-. — larmımı başkanlarına karşı büyük tezahürat yapmışlardı. Toplantı kantada yemek yendi. bası, et kadayıf vardı. İnönü çorba iç- dolduran C. H. P. liler Genel yerinin karşısındaki lo- ercimek çor- ti, meyva yedi. Bu arada İnönü ve ar- kadaşlarına Beypazarlı D. P, lilerin “bir tertip” hazırladıkları haber ve- rildi. İnönü aldırmıyordu. Artık böy- le şeylere alışmıştı. Sokağa cıkıldı. Bu sırada tertipçiler sökün etti. Sa- yılları taş “atlasa onu mazdı. Üç tanesi ellerinde “Allahın rahmeti, ik- tidarın gayreti bizimledir, vilâyet olu- oruz buna zincir vurma; Eski çarık devrine dönmek istemiyoruz” yazılı Gövizler taşıyordu. Etrafta, Ankara- dgn bir gece önce alel acele gönderil- miş polisler, volis görevi jandarma- lar dolaşıyordu. Polis görevli jandar- malar nıakinalı tabancalarla teçhiz edilmişti. özüm ona muhalefet liderine göz- dağı verecek olan bir avuç D. P. li yo- lu kesmişlerdi. Birden C. H. safla- rndan birisi cCıktı. vaız taşıynnlann Üstüne ve “Alahın rahmeti, iktidarın gayreti bizimledir” yazılı dö- vizi tuttuğu gibi alaşağı etti, yırttı. Bunu yaparken de dövizi taşıyana, “bunu taşımak İzin aldığın 15 lirayı ben de sana verirdim, bu kadar zah- mete ne lüzum vardı” “ dedi. Ortalık bxrden karıştı. C.H.P. liler dövizlerin yürümüşlerdi. Aleste bao'd'!ı!ar Po'is'arin eller'ndeki Ah- met Uçar ba; ırıyordu. “Yahu dövizi taşıyan benim akrabam. 15 liraya ki- rahramıs. son.'ı ışte o şikâyetçi değil s.se ne oluyor? İnönü olanları silkünetle seyredi- Etrafındakileı- d tandaşlara copla dipcikle vurmanın kanunsuz olduğunu hatırlatıyorlardı ama dinleyen kim. Anlaşılan emir sı- rden gelmişti. Halkla beraber milletvekilleri de biraz hırpalandık- dise yatıştınldı. İnönü ciler bütlin bunları gördükten sonra yola cıktılar. Beybazarı kongresi bövlere D P. lilerin becereksizce tert'pleri ara- sında sona erdi ve akşam üzeri Ayasa da uğrandıktan sonra Ankaraya dö- dü. Bir koltukta üç karpuz eypazarı kongresinden Üç gÜn son- ra Konyada bir sinema salonun- da kürsliye çıkan genç bir adam, Üç Ründen beri iktidarın gazetelerinde radyosunda yürütülmek istenen bir propaganda kampanyasına cevap ve- riyordu. Günlerden pazardı. O Mareşallık Âsası P olmkıcılı.k Doğuda da zordur, Batıda da.. Gerçi Zzorluklar aynı de- r; çevrenin farklı ollıası Nneticesi politikacıların önüne çıkan enxeller dı—ğişlktlr. Fakat esax itibariyle politikacılar, nerede bulunurlar- Na lıııluıı—ııııılar, h:uşarı Laumınnk için mutlaka normalin üstünde gay- östermek Zo:un Bat dn. mlclnk. kııdmt :ldı—ıı yolun üzerindedir. Yol üç aşağı beş yukarı eş kiymette kalahalık raxiplerle doludur. Onları yenebilmek çe- tin bir mücadeleyi gerektirir. De ı aı:ojl aktörlük, halkı avlarma yayret- leri... Bunlar, yükselmede en olü oynayan faktörler değil, olsa olsa hakiki meziyetleri daha hl bellrtmek için bazılarınıı kullandıkla- rı tehlikeli vasıtalardır. Dikkatli kullanırsa en o y klpler kalabalığından sıyril:p öne fırlayanlar mutlaka devlet sadamı va- sıflarına sahip politikacılartır. oğuda vaziyet biraz değişiktir. Kudrete giden yol hem o kadar ka- labal k değildir. hem de aşılacak manlalar öylesine çetin sayılmaz. Çok zaman kurnaz! k, fütursuzluk ve pervasızlık hakiki değerleri yener, çev- relerinden biraz üstü n şanslı kimseler emeksizae yüksek n evkilere yerleşirler. Tesadüfün payı Doğuda, Bulıda olıluğfundan çok fazladır. Ancak Doğuda azaran inanıl- . Zira iki tehlike I)oğudşı. kudrct sahlhlnln her an burnu dlbındı»dlr. 'I'ahaııca ve Mareşallık âsası! Şahıslara daxa.mm rı-,jlmlarhı kadı-rl bir tabanca kurşunusla de- gişmektedir. Taban Bu dendir ki akıllı devlet aulanıları şahsi idare kurmak mellere oturtulmuş müesseselerle idare edilen bir nlstem kurmaya ça- lışırlar. Batıda tabancaların Duğuya veya Güney Amerikaya nazaran pek seyrek işlemesinin hakiki sebebi hudur. Aslında, şahsi ldısn»de tE- rar olundu mu, mukadder âkıbetin gerçekleşmesine engel olacak bir tedbir mevcut değildir. İşte, kendisini herkesten kurmaz, ihtiyatlı ve fütursuz sayan, haıu işlemlyeceğinden emin builunan Nuri Said! mu, Mareşallık âAsası, Doğulu kuüdret sahipleri için tabanca kurşu- nu kadar büy ük blr tohllkedlr İnsan o mevkiye geldi mi, bütün pâ_şele- rin ayağına serildiğini g: Doğunun her türlü desisesine mulik bi “Etraf”, kudret nahllılnl nünlhuek yaldız bulmakta yarışa yirer. Hald ki büvük adamlar bunları ellerinin tersiyle itebilmek iradesini gösteren- lerdir. Gönül isterdi ki Pakistan milletinin başına bir vatanseverlik ör- neği göstererek ve en asil guyelerle geçen General Eyün Han harp saha- larında kazamnılmam'ş bir Mareşallık apoletini kabul etmesin. Suriyoli Hüsnü Zalm, o ilk ihtiyatsızlığını pek ağır şekilde ödemiştir. Eğer Evüp Han, elinde taşıdığı Mareşallık âsasına her bakışta etrafında doğunun bin tehllkı—ılnın sardığını ve kendisini yolundan ayırmak için tuzaklar ku- Iduğunu hatırlıyacaksa âsadan faydalanacaktır. Yok, onda saltanat sürmenin zevkini hissedecekse, beşeri zaaflarına kapılacaksa en İyi ni- yetlerle iş başına hakikaten yazık olacaktır. geçip murakabesizlikten en kötü âkıbete düşen Doğulu vatanperverler zincirine bir hulka daha eklenecektir. Ve sayıları binden fazla Konyalı, Mevlâ- na Caddesinin hemen yakınlarındakı bir sinema salonunu & sabuhtan itibaren doldurmuşlardı. Genc ve gür sesli hatip ise kürsüye öğlelen sonra 14'20 de çıkmıştı. Üzerinde lâcivert bir elbise, boynunda lâcivert bir kra- vat vardı. Yakışıklı bir adamdı. D ha ilk cümleleri ile sinema dolduranların gönüllerini fethetmişti. Bu genç adamın adı Suphi Baykamdı. Gü arti Meclisi Üyesi, Merkez İdare Kurulu Üvesi ve Adana Millot- vek.li sıfatlarını üstünde taşıyordu. Sözlerine, “bizi ihtilâl tahrikçili- ği yapmak, eş kanı akıtılmasına yol acmakla başladı. Bir C 'a lâkis” dedi, “bu memlekette C. H. P. olduğu içindir ki ihtilâl çıkmıyacak- tır.” Sonra bu ihtilâl lâflarının nere- den geldiğini izah etti. Beypazarı kongresinden bu yanadır ki 1kt|dar bir defa daha Genel Sekreter yardım- cılarındun Kemal Satır ve kendisirin bazı sözlerini ele alarak geniş kam- phi panyaya girmişti. Baykam kendisinin ve Kemal Batmn söyledlk-) lerini söyle hülâsa etti Aylar var ki ıktıdar alttan alta byı iktidarı bırakmayız propaxandası Ya- pıyor. Biz de bu propagandayı önle-. meye calışıyoruz İktidardan gitme- mek ne demek? Bunun Ün volu .vır- dır Bir: Şccım vapmamak Buna D.P. cüret edemez. İki çalmak, kay- bedilmiş sec!m! .(azanmıs Kibi şöster- mek, Buna milleti müsaade elmez. Ücç: Secimi yapmak, rey ala- mamak ve gene de iktidardan gitme- mek. Bunum adına ise iktidandan git- memek değil ihtilâl derler. İşte bu zaman ihtilâl cıkar. Bu gayrı meşru bir yoldur. Cezası ise Anayasada dahi belirtilmiştir, ölümdür. Ben ve arkadaşlarım hunu söylü- yoruz. Bunu söylemeğe de devam ede- ceğiz. Memlekette kardeş kavgası çı- karmak, ihtilâl çıkarmak bu mudur? Sonra genç hatip devanı ediyordu; D. P. liderleri çıksınlar açıkca beyan AKİS, 18 KASIM 1959 —