sebebin seçim endişesinden doğduğu- nu ileri sürdü. Biraz da YIP yi met- hettikten sonra koltuğuna yaslanarak dudaklarının kenarına takılı soluk ve zoraki bir tebessümle masanın çevre- sindeki gazeteciler; osüzmeye başlar.. Alicanla daha önce bir kaç kere ko- nuşmuş olan hemen bütün gazeteciler bu hareketin anlamım biliyorlardı. Ge- nel Başkan söyliyeceklerini o söylemiş,, toplantı bitmişti. Ama o sabah basın mensupları nedense biraz fazla muzip tiler. Alıngan Alicanın sinirleneceğini hiç düşünmeden olmadık sorular sor- dular, olmadık tavsiyelerde obulundu- lar. Bir ara söz liderlerden açılınca genç bir gazeteci odada adeta tabanca gibi patlıyan bir lâf etti: "— Beyfendi, herkes başkalarından birşeyler öğrenir. Siz de bazı politika- cılardan bazı şeyler öğrenmelisiniz. Oda bir an koyu bir sessizliğe gö- müldü. Bütün gözler genç gazeteciye çevrilmişti. Ama Alacan hiç renk ver- medi; Sadece son derece soğuk bir sesle "— Meseli ne gibi şeyler?" o diye sordu. "— Biraz daha sempatik olun efen- dim. Meselâ Kasım Gülek gibi bol bol el sıkın. Gazetecinin açıklaması havayı bi- raz yumuşattı. Herkes gülmeğe o baş- ladı. Alican da gülümseyerek ağır ağır konuştu k — Ben de aynı kanaatteyim. Ama bunlar şekli şeylerdir. Aslında pek çok politikacının da esasa taallük eden şeyleri öğrenmeleri lâzım." Neyse ki Alican tevazu göstererek "bu, esasa taallük eden şeyleri de ben den öğrensinler" dememişti. Alicanı sinirlendiren bir diğer konu da gazetecilerin evine vakitli (vakitsiz telefon etmeleridir -Bir başka mezeteniniim "-- Efendim, bizimle telefonda konuş muyor veya cevap o Ver- miyorsunuz" - onuda, bir haber gazeteci Alicanı ile şikâyet oetmiş- tir - diye yakınması üzerine : "— Siz de vakitli vakitsiz telefon ediyorsunuz" diyerek cevâp verdi. BU konudaki tartışma daha bir süre de vam ettikten sonra Alican, bir kaç ke- limeyle meseleyi halletti : "— Beni sabah 9 dan sonra ve gec de 23 den önce ararsanız konuşurum yoksa konuşmam." Toplantıdan çıkarken halâ gülüyorlardı. nutmuşlardı. : gazeteciler İstifaları çoktan u- Kulağa Küpe Liderden gel! bizim Ekrem Alican. Mecliste yaptığı bir talihsiz çıkışta ne dehşetli lider olduğunu belli et- mişti. Alican efendi Meclisteki o Ba- gımsızları suçlamaya kalkıştı- ğında bunlardan Malik Yolaç çık- mış ve vakitler C.H.P. ile A.P. dışında. bir Üçüncü Parti kurul- ması için yapıldığını o zaman Alicanın den otuz milletvekilinin apartılması” nı is- tediğini açıklamıştı. o Buna pek içerleyen Alican da hemen Malik Yolaçı suçlama yoluna gitmiş o ve şunu ileri sürmüştü: Efendim, gü- ya bu Malik Yolaç kendisine git- mişti, "Gazetem emrinize amade- dir” demişti -tirajı 200 bine yakın Alican da reddetmişti. Daha o gün kimse. Alicanın bu sözleriyle pia suçladığını anlaya- mamıştı. r 200 bin tirajlık ga- zetenin sahili bir parti o liderine geliyor, ona gazetesinin emrinde olduğunu söylüyor -Neden ? o Deli mi bu adam ? - ama lider reddedi-- olan Akşam gazetesi, bunu yor! Böyle Lideri, dama baca yap- mayacakları — açıktır.. Alican bu hafta verdiği bir de- meçle bunu teyit etti. Söylediği söz şudur: "Bu hâdise bir basın . yapmaya bile değmezdi am, , toplantısı yapmaya bile değmez” dediği hadise: Y.T.P. den, çoğu senatör ve milletvekili 15 ayrılması! caba Alican, basın toplantısı . için tufanı mı bekliyor? Ama ona vakti olmayacak oher halde. Biliyorsunuz, adam "Ben- sonra, tufan” demişti. Alicanın kendisi o bir maaşallah! tufan, Sessiz ve derinden slında istifa eden bu 9 senatör ve Aş milletvekili YTP. için büyük bir önem taşımaktadır. Zira parti kuru- luşundan bu yanan AP ile ancak bu şahısların yardımı ile rakabet edebil- miştir. Meselenin aslı bundan Üç yıl karlar önceye, 1961 yılının başlarına kadar u- YURTTA OLUP BİTENLER zanmaktadır. Bu tarihte YIP henüz kuruluş halindeyken partinin dirijân- ları iki kanıptan seçilmekteydiler. Es- ki Hürriyet Partisi ile uzak veya ya- kın bir ilgisi olanlar, ki bun- ların başında Ekrem Alican, Yusuf A- zizoğlu, Raif Aybar, Aydın Yalçın gel- mekteydi ve eski D.P. liler.. Alican ve arkadaşları (o ikinci kamptan olanları açıkta kalan DP. oylarını YTP de ka- nalize edebilmek için partiye almışlar ve ileride bu şahısları da nispeten da- ha mutedil hale getirebileceklerini um muşlarda. Ancak eski DP. lilerin de kendilerine göre bir takım hesapları vardı. Henüz ihtilâl idaresi içinde olan Türkiyede eski Hürriyet (| Pattilileri paravana olarak kullanmak ve ilk fırsatta partinin idaresini ele mek... geçir- Böylece peşin hesaplarla ve daha kuruluşunda çelişmeli olarak (odoğan P de bu iki grup üç yıl boyunca hemen her meselede karşı karşıya gel diler. Meseleler büyük olduğu nispette, ihtilâflar da büyük oluyor, küçük me- selelerde ise daha çok Alican grubu- nun verdiği tavizlerle anlaşmazlıklar kısa bir süre için de olsa geçiştirilebili- yordu. Nihayet ilk ciddi ihtilâf 1952 yı- lının Mart ayında patlak verdi. Alica- nın Gruba rest çekmesi ve istifa mek- tubu yazması üzerine Genel Başkanın kendileri için bazı iyilikler odüşündü- günü sanan Genel Sekreter İrfan Aksu, Prof. Esat Eğilmez ve Yusuf Kazancı - oğlu partiden ayrıldılar. Oysa Alicanın bu hareketi tamamen bir blöften iba- Aslında parti kurulurken dü- şündüğü "mütfritleri mutedil hale ge- tirme" politikasını bir yana bırakmış, mütereddit bir politika gütmeğe baş- lamıştı. AP ile bir taviz yarışına gire mıyeceğini bile bile Öçten ve eski DP lilere sempatik görünmeğe ( çalışıyor, bir yandan da koalisyon o ortaklığını hatırlayarak, Grup toplantılarında ara da bir "Bir ayağı AP. de, bir ayağı YTP. de olanlar ayrılsın" şeklinde çı- kışlar yapıyordu. İlk ihtilâfı takiben, çeşitli bahane- lerle kopmalar devam etti. Kısa fasıla- larla Turhan Bilgin, Cevat Önder, Ser- vet Sezgin ve Fikret Filiz YIP den ayrılarak AP. ye geçtiler. Bu arada da Apaydın kardeşler, Kâmuran Evliya- oğlu, Turhan Kapanlı. Emin Kansu ve Nihat Su AP den transfer edilmişler- di. 1963 yılının başlarında Menekşe so- kaktaki Monako Otelinde yapılan bir istişari toplantıdan sonra parti için- deki gruplar daha belirli bir hâl aldı. AKİS/13