söyledi: Eğer şartlar arzu edilen is- tikamette (odeğişmezse (oandlaşmalar muvacehesinde (o Türkiyenin bir mü- dahale hakkı bahis konusu olacaktı. Başbakanın u izahatı ve alınacak tedbirler Bakanlar Kurulu üyeleri ta- rafından tasvip gördü. OO toplantıda bir nota hazırlanması ve bu notanın en kısa müddet içinde Papaz Başka- na ulaştırılması karar altına alındı. Makariosa (gönderilecek olan nota Dışişleri Bakanlığında hazırlandı. Papaz Başkana gönderilen notada, anlaşmazlığın (Birleşmiş Milletlerdeki geçirdiği gelişmelere kısaca değinili- yor ve sonra Türkiyenin Kıbrıstaki yüzbini aşkın soydaşının hayat, refah ve güvenliğini korumakla görevli ol- duğu belirtiliyordu. Barışa bağlılığını her vesile, ile ispat etmiş olan Türk Hükümeti ve Türk Milleti bugüne ka- dar cereyan eden kanlı olayları derin bir üzüntü ve heyecan içinde (fakat devamlı bir soğukkanlılıkla izlemişti. Fakat son günlerde türklere karşı gi- rişilen tecavüz hareketinin bütün in- sanlığı isyana yöneltecek bir nitelik den gözden geçirilmesini gerektiriyor- du. Bu inançla Türk Hükümetli Ma- kariostan, Kıbrısta türk topluluğuna karşı girişilen tek tek ya da toplu bü- tün tecavüzlerin, kıtal, yağma, soy- gunculuk, kundakçılık, ırza tecavüz, işkence gibi fiillerin derhal durdurul- masını, Adanın her tarafında derhal ateş kesilmesini ve mevcut ateş-kes anlaşmalarına uyulmasını, türk hal- Papandreu Delinin attığı taş kına uygulanan muhasaranın kaldırıl- masını, hareket, ulaştırma ve haber- leşme hürriyetinin derhal ladesini, a- lınmış türk rehinelerinin vakit geçi- rilmeden geri verilmesini Aksi takdirde. Türk Hükümetinin sa- ran kesindi: Her ne pahasına olur- la olsun 16 Ağustos 1960 tarihli Ga- Biz ve yunanlılar Kös anlaşmazlığının en iyi hal çaresinin ancak Türkiye ve Yunanistan arasında, görüşme yoluyla bulunabileceğini söylemek bir kehanet de- ğildir. Makariosun Yunanistanın, Fazıl Küçüğün Türkiyenin kontrolundan zaman zaman çıktıkları, kaçtıkları, , aşırılık yollarına saptıkları doğrudur. Ama Ankara ve Atina Hükümetleri & işi sıkı tutarlarsa, iyi niyetle ve dema- gojiden uzak olarak meseleyi ele alırlarsa arzularını Kıbrıtaki türk ve ram cemaatlere kabul ettirmeleri imkansız sayılamaz. Nihayet Adalı rum cemaatin gözünün Atinada, türk cemaatin gözünün ise Ankarada olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Bu rabıtanın yanında iktisadi ve mali bir çok başka bağ da vardır ki gerekirse iki büyük memleket bunların her birinden e rpm An ve Yunanistan bir masanın başına oturduklarında, eğer gerçek ve ciddi bir netice elde edilmek isteniliyorsa iki taraf adına konu- şacak kimselerin hareket serbestisine sahip olmaları lâzımdır. Türkiyede Hükümetin böyle bir durumu vardır. İnönü, sözü söz olarak telâkki edile- bilecek bir güce sahiptir ve bir karara vardı mı onu memleketine kabul ettirebilecek haldedir. Yunanistan? Ama Papandren? Komşumuz ve onun Başbakanı hakkında bu kadar iyimser olmak imkanı mevcut değildir. Gerçi Papandreu Mecliste kuvvetli bir çoğunluğa dayanan ve seçmenin vizasını yeni almış bir iktidarın başındadır. Fa- kat Kıbrıs İşinde tuttuğu yol ve körüklediği cereyanlar öyle coşkun ve tehlikeli hisleri harekete getirmiştir ki şimdi Başbakanın kendisini bun- lar altında ezik hissetmemesi son derece zordur. Bunun yanında Yunanis- tanın hiç bir zaman ciddi bir milli birlik manzarası göstermediği, yunan- lıların hep birbirini yediği ve kütlelerin ancak aşırılıkta birleşebildiği unu- tulmamalıdır. Karamanlis ve arkadaşları bu milleti refahta, saadette, kal- kınmada ve ilerlemede bile birleştirememişlerdir. Böyle bir durumda Tür- kiye ile Yunanistan başbaşa, Kıbrıs Meselesi kadar çetrefil bir konuda bir sıhhatli hal çaresini nasıl bulabilirler? Böyle bir yolun rm isteyenlerin başında iki memleketin va ve Batı Blokunun lideri Amel Amerika hâdiselere ge sikii gözleriyle bakmalıdır. Eğer Yunanistanın bu dani onuşmalarda kendisi için bir avantaj olabileceği sanılıyorsa, bize dönü- de “Canım, onun ha lini görüyorsunuz! A işini biraz kolaylaş- tırmak lözum. Hafiften bir iki tâviz verseniz o da kendi umumi efkârına daha kolay hâkim olabilse" denilebileceği ve İsmet Paşanın bunu kabul edebileceği im me fena halde yanılınıyor demektir, İşini Türkiye ve Yunanistan en halledeceklerse Papand- reunun İnönü vaziyetine gelmesi lâzımdır. Yoksa, İnönü için memleketi bir "Yunanistan Havası"na sokmak işten bile değildir ve böyle bir hava bir günde yaratılabilir. Ondan sonra da İnönü Amerikalılara "Türkiyenin ha- lini görüyorsunuz. Ben bunlara nasıl söz anlatabilirim?" diyebilir. unlar, bizim rağbet ettiğimiz usüller değildir. Gönül isterdi si bunlara Papandreu da itibar göstermesin, Kıbrıs İşini bir yanma Makariosu, diğer yanına Grivası alarak hal- letmeye kalkışan bir yunan Başbakanının kendi ağrım ar İstese de, bir bataktan çıkamaz hale gelmesinde şaşılacak bir taraf yı Ece, o zaman bu Başbakan nasıl ciddi ve tesirli bir this olarak te- lakki edilebilir? Papandreu önce suları tahrik ettiği cereyanın aksi isti- kametinde akıtmak hususundaki iyi niyetini göstermelidir. Böyle bir gayret ise henüz ufukta görülmüyor. Pi Andlaşması gereğince sahip ol- ğu tek başına müdahale hakkını im. Elçiler Bakanlıkta istiyordu. Ni tercümesi ancak gece y doğ de bulunmak üzere Atinaya gitmiş o- AKİS/7 mamlanabildi. Bir ai & Yl Kialı Polün cenazesin-