"Analarımız,, ve biz.. Mi gazetesinin tertiplediği "bir memleket gerçe- Konulu röportaj yarışmasında birinciliği oalan adlı büyük inceleme bu yazıyı okumalıyız, hem tekrar tekrar okumalıyız. Hattâ okumakla da yetinmemeli, ezberlemeliyiz. Dur- sun Akçamın ortaya kiyduğu gerçeği duymakla yetin- memeli, karanlığa tutulan ışık gibi, kafamızda taşı malı, derdimizin çaresini bulmalıyız. Gerçi Dursun Akçamın bize anlattıkları bilmediği- miz şeyler değildir. Köy kadınının çilesi, onun yasa- maya mahküm edildiği bayat, toplumumuzun büyük dâvalarından sadece biridir. Ama şunu söylemek 7Zo- rundayız ki, biz bu acı gerçeği de, birçok açı gerçek- ler gibi deşecek yerde gömmeyi, kütlemeyi, hafifletme- yi tercih etmişiz, hattâ unutmuşuzdur. Dursun Akçam ise bu gerçeğe büyük bir içtenlikle, bilerek ve duya- rak dokunmuş, analarımızın ancak içli türkülere ak- seden seslerini bize iletmiştir. "Analarımız" yazısında, Doğu Anadoluda bir kadı- nın nasıl doğup büyüdüğünü, nasıl evlenip yaşadığım ve öldüğünü bütün çıplaklığıyla görüyoruz. Doğuda ka- dın, tıpkı ileri toplumlarda olduğu gibi, çalışır oma, bu, sahibine mutluluk ve hak kazandıran hür bir çalışma değil bir köle çalışmasıdır. Tarlada ve evde, hiç dur- madan çalışan kadının hiçbir hakkı, hiçbir garantisi yoktur. O, yemeğini çalışırken yer, çalışırken doğu- rur, çalışırken ölür. Eğer hastalanır da yatağa düşer- se, bir lolona ekmeği bile fazla görürler ona... Evlen- yüzden, evlenmede yaş denkliği esas değildir. da bir genç kızın 8 yaşında bir çocukla veya 18 yaşında bir delikanlının 8 yaşında bir kızla başgöz edildiği, küçük kızların ihtiyarlara satıldığı sık sık görülen olaylardandır. "Başlık" usulü tam mânasile soysuz- laşmıştır ve evlenenlere yardım şeklinden çıkıp, kızla- rın açık arttırma usülü ile satışa çıkarılmaları anla- Yardımsevenler Derneği Genel Mer- kezine göndermişler, o Yardımseven- lerin Mamakta bir nakış-dikiş kursu açmasını o istemişlerdir. £ Yardımıse- venler Derneği Başkanı Dr. Mediha Eldem ve arkadaşları, Yönetim Ku- tulu toplantılarında meseleyi uzun uzun ve enine boyuna tartıştıktan sonra, nihayet Mamakta ilk olarak 6 aylık bir nakış atelyesi oaçmaya karar, vermişlerdir. Kuraları açmak kolay fakat başarılı şekilde yürüt- mek çok zordur. Yardımsevenlerin prensibi ise, ancak başarabilecekle- ri işlere girişmek ve işi yavaş ya- vaş geliştirmektir. Mesele Yönetim Kurulunda iyice plânladıktan sonra dir. bu haftanın başında, bir heyet Ma- mağ'a hareket etmiş ve Belediye bi- neteceklerdir. meğini faydalı AKİS/32 nasının üst katında Mamaklılar ta- rafından hazırlanan iki sevimli oda- da, kaymakamın, ğı bir törenle, kurs açılmıştır. yet Belediye binasının önüne vardı- ğı zaman müstakbel öğrenciler, pıda bekleşiyorlardı. sevenler Derneği nakış Ayten Ertal ile Hamiyet Koçver yö- Kabiliyetli bundan sonra iş sahası kendilerine iş bilgisi yanında, el e- şekilde bilgisi de verilecektir. ler bundan sonra Topraklıkta bir di- kiş atölyesi açmayı da düşünmekte- Kendi kendisine yardım prensi- bini uygulama konusunda, çok yararlı olmaktadır. mında yürütülmektedir. Erkek, rahatlıkla üç-dört kadın alır, kumalar birbirleriyle geçinemezlerse, kızılcık Ma- pası onları yola getirecek en mükemmel vasıtadır. Zaten kadının çok daha hafif sebeplerden dayak ye- mesi âdeti, olanca hızı ile hüküm sürmektedir. Çocuk doğurmayan kadın suçludur, çok kıs doğuran suçlu- dur, çok çocuk doğuran gene suçludur. Çocuğunu do- gururken de, düşürürken de kadının hayatı her an tehlikededir. O, kendini kaderine terkeder. Dursun Akçam, röportajına çok güzel bir isim seç- miş; "Analarımız" diyor bu çilekeş kadınlara. Bunlar türk toplumunu yetiştiren kimselerdir. £ Bunlara el uzatmazsak, halimiz ne olur? Yazıyı bitirince, bu so- ru koca bir kara burgu gibi insanın tâ içine saplanı- yon Sayın Dursun Akçama benim tek bir noktada iti- razım var: Son cümlesinde "Atatürkün kadın devrim- leri gayesine erişmiş midir?" sorusuna müspet cevap verenleri hicvediyor. Memleketi bir bütün olarak ele al- dığımızda, kadının bugünkü durumunu kırk yıl ev- velkiyle kıyaslamaya gerçekten imkân yoktur. O de- virlerde İstanbul ve genellikle" bütün şehir ve kasaba- lardaki kadının da' "Ortak"ı vardı. Adada, Modada dayak yerdi. Kızlar, "Nâme" yazarlar iye okula gön- derilmezlerdi. Kadınların sokağa çıkış saatleri, fetleri kanunlarla tahdit edilmişti. Aynı analar, ıstırabı çekmekteydiler. Bu bir masal değildir. Devrim- ler kanunları getirir ve temel fikir olarak, bu kanunlar bir memleketin bünyesine yerleştikten sonra, ancak eğitim ve öğretimle bütün kötü görenek ve gelenekle- rin hakkından gelebilirler. Ne var ki, devrimlerin köye intikali gecikmektedir. Köy Enstitüleri yıkılmış ve ne yazık ki bugüne kadar, kız, erkek köy çocuğuna, ge- rekli öğrenim ve eğitim imkânlarını sağlıyacak müesse- seler kurulamamıştır.Aydınlarımızın, köy ve şehir ay- dını olarak ayrılmadaın, sert tartışmaları bırakarak, bu amaç etrafında toplanmaları şarttır. Analarımız, bizlerden bunu bekliyorlar. Jale ANDAN resi, altı ay olarak tespit edilmiştir. Böylece yaz aylarında da ençler muhtarın katıldı- (boş zamanlarım değerlendirmiş ola- He- o caklardır. ka- M O d a Kursu Yardım- ii Ucuz giyim atelyesi şefi gin zevkli birşeydir, fakat oçağı- çocuklara, mız kadını gösterişli, pahalı ve bulunacak. / gileler için bir yıkım teşkil eden gi- yim anlayışından kurtulmak için kullanma çalışmış ve bu sahada gerçek bir Yardımseven- ihtilâl başarmıştır. Bu gün en a halı ve lüks giyinen kadın değil, ucuza en iyi yakıştıran kadın mak. buldür ve takdirlerini de i Yardım- sevenler konfeksiyon atelyesi bu sa- kurslar Kurs dev-