6 — Mustafa Ok 7 — Bahtiyar Yalta 8 — İzzet Köz 9 — Fethi Işıklıtepe 14 — Yaşar Başaran Fanatik süvari binbaşısı bu isim- leri saydıktan sonra, acı bir dille hükmü şeyle verdi: — Eğer ben sahibi selâhiyet ol- sam ve bu memlekette çöl kanunla- rı hâkim olsaydı, bunları elimle kur- guna dizerdim Sonra, ilâve etti; "— Bize inanarak harekata ka- tılan gençlere de 'bir daha böylele- rinin peşinden gitmeyin' der, serbest bırakırdım. Fethi Gürcanın sesinde bir hüz- nün ve hayal kırıklığının izi sezili- yordu. Bir memleketin kaderine el koymak, onu kolay ve zor devirler- de idare etmek için birleşmiş görü- nen kimselerin asıl kıratlarının anla- şılmasının bu hüznü ve hayal kırık- lığını doyurduğunu salondaki her- kes kolaylıkla anladı. Fethi Gürcan bundan herkesin ve bilhassa lerin ibret almalarını istiyordu Gerçekten, idealist ogeçinip kü- çüklü büyüklü (Koordinasyon Top- lantıları yapan, kendilerinde kera- met ve memleketi ihya kudreti gö- insanların manzaraları 20-21 (Mayıs Tükiyenin nasıl bir tehlike geçir- miş bulunduğunu ve neden bütün rejimlerdin en iyisinin Demokrasi ol- duğunu anlamaya yetti de arttı bi- le.. Durum aydınlanıyor Gütanın. a bu Mamakta çok gerçeğin di nn sağladı. Cevat Kırca ve Fethi Işıklıtepe hareketin fikir ka- rargâhına dahil olduklarını inkâr e- dince bu sefer sadece Fethi Gürcan değil -teşebbüsün 2 numarasadır- | numara Talât Aydemir de mikrofon başına geldiler ve hâdiseleri anlat- tılar. Aydemirin açıkladığına göre Işıklıtepe Yeşilköy Hava Alanında, kulede görevlendirilmişti. Cevat Kır- ca on tomsonu bu maksatla iste- miştir. Gürcan da diğer hazırlık ve plânlan anlattı. Aydemir devam et- ti: "— İhtilâlin 20 Mayısta yapıla- cağını, Gürcan ve ben, İzzet Közün önünde Mayısın 17. günü kestik. Plânın başlangıç saati 23.30'du. U- çaklar gelse, de, gelmişse de harekât başlayacaktı. Ben bütün arkadaşla- hafta Politikada sevimsizler r gün görüyoruz: Bir takım politikacılar var. Meziyetleri ve dürüst- lükleri, çalışkanlıkları ve sorumluluk duyguları hiç tartışma götür- mez. Ama öylesine sevimsizler ki, bir dâvanın savunulması için ortaya çıkıp ağızlanın açtılar mı bir çuval inciri berbat ediyorlar. Ağızlarından inci dökülse, bunlar dinleyen kulaklara çakıl gibi doluyor. Bu çeşit politikacılar, en ziyade CHP. içinde göze çarpıyor. Niçin böyledirler ? Bunun basit bir sebebi var: Kendilerini o kadar beğeniyor- lar, kendilerinde öyle çok marifet tevehhüm ediyorlar ki karşılarında- ki herkesi küçümsemekten kendilerini alamıyorlar ve bunu belli ediyor- lar, o zaman, çekilmez derecede sevimsiz birer varlık haline geliyorlar. Söyledikleri söz, yahut savundukları dâva doğru olmasa ve bu, bazen gerçekten milli menfaatleri ilgilendirmeğe insan omuz silkip geçecek. Nihayet, o takdirde zarar görecek elan kendilerinden ibaret kalacak- tır. Ama onların tutumları, onların davranışları en makul insanları çi- leden çıkarıp da reaksiyon doğurunca kolaylıkla halledilecek meseleler çatallaşıyor, bin tane ihtilât çıkıyor, akıllar susup hisler konuşuyor ve en sonda ya iş çıkmaza giriyor, ya zedeleniyor, yahut da bir başka kud- retin kendi prestijini ortaya koyup kördüğümü çözmesi gerekiyor Bir politikacıda, eğer sistem Demokrasiyse, üç hususu birbirinden ayırmak lâzımdır: Meziyetler, hususi hayatta sevimlilik ve politikada se- vimlilik! Bunların üçünün, ayrı ayrı bulunması şarttır. Politikacı, bazı diğer meslek mensupları gibi, ortada olan, onun için üzerinde çok tartı- şılan kimsedir. Bu bakımdan, dostu kadar düşmanının da bulunması ve düşmanlarının kendisine rahmet okumaması tabiidir. Ama, mesele bu değildir. Mesele, sevimsizliği bir handikap haline getirmemek ve halk tabiriyle "sinire batmamak"tır. "Sinire batma" sebeplerinin başında ge- len ise, ukalâlık ve fodulluktur. Meziyetin insanı ukalâ yaptığı doğrudur, ama, olgunluğun da ukalâlığın panzehirini teşkil ettiği bir başka ger- çektir. Çok genç politikacı, olgunluğun faziletini, mevcut bir modele bakıp görebilir, anlayabilir. Politika sahasında öyle tipler görülmüştür ki zerrece meziyeti bu- lunmayıp hususi hayatında son derece sevimsiz olduğu halde politikada sevimli görünmüştür ve parlaklığı bir kuyruklu yıldızınki kadar ömür- süz de bulunsa tesir icra etmiştir. Bu, politikada sevimliliğin önemini göstermeye yeter. Bir kürsüye, duruşu favul halinde çıkıp cırlak bir sesle onu bunu cahillikle suçlamaya kalkışmak veya bir Grup toplan- tısında iri kıyımlığa güvenip cılız görünüşlü kimseleri pataklamak üze- re hamle yanmak politiks. hayatında avantaj olmaktan uzaktır. ..Ve bir gün gelir bu tipler o hale düşerler ki ne meziyetlerine, ne hu- susi hayatlarındaki sevimliliğe kimse bakar, bir fiskede siyaset hayatı- nın karanlıklarına itilip devitilirler. ramdan, hazır olduklarına dair cevap aldım. Bu, bir gece içinde hazırlan- mış değildir." ider de, tıpkı 2 numarası gibi, ideal arkadaşlarının şimdi böyle ko- e duyduğu (o üzüntüyü belirt Am bu, biç bir şansı olmayan bir harekete kalkışan adamın üzün- tüsü değil de, neydi ki? Aydınlanan başka dur! muhtelif grupların, ciddi ciddi bir a a. raya gelip memleketin istikbali üze- rinde pazarlıklar yaptıkları, lider- lik kavgalarına, giriştikleri, bu top- raklar üzerinde herkesin (o kendileri bir ayağa kalkınca tavuk gibi yata- caklarına inandıkları oldu. o Açıkta- malarda en çok ismi geçen tesrii mevki sahibi kimse, Türkiyede seçim- li demokrasinin ve partili parlamenter sistemin olamayacağına dair mal leler kaleme alan, fakat Temelli se- natörlüğünü muhafaza edip her ödeneğini cebine indirtmeğe iş ge lince "Oo, o başka" diyen ideal Kadri Kaplan oldu. Gürcanın anlat tığına göre Kaplan efendi, Söğütö zü toplantısına 22 si olarak katılmıştı. Acaba, Sena da da aynı grupu mu temsil etmek teydi? Bu, sorulmadı. Gürcan, Türkeş ile yatıdan o men toplantısını da anlattı, İsyan cılar buna. ük bir tevazuyla ve Toplantısı" demişlerdi. Toplar ya bizzat Talât Aydemir ile yardım cıları Bahtiyar Yalta ve (Musti Ok, karşıtaraftanda e Türkiye i- e çömezleri "Özdağ, Baykal ve katılmaşlardı. Gürcan yi dediği AKİS/11