hükümeti, gZerç: Amerikaya karşı An- karaya nazaran daha müstakil bir tu- tuma sahiptir, ama Talifrandan daha müstakar bir dostluk gösterimnekte- dir. Eyü»o Han, dıs politikada, içerde kuvvetli bulunmanın verdiği imkân sayesinde cesaretli davranabilmekte ve bu cesareti barış yolunda kullan- maktadır. Pakistanın Kuvvetli Adamnı Yeni Delhiye elini —mm:miyetle uzata- bilmiş ve gerekli tavizleri göze ala- rak bazı meseleleri hal yoluna sap- mıştır. Eytilb Han, Nehruya Hind ya- rımadasını komünizme karşı beraber- ce savunmayı tekliften kaçınmamıştı. Gerçi, Hint iç politikasının durumu henüz Nehruya bu teklifi kabul etmek imkânı verecek kıvamda değildir; a- ma Eyüp Han böylece, dinamik ve ya- Dici Dir diış pol tiıkanın şampiyonu o- larak Batı âAleminde takdir toplamış- tır. Buna mukabil tahrik yoluna da savmaması, kendisine Doğu âleminde lüzumsuz düşmanhklar kazandırma- mıştır. Bu bakımd. Tahran Kkonuş- malarmda yeni Pakistan. eski Pakis- tandan cok daha olgun bir hüviyetle ortaya çıkmıstır Eyüp Ha P akistan Cumhurbaşkanı Eyüp etmiştir. Cumhurbaşkanı, memleketinin konruşmada muslımumluızıı bu gün etmiştir. Soylcrlıkle saılı nler, örümcekle E “İslâmiyet, 1400 yıl önce ortaya çıktığı zaman, İnsan hayatına ye- bir müâna ve gâye vermişti. İs- lâmiyetlin bunu yapabilmesi, haya- tın kendi içinden çıkmış dinamik ve İnkılâpçı bir hareket oluşundan ileri geliyordu. İslâimiyet huyatın bir parçası olarak kuldığı müddet- çe, Müslümanlar, ilim snhnsında, tarihte emsaline rastlanmayan mü- kemmellikte, bilyük hlı.metlerde bulundular. Maalesef, zaman geç- tikçe Müslümanlar, gitgide İslâmi- yetin, hlr hareket ola; ruk Iınlı. ol- duğu yük vasıflar yerine, un dogmatlk tara!larma önem verme- ğe başladıla: Bunun ııeticı;slnde. hayat ile din arasında gitgide genişleyen bir u- çurum meydana geldi. İslâmiyet, aslında, bu uçurumu yok etmek İ- çin ortaya çıkmıştı. Fakat, Müslü- manlar, bizzat kendileri bu uçuru- mun daha da büyümesine hizmet ettiler. Din ile hayat arasındaki bağ kopunca, hayat yine de şu veya bu istikamotte devam eder. Fa- kat, din intibak ve ilerleme kabili- ve ibaret feleofe sahaların- da büyük adınılar attığı hnlde, din, asırlar boyunca olduğu yerde kal- mıştır. İslâmiyetin yarattığı muci- ze, putları devirmek iken; Müslü- manlarımn trajedisi, İslâmiyeti bir put haline sokmak olmuştur. İşte, bizim milli hayatımızda da, asrın gelişmelerine ayak uydu- memleketinin özelliklerini nazarı itibara aluarak. yük cesaretle parMak basmış bir Devlet adamıdır. Hiç bir olnvasa bile, Eyüp Han sadece bu hareketinden dolamyı alkışlanmayı hak ce Pakistan :çin değil, bütün müslüman mem- leketler içi ; üzerinde dikkatle düşünülmest. gereken sözlerdir. Gönül ıs'crdı ki lâ k cumhurıyctlenn başında aynı açık kalplılığı, aynı basireti ve aynıt aydınlık fikirleri ber Tn ağlarını bir darbede parçalayabilsinler. 'yüp Han din adamlarına şunları söylemiştir: n ve Din Han, tıpkı bizim Atatürkümüz gibi, din meseles'me bü- şeyden dolayı din adamlarına hitaben yaptığı bür karşılaştığı düvalara vukufla temas bulunan poht'ıkacılar da viM-sEY € bil- min denmiştir. Her ileri adım, her slâmiyete aykırı sayılm kılâp hareketlerine önayak olanlar, tarihin hemen her devresinde, fet- valarla mahküm edilmişlerdir. Her Cuma camilerde verilen — vaızlara bir göz atınız. Göreceksiniz ki her yenilik, sırf yenilik olduğu için kö- tülenir. Ben, lslâmhet gibi asil bir olmak isteyen gençlerimize karşı çok yanlış bir tutumdur. Yirminci Ssır İnsanına samimi bir Müslü- man olduğunu göstermek için, sırlarca geriye gitmek mecburi_se- dine karşı da, büyük bir Büksizlı? - - bi m dünyasının bugünkü ge- rlliı:lnln bellibaşlı sebeplerinden bi- ri tarikat taassubudur. Bunu gör- memezlikten gelmek delilik olur, Hangi tarikatin en iyisi olduğu ko- nusunda çıkan münakasalar, ancak kötü neticelere götürür. Yapılması de değil. Din allmlerlnln asıl vaılf S1 Işte, bu İman birliğini belirtmiek ve ortaya koymaktır. Bugünün ilerleyen dünyasında din adamılarının ilim, felsefe, ikti- sat ve modern tarih sahalurındaki terakkileri öğrenmeleri kesin bir zarurettir. Bunun gibi, modern e- ranlar kötü —Müslüman, sekil ve — gitlme tabi ol:ıııların da.. öğrendik- oğmalara bağlı kalanlar ise ha- leri sevlerin. dir'i a temelleriv- kiki Müslüman sayılmışlardır. Bi- 1le ihtilâf hnlinde olmadığuıı anla- rincilere kâfir, öbürlerine İse mü- maları lâzımdır. L - * AKİS, 18 KASIM 1959 YURTTA OLUP BİTENLER Gertlile, (P İki telâşlı yoleu C eçen haftanın ortalarında Çar- B Ü vakit gece yarısına yaklaşırken, grt bir otomobil Beypa- zarının küçük meydanında sert fren yaparak durdu. Otomobilden ku- hn siyah paltolu, orta boylu bir adam- la, orklan daha boyluca, griye calan iyi cins kumaştan yapılmış parlesülü bi- ri indi. Her ikisi acele adımlarla D. P. ilçe binasına doğru yürüdüler ve et.- raflarına bakmadan içeri girdiler. Beypazarına ayağının tozuyla i- nen iki yolcunun biri eski Ankard Be- leJiye Başkanı Orhan Eren, diğeri de eski Ankara milletvekili Ramiz Eren- di. Eren biradelerler yorgunluk kah- velerini dahi içmeden sordular “Adamlar temin edikli mı." z İstenilen adamlar, Ankara yolcu- ları gelmeden temin edilmişti. Ke- merez - köyünde çobanlık yapan İz- mail ile Üç arkadaşı yan odada bekli- yorlardı. İsmail ve arkadaşları içeri alındı. Kendilerine sıkı sıkıya tenbih edildi. Ellerine verilecek dövizleri te- ker teker geçireceklerdi. D. P. id cileri herşeyi inceden ri kanununa aykırı masının önün ak istemislerdi. Ke merez köylü çoban İsmaille 3 arka- daşına yapacakları hareketler birer kere daha tekrar ettirildi ve alacakla- rı 15 liraya karşılık «kaparo olarak beşer lira verildi, Her şey hazırdı, artık muhalefot lideri gelebmrdl Beceriksizlik şaheseri B eypazarı - Ankara şosesinde siyah Chevrolet bir araba yolun hemen hemen ortasında durmuştu. Araha- nın içinden çıkanlar yolu kesmişti. İç- lerinden bir tanesi elini kaldırarak ar- kadan gelen bir başka otomobile işa- ret etti. ve l’öre “benzinimiz bım İ bılir misiniz?” d mo- billerini Ankaraya kadar götürebilir- di. “Maalesef” cevabını verdiler. Si- te olan diğer arabalara dahi Onlardan benzın istemek işleri- rl tek araba demin durdurdukları ara- a İ Ssiy raba sah' polisler bıliyorlardı ki, gazeteci dövseler de gene nıkıatırdıklarmda ilk baş vuracakları vyer onlardı. Am gazetecilerin otomobilinde de fazla benzin yoktu. Olsa muhakkak verir- lerdı Polisler boyunlarını büküp siyah arabalnrımn içine çekildile İl a Beypazarına gelindlğinde saat 10. 30 du İnönü ve beraberinde- kiler doğruca kongrenin vapıldığı sa- Joma &irdiler. Delegeler ve dinleyiciler İnönüyü alkışlar ve “yaşa babamız” nidaları ile ayakta karşıladılar. Zaten ona girilirken de Beypazarı sokak-