zaklara götürmeye muvaffak olmuştu. Yalnız davetliler yüzü aştığı için film ellişer kişiye iki seansta gösterildi ve misafirler bir yandan nefis çin yemek- leriyle ağırlanırken, bir yandan da film gösterildi. Böylece, meşhur çin misafirperverliğine de güzel bir örnek verilmiş oldu. Üniversiteli Kadınlar Derneği An- kara Şubesinin üyeleri o gün Çin Bü- yük Elçiliğinde iyi bir vakit geçirmek- le kalmadılar, bu toplantı. Derneğe, burslar için 1700 lira kâr getirdi. Ba- yan Shao-Yu-Tin Derneğe yardım ola- rak hem evini açmış, hem de bütün masrafi üzerine almıştı. Üyeler ise ge- lir koluna bir giriş ücreti ödediler. Böylece kar, sermayesiz ve yüzde yüz oldu. " Toplantıyı tertiplemiş olan Ferihan Gürsoy, burslu öğrenciler namına, ger- çekten mutlu görünüyordu. Uyanan bir dernek ıbrıstaki ofeci olaylar, kongresini K yaptığı iki yıla yakın bir zaman- dır derin bir kış uykusuna dalmış gö- rünen bir derneği, Türk Kadınlar Bir- liğini bu uykudan uyandırmışa benze- mektedir. Türk Kadınlar Birliğinin nihayet bir araya gelerek, bu konuda Dünya Kadınlar Birliği Başkanlığına ve Birleşmiş Milletler Kadın Hakları Komisyonuna birer uyarıcı bildiri yol; lamaları türk kadınlarını ve türk ay- dınlarını gerçekten sevindirmiş ve Bir- dirilmesi anlamında bir etki u- yandırmıştır. Bildirilere, feci olayları gösteren, e ürpertici resimler de ilâve edilmiştir. AKİS/28 Boşanmalar ve Evlenmeler Şon zamanlarda gazete sütunlarında boşanmanın kolaylaştırılması tezini savunan birçok fikir yazılarına rastlıyoruz. Söz konusu olan daha çok, tek tarafın direnmesi ile sürüncemede kalan boşanma dâvaları ve bunlara bir hal çaresi bulunması yolundaki düşüncelerdir. Bence, bu yazıları misal . olarak süsleyen duygulu hikâyeler, kaidenin ancak istisnasıdır. Çünkü Türkiyede boşanmanın güç olduğunu söylemek, gerçekten mümkün değildir. Karşılıklı anlaşma halinde eşler, bir celsede ve büyük bir kolaylıkla birbirlerinden ayrılabilmektedirler. Tek taraflı bo- şanma talepleri ise, hâkimin şahitleri dinlerken edindiği vicdan kanaatine göre, bazen davacının lehinde, bazen de aleyhinde sonuçlanmaktadır. Evlenmenin, iki tarafın yaptığı bir anlaşma ile meydana geldiğini dü- şünecek olursak, bu anlaşmanın gene iki tarafın isteği ile bozulması veya bir tarafın suçlu durumda bulunması veya muhtelif sebeplerle müşterek hayatın devam edemiyecek bir hal göstermesi, hâkimin bu konuda kanaat sahibi olması zorunluğu kendiliğinden meydana çıkar. Çünkü biz aile mü- essesesini yalnızca, bir kadınla bir erkeğin birbirlerinden hoşlanıp birleş- mek için başvurdukları bir müessese olarak ele alamayız. Cinsel yakın- --k, hoşlanma, muhakkak ki bu birleşmenin kuvvetli bir unsurudur ama, tek amacı değildir. Aşkın, sevginin, sempatinin ve hoşlanmanın süslediği gerçek amaç, neslin devamı ve insanoğlunun, aile dediğimiz küçük insan topluluğu içinde en az gıda kadar muhtaç olduğu sevgiyi ve yakınlığı bu- lup, mutlu olarak, yararlı olarak, lem vim Yani kadınla erkek evlenirlerken, aynı samanda büyük bir ödev yüklenmektedirler. On- dan sonra da, sudan sebeplerle, bu ödevden kaçınamazlar. Çünkü insanla- rn hür olma hakları başkalarının hürriyeti ile sınırlanmıştır. Hiçbir in- sanın zevk için evlenip, zevk için ayrılmaya ve zevk için, bakamıyacağı ço- cukları dünyaya getirmeye hakkı yoktur. Gerçi aile müessesesini korumanın en iyi yolu boşanmayı güçleştirmek değil, evlenmeyi, gençleri bu konuda aydınlatarak ve bir takım yanlış ge- leneksel inançları kaldırarak, bazı kuvvetli esaslara bağlamak, evlenmeyi bu anlamda güçleştirmektir. Ama toplumsal seviyenin buna müsaade et- mediği devirlerde aile müessesesini korumak için konan boşanmayı güçleş- tirme kayıtları bugün çok hafiflemiş şekilde, halen, yürürlüktedir. Çünkü birçok toplumlar bunu henüz, en. kolay yol olarak görmekte ve gelişigüzel evlenmelere ancak böyle, bir miktar mâni olabilmektedirler. "Evlilik nedir?"diye bir soru ortaya atacak olursak, bu konuda toplu- mumuzun ne derece değişik ölçülere sahip olduğunu görürüz. Kimi genç- ler için bunlar sinema dünyasında yaşıyan belirli bir çevreye mensup gençlerdir- evlilik, kaş-göz meselesi, kısaca güzellik ve cazibe meselesidir. Cinsel meselelerini evlilik haricinde hiçbir şekilde hal yoluna koyamamış bir toplum olarak, zaten, evliliği yalnız cinsel bakımdan ele alan gençleri de kınayanlayız. Bir başka çevre için evlilik, doğrudan doğruya, bir karşı- lıklı menfaat meselesidir. Erkek, ucuza en iyi şekilde bakılmak için, kadın ekmeğini temin için evlenir ve bu ölçüler çevreye göre değerlendirilir." Gene yurdumuzun bir kısmında evlilik, bir iş anlaşması, bir ticarettir. Kadınlar, kızlar ağırlıklarına göre satanlar, bu sayede evler . Bir erkek,evli iken, bir başka kadını sırf tarladaki çalışma gücünü artırmak için alır. Memleketimizde kadınlar, para da kazansalar, erkeksiz rahat hayat yaşı- yamaz ve hattâ gece bir sinemaya bile yalnız gidemezler. Evlenmenin daha çok çeşitli sebepleri vardır. Bunların çoğu insanları mutluluğa götürmek için yeterli değildir. Hele bir de, mutluluğun zembil gibi gökten inmesini bekleyenler, evliliklerini tam bir çıkmaza sürüklerler. Evlenmek için kadınla erkek arasında bir fizik cazibe, hiç olmazsa bir hoşlanma şarttır. Ama bunun yanında kafa anlaşmasını, gelenek ve görenek bakımındım, görüşleri yoklamak gerekir: Hayat ve evlilik hakkında, doğa- cak çocuklar hakkında taraflar ne düşünmektedirler? Evliliğe karar ver- meden bütün bunların bilinmesinde fayda vardır. Yüzdeyüz bir anlaşma elbette ki söz konusu değildir. Ancak çiftler, evlenmeden önce; birbirlerini! tanımalı, birbirlerini nasıl tamamlıyacakları ve ne derece fedakârlığa kat- lanabilecekleri hakkında bilgi sahibi olmalıdırlar. Bundan sonra da "bir- biri için yaartılmış" insanların bunu daha çok çaba ve iyiniyetle elde et- tiklerini düşünmek ve esas önemli konularda anlaştıktan sonra teferruat için fedakârlık gerektiği konusunda karşlıklı anlaşmak, bu evlilikten do- gan çocukların mutluluğunu en ön plana almak gerekir. Jale CANDAN