bile.. Cezaevinin kapısından dışarıya adımını attığı andan itibaren Celal Bayar bir siyasi lider gibi davrandı, yasi lider gibi vaziyet aldı. sonra, bir muhteşem otomobil kon- voyunun başında, ellerinde A.P. nin levhaları ve flamalarıyla mevki al- mış bir kaç bin kişinin alkışları, te- zahüratı arasında Başkente girer- ken bir siyasi hükümlü olduğunu ta- mamiyle unutmuştu ve (bulutlarda yaşıyordu. Nitekim ertesi sabah, A. P. ile yarışta geri kalmamak için kendisini e eden ü Y.T.P. milletvekilini -Bu milletvekilleri Sadık Perlügek Nureddin Ertürk ve Osman Hacıbalogludur ve Y.T.P. terketmiş olan Turan Bilginin refa- katinde Celal oBayara saygılarını sunmaya gitmişlerdir!- birini fena halde azarladı ve Y.T.P. nin siyasi tutumunu katiyen tasvip etmediğini haşin bir dille söyledi. Ziyaretçiler, başka ziyaretçilerin gelmesi üzerine gitmek için davranmışlardı ki Ba- YURTTA OLUP BİTENLER A. P. Genel Merkezi önünde emniyet tertibatı Beğenmedikleri Ordunun himayesinde insankendide inanırsa Yalanın. en tehlikeli tarafı, insa- nın kendi yalanına bizzat inan- a Böyle bir hataya düşüldü m, almaz. mel hâ- dise olarak o ele alınır ve üstüne mükemmel bir bina çıkılır Ama temel aslında mevcut o bulunmadı- ğından, bina ilk fiskede alaşağı o- luverir. A. P. son hâdiseler karşı- sında böyle bir hataya düşmekte- dir. P. nin idarecilerine, ve propa- gandacılarına göre, kendilerinin işi- ne gelen her gösteri, toplantı, yü- rüyüş "halkın içinden gelen ve ön- lenilmesine imkân olmayan bir ha- reket'tir. Bayar bir hareketin mih- rakı olmuştur. O kalabalıklar, kur- banlar, inekler, hattâ parti levha- ları ve flamalar hep kendi kendine ortaya çıkmıştır. Bunları toplamak için hiç çalışılmamıştır, haber sa- lınmamıştır, tertip, plân ve prog- ram yapılmamıştır. P. nin işine gelmeyen toplantı, yürüyüş oldu lilerle solcuların tertipledikleri ve sonu mutlaka fi- yaskoyla biten bir suni harekettir. Hiç bir manası, önemi, değeri yok- tur ve hiç bir şey temsil etmemek- tedir, ciddi bir temayül, cereyan de- ğildir. Bu bakımdan onu kaale al- ma A. vir. e mamak lâzımdır, onu hesaba kat- maya lüzum yoktur. Dün eski D. P. ve bugün A. P. bu davranışın çok zararını çekmiş- tir. Dün D. P. Kızılayda Mendere- sin sivil junta idaresini asla tanı- mayacaklarını haykıran gençleri “C. H. P. nin tahrik ettiği çoluk çocuk" saymış ve bir sabah dün- yanın başına yıkılıverdiğini Oo gör- müştür. Bugün P. bir siyasi res- torasyonu katiyen kabul etmeye- ceklerini söyleyen memleketin sağ- lam kuvvetlerini «C. H. P. nin tah- rik ettiği zümreler" gözüyle gör- mektedir ve bir o yanağına, bir bu yanağına şamar yeyip durmakta- dır. Bir gösterinin, bir yürüyüşün, bir sokak hareketinin hiç tertipsiz vukuu mümkün müdür? Her gös- teri, her yürüyüş, her sokak hare- keti mutlaka başka, bir "muharrik kuvvet"e muhtaçtır. Bayar için ya- pılanlar elbette ki Bayarın kendisi, etrafındakiler ve A. P. marifetiyle tezgâha konulmuştur. Alınan neti- ce ve hareketin hacmidir ki Baya- tın temsil ettiği her şeyin gerçek ölçüsünü vermiştir. Bu, bir kar to- punun bir defa yapılıp (o yuvarlan- masına benzer. Ne kadar kar var- sa o kadarını toplar. Kar sahiden kalınsa çığ olur, değilse büyücek bir yuvarlak haline gelip kalır. arın tertiplediklerine ve yapılan gösteriler de aynı ta- biat kan un şümulüne girmek- tedir. Beyanname dağıtılmış, ha- berler salınmış, yer tesbit edilmiş- tir. Ama o kar topu bir anda çığ haline gelmiştir ve bunun ilk gösterinin bir büyük taktik ha- tası olmasıdır. Onun yarattığı tep- ki ve infial, bugün A. P. ye ve tek- rar sahneye çıkma hevesi kursa- ğında kalan Bayara karşı izhar e- dilen nefretin a tayin et- miştir. A. P. nin ne kaybettiğini anlamak için sokaklarda genç ve kuvvetli hançerelerden çıkan ses- leri ava lüzum yoktur. Hal- --- şö bir arasına girmek, tuğ- la tağla yükseltilmiş olan binanın bir anda nasıl çökmüş (olduğunu göstermeye yetecektir. A. P.hâla, "C. H. P. nin tah- rik ettiği suni harekef'ten bahse- derek başını kumun içinde omuha- faza ediyor ve kendi savurduğu "30 milyon siyasi affı istiyor», ("Biz milletin kahir ekseriyetini (temsil ediyoruz", "Milletin yüzde sekseni- nin oyuna sahibiz" palavralarına bizzat inanıp politikasını ona göre tayin ediyor Böyle lumca, içine düştüğü du- ruma neden şaşmalı? AKİS/9