yınlanacak", "Başbakanın nutku en mukni sesli spiker tarafından günde üç posta okunacak", "Başbakanın nutku, yayın kesilerek verilecek" şek- linde olmuştu. Acaba, Necdet Calp veya emri ondan alan A.A. nin İstanbuldaki bü- rosu mu yanılmıştı? Yanılan bir kimsenin bulunmadı- ğı anlaşıldı. İsmet İnönü, C.H.P. kongresinde verdiği ve sadece parti- içi meselelerin bahis konusu edildiği konuşmasının Başbakanlık | sıfatını, dolayısıyla Devlet Radyosunu hiç il- gilendirmediğini düşünmüş, bir yan- lışlık olur diye de bunun yayınlatıl- mamasını hususi surette bildirmişti. Nutuk radyoda yayınlanmadı. Bürokrasi Atom çağında A' kanununun Resmi Gazetede ya- yınlandığı günün sabahı, karanlık- ta, Yassıada mahkümlarının Türkiye- de dağılmış bulunduğu 57 ilin cezaevin de kanundan faydalanacaklar, elle- rinde bavulları kapının önüne geldi- ler. Kapının dışında da, yakınları bekleşiyordu. Bunların bir kısmı iki gecedir oradaydı. Tahliyeler için sa- bırsızlanılıyordu. Mahpusluğun ne de- mek olduğunu bilmeyenler hapishane- den bir gün önce ile bir gün sonra çıkmak arasındaki farkı kavramaz- lar. Aynı sabah, Ankarada (Adalet Bakanlığında ve Bakanlıklar Posta- hanesinde birbirinden habersiz çalı- şan iki memur da bu farkı kavrama- yan sınıfa dahildi. Adalet Bakanlı- gındaki memur 57 savcılığa 57 yıldı- rım telgrafı hazırladı. Bunlarla, aftan faydalanan mahkümların tahliyesi emri veriliyordu. Günün, başı sıkışık bir başka fe- damı vardı: İçişleri Bakanı. Hıfzı Oğuz Bekata da erken saatte işine geldi. Tahliyelerin yapılacağı illere, durumun nasıl olduğunu sordu. Ger- çi ameliyenin hadisesiz cereyanı için gerekli tedbirleri almıştı ama, kim bi- lebilir? Telefonda karsısına (o çıkan valiler ve savcılar tahliyelerin baş- lamadığını, zira hiç bir emir alma- mış bulunduklarını ifade ettiler. Hay- retler içinde kalan Bekata, Adalet Bakanı başkentte bulunmadığından telgraflarının saat 8.30'da bir odacıy- la Bakanlıklar Postahanesine gönde- rildiğini bildirdi. Bekata bu (defa Posta-Telgraf Baş Müdürünü aradı ve gecikmenin sebebini sordu. Ba Müdür, tahkikat yapacağını söyledi. Tahkikat beklenen neticeyi, yani bürokrasinin bir muhteşem örneğini verdi. Odacının getirdiği (telgrafları memur almıştı. Telgraflardan 47 ta- nesinin metni aynıydı ve her biri 216 kelimelikti. Memur bunları teker te- ker ve hepsini kelime kelime saymış- tı. Sonra, geri kalan on tanesine de aynı muameleyi tatbik etmişti. Arka- dan her birine bir taneden 57 mak- buz kesmişti; Bunları damgalayıp im- zalamıştı. Makbuzları odacıya ver- miş, telgrafları yanına koymuş, tel- grafların çekileceği Merkez Posta- hanesinden bunları aldırmalarını is- temişti. Telgraflar bir süre sonra, gön derilen bir motosikletli postacıyla aldı rılmıştı. Metinler telgrafçıya gitmiş ve telgrafçı 57 telgrafı çekmeye baş- lamıştı. İçişleri Bakanı tekrar Adalet Bakanlığı Müsteşarını aradı. Sorum- luluğu kendisine ait olmak üzere, A- dalet Bakanlığının bütün telefonları- nı seferber etti. 57 savcılığa, yıldırım telgraflarını beklemeden, aftan fay- dalananların derhal salıverilmeleri i- çin emir yollattı Çok mahküm evine ve ailesine kavuştuğu (o sırada Ankara Merkez Postahanesinin memuru tahliye em- rini götüren yıldırım telgraflarım çekmekteydi de, çekmekteydi.. YURTTA OLUP BİTENLER Yürüyüşler “İmtihanın şiddetinden.." Biaiü haftanın başında Ankarada, A irü genci ilgisiz bakışlarla süzdüler. Ba kışlarda sadece ilgisizdik değil, kır gınlık da vardı. İşiyle gücüyle meş gul çok vatandaş o"Oturaydın da dersini çalışaydın, imtihanı naydın!" diye söylenip yürüdü. Yürüyüş, Üniversiteye giriş sı- navlarını kazanamıyan o öğrenciler tarafından, imtihan sonuçlarını pro- geniş çapta ve tesirli bir nümayiş yapılabileceği sanılmıştı. Evdeki he- sap çarşıya uymadı. Zirabu 9 bin Ööğ- renciden asgari 2 bini Fakülte değiş tirmek üzere giriş sınavlarına kal mış ve 4 bini de Türkiyedeki diğer üniversiteleri kazanmışlardı. Bu se- beple nümayişler pek cılız, oldu ve nümayişlere katılan öğrencilerin sa- yısı da bir kaç yüzü geçmedi. Öğrencilerin önderliğini bu se- fer de, geçen yıldan tecrübeli olan Ülkü Aral yaptı. Karadeniz illerin den birine mensup olduğu şivesini anlaşılan Aral ve arkadaşları Pazar- tesi sabahı Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde toplandılar. 11.30 da Kızılay istikametinde yürüyüşe git- tiler. Bu sırada sayılan ikiyüzü bu- cak buluyordu. Küçük grup bağıra çağıra Zafer Anıtına geldi. Bunlar Açıkta kalan öğrencilerin yürüyüşü "..her imtihanda tam numara isteriz!” AKİS/11