Wran İi M ğ İ T üÜrkiyenin herhangi bir köşesinde karşınıza çıkan lk vatandaşa sorunuz: “Meydan indirip yükseltmek nü, okul yapımak mı,” Yine sorunuz İngiltereden tımlarln viski ithal etmek mi, ortaokul ve liselerimizin muhtaç ol- duğu fizik ve klnna lâboratuvarları için malzeme ithal etmek mi?” Döviz inmkânlarımızın darlığını bilen hiç bi sağduyu sahibi, “ne pahasına olursa olsun, viski” der yecektir. Bu fikirde olmıyan, sadece bazı D. P. mes'ulleridir. Bir muharlrin geçenlerde pek tatlı blr tarzda ifade etti- ği gibi: “Eğitim, Türkiyenin bir nunıaralı mesel: ola- hlllr. fakat son dokuz yılın mes ullerlnln eıeleal değil- çağına geldikleri halde Hk öğretime başlıya- mıv blr milyondan fazla Titrk çocuğu onların “mese- le”si dı—ğlldir Aksi halde, ilk oğntlm kanunu altı buçuk yıldan beri dosyasında uyutulmazdı. Nüfusumuz arttık- ça “Ümmi” vatandaş sayısının da artması, onların “me- sele”si değildir. Aksi halde, kapatılan halkevleri yerine çoktan Halk Eğitimi merkezleri açılmış olur, Halk Eği- timi kanunu tasarısı raflarda tozlanmazdı. B E—eııboğada.kl bir karşılama veya uğurlama töre- ninde bazı bakanların eksik bulunması belki “Mesele” olabilir. l-akat birçok b.ı.k.ınlıklnrın -hu arada Milli Eği- tim Bııkanlığının- aylarca münhal kalması hiç de “me- sele” "l'ürki_vo Eğmm Milli komisyonu”nun raporu, biitün J di müdürü, bir teknık okul öğretmeni, bir ilk öğretmen mü- Iettlşl bir şube müdürü, D. P. iktidarının kalkınma ede- biyatını hiçe sa yan satırlar yazmaya cesaret edebildiler ? Hele bu, bazı D. esüllerinin nazarında, en büylk “mesele”'di l- raporda açık ve yer yer acı bir dille ortaya serllen mılli gerçc;!er nedense “mescle” de- kildir. m Komisyonu raporunun mesleki müşahede ten- kid ve teklifleri, elbette eğitimciler arasında münakaşa konusu olnmktır. Esasen komüsy on.. raporun tam metin halinde bütün n men- suplarına, siyaset adamlarına dağıtılarak umuml mü- nakaşaya arzedilmesini bizzat ve ısrarla talep etmiştir. bir kendi ı;mdanlar mrr tatmin etmek kaygusu iİle hareket et- İşte delili: D. P. mesulleri ormanlar konusunda, hayret verici bir rahatlıkla “Ormanlarımızın tahribi di- ye bir endişemiz yoktur. Ormanlarımız bize bugün de, . Eğitim Meselesi... Turhban FEYZİOĞLU yarın da yeter ve artar” tezini savunurken, Eğitlm k ıııüsnonunun raporu şu sözlerle tehlike çanı ç'ılmukta- dır. “Bu amansız gidişle , . , , Türklyede yurdumuzan ziyneti ve büyük servetlerinden biri olan eski ormanların tedbirler almak yöründen hükümtet) ve eğltlmle alâkalı tarafları bakımından da bilhassa maarif Vekâ!letini 1l lendirtr” aşka bir. misal: Plânsız, istikrarsız, İsrafçı ve gösteriçi biri tktinsadi politikanın günden güne elle tu- tulur hale gelen acı neticelerini vatandaştan gizliyebil- mek hevesiyle D. P. nin giriştiği “Görülmemiş Kalkın- ma” propagandasından hubersiz gibi davranan Eğitim Komüsyonu, raporunda, sade bir hakikati bülün çıplak- hığı ile lfade etmektedir. “Türkiye toprağın:ın kalkınması, üzerinde yaşıyan lnsan unsurunun kalkınıcasına bağlıdır. Bu sebeple, eğl- tim kalkınması ile hıışl.ımışun hiç bir kalkınma hakiki bir kulki nıım olaum. 41p0! lnsan unsurunu yetiştirmis olan Alımanya ve luımnuı.ıı ıı inci dünya savaşından ne ağır yaralarla iktıklarını bellrltlkten sonra, Turkhı—de hüküm süren “İktisadi krîı" den bu durumun, nas eğitim plânının” zaruri oldufu da açıkg-a ortaya kon- muktadır Bir Mllll Eğitim plânı , . . Fabrika kurmaktan vi- lâyet kurmıya kadar her İşte ince ince parti menfaati hesap eden basit zihniyetten, bir iktisadi kalkınma plâ- nı _vannmsı beklenemez. at bu memleketin köyünde, kentinde mâşeri vlmb.n ve sağ duyu hiikmlinü vermistir. “Belki yarın, kl yarından da yakın” mbıh olacak, memleketçi bir ar partizanlığın ve mutlaka alacaktır.. İşte o n Amerika Birleşik l)ovletlerlnhı milli ;çelirde yüzde ..’S u eğlllme ayırdığı, um. azına bilen vatandaş betini yüzde doksan dokura u!aştırm-s Japonyanın mllll zellrlndı—n yvüzde ittme verdici, Alman- nn aynı maksat için mlllî p:e!lrlnlıı yüzde 3,5 unu tah- Ja süslemeği öğrenerek- cçağdaş ulaşamıayacağını kavrayabilen bir z'hniyet bu memleketin kaderine istikamet verecektir. O giln. ancak o gün, ,Tür- kiyenin bir numaralı mesclesi Türkiyeyi idare edenle— rinde meselesi olacaktır. kender Mirza da Verse, tatbik eden İkili idare üÜç hafta hâdise cereyan etti. Madem ki hakiki kudret Eyüp Handaydı, Eyüp Han nicin İskender Mirzadan emir alacaktı? Başkomu- hükümet darbesi yapan Devlet Başka.nına yurd dışma gidip biraz ha- tavsiye etti. Para, pul, döviz. herşey veruecektı İskender Mirza teklifi reddederse başına ne ge- leceğım anlamakta fazla zorluk cek- Eski Başkomutn.mnm tavsiye- ııyesî.ne uydu ve geçiminin sağlanaca- şranuslm elde ettıkten nra gü- p Pakıstarı terketl.ı Böy- p 18 EASIM 1959 lece Liyakat Ali Hanın ölümünden beri memleketi kemiren idarenin son temsilcisi de temizlenmiş oluyordu. 27 Ekim 1958'de Eyüp Han kendi- sini Devlet Başkanı ilân etti. Reform hareketleri E yüp Han Pakistanın hâkimi olur olmaz derhal reform hareketlerine girişti. Evvela hırsızlıkla, bütün bir millet ve ordu tarafından desteklenen mücadelesine girişti. O zaman görül- dü ki Bakanlar arasında bile kara- borsa yapanlar vardır. Idarenin Üst tabakasırda dürüstlük boy, gösterin- ce, pek tabii olarak, bumrun akisle- bütün mekanizmaya yayıldı. Hır- sızlık için de öyle olmumı mıydı? E- yüp Han memurların maaşlarını art- tırarak onlara rüşvet almadan geçin- mek imkânını sağladı. Relimin temize lenmesi Eyüp Han idarezinin büyük başarılarından biri oldu. Böylece, Pa- kistanın Kuvvetli Adamı isbat etti ki eğer Kuvvetli Adamın kendisi temiz- se, eğer kendisi dostlarını zengin et- mMmek gayesini gütmüyorsa, hırsızlık- lar pekâlâ önlenebilirşZira, balık baş- n vÜp Han diğer sahalarda da Pa- Başkenti bir ticaret merkezi olan Karaşiden alıp Peşa- ver'e taşımaya koyuldu. Karaborsatı- hk, istifçilk, kaçakçılık emniyet sşğ- A 2