinin bir ders yılı süresinde öğrete- mediklerini öğrendiklerini hiç düşünmezler. Birçok öğretmenin bugün, çocuktan yalnız bir dersten değil (o birçok dersten nefret ettirecek, okuldan soğutacak derecede öğretme tekniği" n- den habersiz olduğunu söylemek hiç de mübalâğalı oJmıyacaktır. daki gerçek hikâye buna bir misaldir. Eğer anne çocuğuna, tesadüfen, öğ- retme kabiliyeti olan ve çocuğa öğrenme zevki aşılayan bir özel öğretmen bulmamış olsaydı, o çocuk muhtemelen liseyi bitiremiyecek, yan yolda oku- lu bırakacak ve çeşitli altsanma duygularına kendisini kaptıracak, bâr ta- kım hayâli hastalıklara bile yakalanacaktı. Ben elişi, jimnastik ve bunun gibi nispeten kolay derslerden - çünkü okullarda bunlar pek basit şekille- riyle öğretilir * üstüste ikmale kalan, bn yüzden okulu asan, bu derslerden kurtulmak için bir takım kombinezonlara girerek başlarını derde (o sokan çocuklar bilirim. Yetişme çağındaki çocuk ban konularda çok hassastır ve en vurdumduymaz görünen çocuk, bazen bir öğretmenin yanlış davranışla- rina kurban gitmiş bir çocuktur. Ama öğretmen ne yapsın? Öğretmenin bugünün ihtiyaçlarına göre özel bir eğitim görmesi ve başarısının da öğrencilerinin başarısıyla muvazi o şe- kilde değerlendirilmesi şarttır. Kalabalık sınıflarda öğretmenlik etmek ko- lay iş değildir. Yeni bir teknik, yeni bir usül ister. Bugünün modern peda- goji sistemi, yâni psikolojiye dayanan disiplin de dünkü kayıtsız şartsız disiplin anlayışından çok başka bir durum yaratmıştır, öğretmenin bu hava içinde yetişen öğrencilere hitabedebilmesi İçin yepyeni bir görüşe psi- kolojiye, insanlararası münasebet kurma hassalarına sahip olması lâzımdır, öğretmen, aileden sonra çocuk -zerinde en etkili kimsedir. Onun madde- ten tatmin edilmesi, bugünün şartlarına daha uygun bir şekilde yetiştiril- mesi, ortaokuldan itibaren belge alıp sokaklara dökülen çocuklarımızı, bü- yük çapta, bu haksızlıktan, bu felâketten kurtarabilir. AKİS/27