HAFTANIN İÇİNDEN 1 Hadisenin 3 Hikâyesi undan yirmiiki, yirmiüç sene evvel Türkiyede gene B böyle isterik sayhalar yükseltilmekteydi. Çok kim- senin nazarında İkinci Dünya Harbi kıvamına gelmişti ve o taraftan veya bu taraftan savaşa katıldığımız tak- dirde elde edemeyeceğimiz nimet yoktu. Adalar, Irak, Suriye hep bizim olacaktı. İsmet İnönü böyle bir adımı atması için çok zorlanmış, türk tarihi bakımından bu kadar önemli bir fırsatı kaçırdığından dolayı kınanmış, kararsızlıkla, tereddütle, çekingenlikle, hatta korkaklık- la suçlanmıştır. Almanlarla birlikte harbe girdiğimiz takdirde bir rus peyki olacağımız. Müttefikler lehinde zamansız bir vaziyet aldığımızda rus orduları tarafından kurtarılacağımız anlaşıldıktan sonra dahi bu memleket- te İsmet İnönüye «Harbe girmemek suretiyle Türkiyenin erkekliğini öldürdü» diye hücum edenler olmuştur. ugün, «Türk Ordusu Kıbrısa!» diye bağırılıyor. Kütlelerin heyecanını ve ruh haletini anlamak kabildir. Sokaktaki Adamın en sakininde bile bıçak kemiğe da- yanmıştır ve gösterilen bunca sabrın, iyi niyetin ve an- layışın mukabelesiz bırakılması, bir fodul papazın cüre- tini devam ettirmesi, yedi düvelin ona Hanyâyı-Konyayı göstermekte aciz kalması hisleri en taşkın hale getir- miştir. Kütleler, sonun ne olacağını düşünmekle mükel- lef değillerdir. Onlar, birden parlayan ateş, birden coşan sel gibidirler. Madalyonun öteki yüzünü memleketin so- rumluları ve onlarla birlikte akılbaşında, uyanık, basi- nislerinin esiri olmamaya çalışan aydınları düşü- Bundan dolayıdır ki sokaktan gelen seste şaşı- lacak bir şey yoktur ama bir takım çevrelerin ucuz «Biz alçak değiliz! Bizim şerefimiz var! Kalkın ey ehli va- tan!» edebiyatı yaparak isteriyi körüklemeleri kolay an- laşılır bir davranış değildir. Ancak, şunun bilinmesinde fayda vardır: o Türkiye kararını, memleketin içinde veya Kıbrısta türk cemaati tarafından yaratılacak bir havaya uyarak vermeyecek, sadece yüzbin değil, otuz milyon türkün mukadderatı- nın, şeref ve haysiyetinin, hatta hayatının bahis konu- su olduğu gerçeğini hatırından hiç çıkarmayacaktır. Kıbrısa bir müdahalenin manasını iyi bilmek lazım- dır. Görünen şudur ki haklılığı aşikar bir (çıkarmaya mecbur bırakıldığımız takdirde, ifade ettikleri memnunauzluğa rağmen Amerikanın ve Rusyanın, eli- mizi çekmemeleri kuvvetle muhtemeldir. İngiltere, üze- rindeki bir yükten kurtulduğu için sevinecektir. Yuna- nistan sahiden harekete geçecek midir, geçmeyecek mi- dir, belli değildir. Kopardığı gürültünün, türk kuvvetle- riyle tek başına karşı karşıya kalmak şıkkı doğduğunda, iğne yemiş balon gibi sönmesi de kabildir, deliliğini so- nuna kadar götürmesi de. İki halde de çekinilecek bir şey yoktur. Fakat, Kıbrısta bir türk ordusu! Bunun, bir arı ko- vanına el sokmaktan farkı var mıdır? Diyelim ki bütün ikmal işleri mükemmel yürüdü ve bu seferin korkunç maddi külfeti karşılandı. Askerlerimle Adada çiçekle karşılanmayacaktır. Makariosun çeteleri Yeşil dayı türk askerine bir kızıl cehennem yapmak işin ellerinden Metin TOKER Belen hiç bir şeyi artlarına koymayacaklardır. Türk bir- likleri mukabele edecekler, ateş açacaklar, öldürecekler, yakacak ve yıkacaklardır. Makariosun, yunanlıların e ellerindeki propaganda mekanizmasının biri bin yaparak koparacakları feryadı güzlerinizin önüne (getirebiliyor musunuz? Hakti davamızın bir anda haksız hale gelme- si, aranan siyasi hal çaresini, bizim bakımımızdan o ko- laylaştırır mı? İngilizler bir tarihte Adada onbinlerle as- ker bulunduruyorlardı. Çete savaşı onların hepsini ove Londrayı canından bezdirmiş, bütün imkânlarına rağ- men Adayı öyle süküna kavuşturmanın mümkün olmadı- ğını göstermiştir. Hiç bir sorumlu türk, ii o DI dikkat nazarına almadan harekete geçemez. İsmet İnönü gibi bir tecrübeli siyaset adamını Zorlayabileceklerini sanan- lar aldanmaktadırlar. ma aynı şekilde aldanmaktadırlar, eğer mevcudiyet! aşikâr bu güçlükleri İsmet İnönünün her hal ve şart- ta harekete geçmesini mutlaka önleyecek kesin imkân- sızlıklar sananlar varsa.. «İnönü müdahale etmez!», «İnönü müdahale edemez!» yolunda (dostlarımıza müttefiklerimize hâkim olabilecek bir düşünce Yakın Doğuda tarifsiz ihtilâtlara bir anda yol açabilir. Bir ha- reketin bütün cephelerini düşünmek başka şeydir, o ha- reketi göze alamamak başka şeydir. İnönü'ye hem ame- rikalılar, hem ruslar bir müdahaleden memnun olmaya- caklarını söylemişlerdir. İnönü onların ikisine de a madan yapamayacakları hareketlere mecbur etmemek lâ- zımdır. İnönü kafası kızıp «Haydi çıkalım!» diyecek veya suni şartlara esir olacak adam değildir. Ama, «Bir Ççı- karma kaçınılmaz hal alırsa Adaya çıkacağımı biliniz» diyorsa bunun bilinmesinde fayda vardır. Nihayet türk kuwetleri bir taksim hattını Adada süratle gerçekleşti- rirler, bizim köylerimizi beriye alıp rum köylerini öteye iterlerse fiili bir durum kendiliğinden teessüs eder. Böy- le bir durum üzerinde açılacak konuşmaların (o başarıya ulaşması elbette ki daha kolay olacaktır. K ibrıslı rumlar Güvenlik Konseyinde «Türkiyenin tek taraflı müdahale hakkı kalkmıştır» diye feryat edi- yorlar. Bu, hamamda şarkı söylemekti)*. Aksine, Güven- lik Konseyi her kararında bize bu hakkı tanıyan garanti anlaşmalarının mevcudiyetini kabul etmiştir ve Ona atıflar yapmıştır. O bakımdan, rumların davranışı hiç kim- seyi hiç bir yere götürmez. Bugün üzerine politika bina edilebilecek vesika, Tür- kiyenin Makariosa verdiği notadır. Oradaki hususlar ye- rine getirildiği takdirde barış yoluyla bir hal çaresi ara- nılabilir. Türkiyenin bir maceraya atılmaya hiç niyetli olmadığı, buna mukabil sorumsuz çevrelerden gelebilecek her macera hevesine mukavemet edebilecek kadar kuv- vetli ve sağlam bulunduğu bilinmelidir. Çalan saat, herkesin aklını başına alması saatidir. AKİS/5