SPOR koş <<Benı gazetecıler geldığım zaman bır- ile did. in Mankoş prensip sahibi bir adam olsaydı ve hakikaten konuşmamak - rında bulunsaydı o zaman kendisine bir- şey söylenemezdi. Fakat daha memleketi- mize ayak basar basmaz Fenerbahçe ta- kımını - Diğer takımların durı u bil- m e şampiyon yapacağını soylemıştı. Biiyuk ve iddialı lâflardan sonra birden süküta bürünüyordu. Cemiyet hayatı ya- şayan insanların birbirlerine itimat et- erdi. Bu itimadı sarsanlar erdi bulunabılırdı Fakat bu hiç bir Öyle değil mi? i ve icraatleri başka efkârıumumiyeye nasıl nakledilebi lirdi. - N. S. Su Sporları Yüzme şampıyonası Saat yük bir kalabalığın topl anmış olduğu gorulu ordu. Ada ortif faaliyetler bakımından helecanlı bır gün yaşıyordu. 1955 yılı «Türkiye yüzme şampiyonası- nın» her sene olduğu gibi Adana'da ya- pılması gittikçe bu spora karşı Adana- hların yakın alâkasını' celbetmekte Zaten bu bölge İstanbul'un en amansız rakibi sayılıyordu. Evet, müsabakalara iştirak eden 12 Bolge içeı'isinde Adana İstanbul'dan sonra, demi anda doğ- olacak * yüzme branşında çok kısa bir zamanda buyuk bir ilerleme kaydetmişti. Bu tekâmülde iyi bir havuz ve gene fe- ragat sahibi efendi bir bocanın bulunma- sının rolu hiç bir zaman inkâr edılemez- di. sabakalara su sporları federa: nu reisi Rıza Salih Saray'ın oldukça u- zun süren bir konuşmasından sonra baş- landı. İlk olarak yapılan 400 metre ser- bestte Yılmaz Özüak 5,18 ile Adana'nın büyük kabiliyeti Ünsal Fikirci'yi geride bırakarak birinci geldi. Onu takiben ya- pılan diğer müsabakalarda İstanbul böl- gesi şampiyonada hakiki söz sahibi oldu- ğunu gösterdi. Hele Engin Ünal'ın 200 metre klasık kurbalamada 2.48.2 ıle yeni ilereme — kaydedidiğini göstermektedir. Atletizm Cezalandırılan atletler Kısa boylu, toparlak yüzlü, şişmanca bir adam esmer orta boylu bir gen- cin yakasından tutarak onu vazifeli po- lis memurunun önüne getirdi. Hâdise geçen hafta içerisinde İstanbul'da Köprü vapur iskelesinde cereyan ediyordu. Ha- karete uğradığına iddia eden zat İstan- bul atletizm ajanı Neriman Tekil'di. İ- şin garibi hakaret ettiği söylenen şahsın milli atletlerimizden ve Türkiye rekort- meni Erdal Akkan olması idi. Etraftan hâdiseye alâka gösteren kalabalıkla bir- likte sabah, sabah kafile soluğu köprü altı karakolunda aldı. Hiddetli giren şa- hıslar karakoldan sanki biç bir şey ol- mamış gibi çıktılar. İşin hakikat tarafı şu idi: Yugoslav federasyonu tarafından davet edilmiş olan atlet kafilesinin içer— sine Zonguldaklılar İstanbul'dan Erdal* Akkan, Muzaffer Selvi ve Mustafa Bat- man'ıda davet etmişlerdi. Bu üç atlete İstanbul ajanı gıtmek için müsaade ver- memişti. O, bu gençleri Bursa'da yapı- lacak olan Cezmı Or müsabakalarına iş- tirak ettirmeyi düşünüyordu. Fakat at- letler kendisini dinlemediler. Tesadüf Yu goslavyaya gidecekleri bir sırada atletizm ajanını karşılarına çıkartmıştı. Hakare- tin aslı olmadığı için karakoldan çıkan gençler doğruca Sirkeci'ye gıderek trene bınıp Yugoslavya'ya gittiler. Ara man geçti. Atletizm ajanı bu üç atletı Nihayet kıymetini Engin Ünal bilebildik Muzaffer Selvi 'e — atleti. cezalandırdığını ilân etti. Bu ne garip şeydi. Bir kere ajan resen ceza vermek selâhiyetine sahip değildi. İkincisi bu çocukları bir dahaki sene yapılacak olan cCezmi Or» müsabakalarına sokmam: kararı sadece kendisine münhasır kala- mazdı. Bu acaip kararda şahsi hırs ve ki- nin izleri açıkça belli oluyordu. Basketbol Tehlikeli çağ Muvaffak olmaya yüz tutmuş bu spor branşı, ne yazık ki insana hüzün veren bi mektedir. Bir meselede muvaffak olmak- tan daha güç bir şey vardır. Elde edi- leni muhafaza etmek! Bu söz basketbo- lümüz için bu gün vakıa olmuştur. El- de ne genç, nede yaşlı milli takım için bir antrenör mevcut değildir. Amerika- hlar bir takım formaliteler ve bir takım taktik bilgi verecek kimse ortada yoktur. İstanbul - ki mem- leketimizde — basketbolün — merkezleştiği bir noktadır * bir takım idari ihtilâflar içindedir. En nihayet Federasyon müsbet kararlar alacak ve asıl mühimi bun- ların — verimli neticelerini toplayacak bünyeye sahip bulunmamaktadır Bunlara rağmen ve bu ayrı müsait altında dahi, üzerinde durulan kendisine bağlı kalan sporcusuna yundur. Muhakkak olan şudur ki, bu spor branşımız «Primitif> vasfının çok- Türk basketbolünü bundan İ içinde yurutebılır. Bu bir bakıma okumuş yazmış bir kim- senin bir çocuğa ilk okul alfabesini okut- tisas işidir. Feragatli, ınatçı, bilgili bir çalışma ister. Düne kadar bir takım parlak ileri ham AKİS, 24 EYLÜL 1955