KIBRIS OLAYLARI TO gibi kuruluşlardır, Amerika, İngil- tere, Rusyadır. Şimdi bunların önünde bu iyi niyetlerini göstermek için ha- sar bir firsat vardır ve Türkiye ken- dilerinden bunu beklemektedir. bu devletler gerçekten iyi niyetli ise- ler Kıbrıslı romları türk bombaların- dan kurtarmak için gösterdikleri gay- retleri, açlıktan susuzluktan okınlan, makineli tüfeklerin namluları altında her an ölümle karşı karşıya bulunan Kıbrıslı türklerden de esirgemememe- leri gerekir Johnson'dan mektuplar Ha lar" Ibuki bu durum karşısında Ameri- ka, gene "Johnson'dan Mektup- siyasetine başvurdu. Amerika Cumhurbaşkanının konuşurken iyi bir ilerlet adamı olduğunu, buna mukabil yazarken son derece kötü, ve anlayışsız beceriksiz bir politikacı haline gel- diğini bu mektuplar bir kere daha is- pat etti. Belki de bunun sebebi, "John- son'un Mektupları" na Başkanın sa- dece imza atması ve bunların daha zi- yade State Department'in türk ve yu- nan masasına bakan elenofil dilber şefi Mrs. Bracken'in ilham rüzgârına maruz kalmasıdır. (Her halde, An- karadaki Amerika Büyük Elçisi Ray- mond Hare tarafından adeta utanıla- rak Türkiye Hükümet Başkanına ile- tilen mektup bir müttefik olarak Ame- rikanın sadece bir sıfırdan ibaret ol- duğu hissini yeniden resmi çevrelere verdi. Zira geçen mektubunun altın- daki imza yerine "Acaba, imza Maka- riosun mu?" diye bakanlar bu defa "Acaba, imza Krutçefin mi?" diye bak- maktan kendilerini alamadılar. Nite- kim bir gün sonra Rusya bilinen va- ziyetini takındığında ve Krutçef Kır- gızistanda konuştuğunda Johnson'un İnönüye gönderdiği mesaj Berlinin or- tasındakinin eşi bir Utanç Duvarı ma- hiyeti aldı. Krutçefin Makariosa ver- diği teminat ile sevgili (o müttefikimiz Amerikanın bize NATO ve amerikan silahları konusunda yaptığı " arasında bir kıyaslama yapanlar, ne kadar Batı taraftarı bulunurlarsa i bu- lunsunlar "İnsanın aptal dostu ol- maktansa, akıllı düşmanı olması evlâ- dır" sözünü hatırlamadan edemedi- ler. Gerçi bu sırada Amerikanın Kıb- rıstaki elçisi (oOBelsher de Makariosa bir "Johnson Mektubu" vermekteydi ve bu mektup son derece sert bir ton taşımaktaydı ama haklı ile haksızı ay- nı sepete koymaya çalışmak elbette ki Amerikaya Türkiye de bir itibar getir- memekteydi. Johnson'un bilmediği, amerikan silâhlarından bir defa daha bahsedildiği takdirde Türkiyenin ko- layca "Al kolunu, ver diyetimi obe!" diyebileceğiydi ve türk umumi o efkâ- rının bu ruh hâleti içine girdiğiydi Akılsız Başın Cezası Kıbrıs meselesinin "CHP ve AP ta- rafından memleketin sosyal dâ- valarını yüzüstü bırakmak maksadıy- la istismar edilen bir mesele" oldu- gunu söylemek için ( akılsızlık kâfi midir? Pek kâfi olmasa gerek İddia- da bir kötü niyet payının bulundu- gu muhakkaktır. Zira Kıbrıs mesele- si Türkiyenin arzusu hilâfına çıkmış, onun başına çıkarılmış bir mesele de- gil midir ki? Bunu, en akılsız kimse dahi kolaylıkla görebilir. Halbuki bu, bizim "açın sol"un id- diasıdır ve Türkiye İşçi Partisi bu görüşü savunmakla övünmektedir. Atatürkün dış politikasının ter- kedilerek 1947'den itibaren Türkiye- de bir başka politikanın, milli men- faatlerin zararına ve bazı hususi men faatlerin lehine olarak siyasi partner- ce birlikte yürütüldüğünü söylemek de sadece akılsızlıkla olmaz Neden leplerini reddettikten kayla ittifak ettiğimiz senedir Tru- man Deoktrininin başladığı sene.. Ne yapacaktık? Demek bizim "aşın sol"a kalsaydı rusların taleplerini kabul e- decektik. türk anavatanından toprak verecektik ve türk boğazlarının kont- rotuna boyun eğecekti Bu Atatürkün politikasının tam tersidir. Böyle bir teslimiyeti (o Atattirkün dış politikası diye reklâm edebilmek mutlaka kütü niyeti gerektirir. AKİS/10 Memleketimizde dış politika ile il- gili meselelerin içyüzünün kıskanç- lıkla halk kütlelerinden ( gizlendiği" de sadece akılsızlıkla iddia olunamaz. Zira her hangi bir gazeteyi açınız, orada dış politikanın sereserpe tar- tışıldığı görülecektir. Dünya basını- nın türk basınından yaptığı bütün ik- tibaslar hep bu tartışmalarla ilgili yanlardır. (o Hele "Amerikanvari iki parti sistemi, bu partilerin yüzeysel meseleler dışında, iç ve dış politika- savunduktan dış politika Misak-ı Milliye aykırı oldu- ğundan kamu oyuna açıklanmaz ve ana iktidar ile muhalefet partilerinin ortak bir sırrı olarak saklanır" demek biraz kötü niyetin de delili değildir. Bunu söyleyecek kadar insafsız bu- lunmak, mutlaka fazla kötü niyete ihtiyaç hissettirir. erikanın amacı Kıbrısta ken- di hakimiyetini kurarak Orta Doğu- daki son ingiliz deniz üssünü kaldır- mak ve İngiltere yerine oamerikan nüfuzunu bu bölgede kuvvetlendir- mektir" sözü Amerikaya karsı bir kız- gınlık ifadesi delildir Zira bu söz- de hiç bir gerçek payı yoktur Ha- diseler hep göz önündedir ve Ame- rikaya kırılmak gerekiyorsa bunun bin sebebi vardır, fakat bir tanesi bi- le bu değildir Ne akılsızlık, ne milli hiddet bu iddianın altındadır Bu id- dianın altında kötü niyet vardır. "Gerçekte Türkiye ve Yunanista- nın iktidar çevreleri Adanın bağım- sızığa (okavuşmamasında A.B.D. ile. mutabıktırlar. Türkiye ve Yunanis- tan arasındaki tartışma sadece, Ada- nın hangi şekil altında İngilterenin nüfuz bölgesinden çıkıp Amerikanın nüfuz, bölgesine gireceği konusu üze- yolundaki (o bizim "aşın solun iddiası ile, bırakınız akılsız- , dangalaklığın en koyusu ile da- hi izah olunamaz. Türkiye ile Yuna- nistan arasında, bir bu ihtilâf var- mış! Şimdi, "aşırı sol "un savunucula- rına sormak lâzımdır : Bu "aşın sol" bu memlekette, bu kafayla nasıl iti- bar sahibi olur? Söylediği sözü" değildir. Söylediği dür. Herkesi kör ve sağır yarine ko- yup Atatürkten, Misak-ı Milliden, milli menfaatlerden bahsetmese de, dese ki: "Biz, Rusyadan yana olalım ve onun görüşlerini savunalım. A- merikayla .münasebetlerimizi (o kesip Moskovanın politikasını benimseye- lim" belki daha akıllıca bir davranışı benimsemiş olur. Türkiyenin Makari- osu desteklemek suretiyle Kıbrısı bir Akdeniz Kübası haline getirmeye ça- lışmasını tavsiye etmek de. biraz de- gişik dahi nl nihayet bir dış po- litika görüşü Bari "aşırı 1 sö milletten bu sa- mimiyeti esirgemeze!