YURTTA OLUP BİTENLER İstiklâl caddesindeki büyük arbede ... hakkı kötektir cai Ergüder sahneye çıkınca anla- şıldı. Bir ,gün önce Celâl Bayar ga- zetelere "çok iyi olduğunu", "kendi- sini çok sıhhatli hissettiğini” miş, "demir gibiyim" , nu, "bilhassa A.P. organları gururla yazmışlardı. Recai Ergüder, tam ak' si bir Bayar tasvir etti. Efendim, Ce- lâl Bayar çok hastaydı. Celâl Bayar perişandı, öyle ziyaretler yapmak ne ti yükselmişti. Bitikti, bitik. Hiç bir yere çıkamayacaktı, hemen, tedavi e- dileceği İstanbula, evine gidecekti. İstediği başka bir şey yoktu. Zaten, bir ihtiyar adamdı.. Ergüder kendisi- ne "mutlak yatak istirahatı" ver mist. Gazeteciler babe zl Bayarın hiç de öyle görünm söyledikle- rinde Ergüder Le miikeine — Canım efendim, adamı sapa- sağl görürsünüz, bir saat sonra ölüverir. Kalp bu!" diye cevap verdi. Bayarın yelkenleri, inik kalmak- ta devam etti. Blöf ve rest! B una mukabil A.P. liler Pazartesi direndiler. Onlar salı günü tor- nistan etiler ve tabii bu, kendileri- ni daha da gülünç hale soktu. Pazar- tesi günü, Ahmet Topaloğlumın ağ- zından Mecliste bir konuşma yapa- rak salonu terkettiler. Ama, eski İç- işleri Bakanından sonra İsmet İnönü kürsüye çıktı, bütün hâdiseleri an- lattı' ve sözlerinin sonunda "Gittiler. uğurlar olsun. Eğer dönmeleri için davet yapacağız sanıyorlarsa (çok beklerler" dedi. A.P. liler ertesi gün Senatoda ar- zı endam ettiler, Çarşamba El Meclis toplantısına da kuzu kuzu katıldılar. Ne çalımları kalmıştı, ne. cakaları. Ama bununla beraber yi- tirdikleri itibarları ve O haysiyetleri oldu. Zira Pazartesi günü, Meclisi terkettiktan sonra "Hücuma ugradı- fı takdirde Genel Merkezlerini ev- lanla r gibi müdafaa etmek için" Kı- zılaydaki binaya gittiler. Halbuki bi- na, o hakarete teşebbüs ettikleri Or- dunun birlikleri tarafından 'muhafa- za altına alınmıştı. Nitekim gösteri- lerine devam eden gençler, o da bal- kona çıkıp kendilerini (o yakışıksız sözler ve el hareketleriyle bazı mil- letvekilleri tahrik edince, bir kaç taş attılar, yuha ig ve ger. Biran sonra, Başbakanın Kalem Müdürü Necdet Calpın na nu çaldı. Karşı taraftaki, kahraman Saadettin Bilgiçti ve ağlamaklıydı. Efendim, nümayişçiler gidince Ge nel Merkezlerinden çıkmak istemiş- lerdi. Ama kapıyı tutan subaylar kendilerini bırakmamışlardı. e Şimdi, girdikleri binadan çıkamıyorlardı. Ne olur, sayın Başbakan emir verseydi de subaylar çıkmalarma, evlerine dönmelerine müsaade etselerdi. Nec- det Calp gülmekten kendisini alama- dı. Zaten ke gülünmeyecek Aslında, al. A.P. Genel Merkezinde silâh saklandığını haber almışlardı. Bunun üzerine savcılık- tan arama emri istemişlerdi. Binanın içindekileri o yüzden bırakmıyorlar- dı. Biraz arama müsaadesi beklenil- e gelmeyince subaylar A.P. li kah- amanları bıraktılar. Ama kapıdan ilk çıkanlar suratlarına bol miktar- da tükürük yediler. Bazıları hırpa- landı da.. Subaylar, kendi araların- daki en sinirlileri güç tuttular. A.P. o gece ayıldı ve hâdiselerin çocuk oyuncağı adığ Memleketin kaderiyle birlikte kendi şahsi kaderleri de bahis konusuydu ve o, nazarlarında aha mühim- di. A.P. nin 'yelkenleri hemen suya indi. Çarşamba günü Grupta yapılan AKİS/ 17