BELEDİYECİLİK Ankara Nizamsız şehir Ogü Belediyesinde müdür ler bir toplantıya girdikleri zaman hemen hiç 'birisinin aklından şehre yeni tarzı hiç kimseye hâkim degıldı hakikat idi ki, önce .kurulmuş edıp gidiyordu. g 5 © Bd £ N — —: n g - n o 5 o değiştirmekle ne kazanacaktık, ne gibi faydalar temin edecektik? Bu kimseyi alâkadar etmiyordu. Halbuki ar- tık ölü bir çalışma ruhunun hâkim ol- duğu bu .tarz çalışmayı degıştırmelı, ye- nilikler yapmalı, 1 daha seyyal bak getirmeli ve bu suretle meseleleri daha pratik yollardan halletmenin im- kânlarını elimizde tutmalı idik. Bir mi- sal olmak üzere hemen söylenebilirdi ki, meselâ belediyenin teftiş sisteminde geniş hatalar vardı. Gene şu- nu bir misal ve hakikati göstermek ba- kımından söyliyebilirdik iki, şehri tanzim etmek için girişilen hamleler hep kâğıt üzerinde kalıyordu. Bütün hareketler şehre yeni bir şekil veriyordu, değişiklik ihtiyacını karşılıyordu, fakat asla yaraya merhem olmuyordu. Olamazdı Çün- kü, yapılanları sadece çehrenin degıştırıl— mesi ve lehte bir propagandanın yapıl- ması içindi. Halbuki, diğer memleketler- de olduğu gibi bir belediye ilk önce hiz- meli, sonra bu .hizmetinin mah- süllerini toplamalı idi. Muhtelif şubelerm müdürleri kendi sahalarında yen yapmak ve baştan başa değiştirecek bir yol bulmak için çalışsalar idi, deği- şiklik bu müesseseye kendiliğinden «gele- cekti. Ne .tuhaftır ki, değişiklik yapmak için başta bulunanın, belediye başkanı olan zatın, her şeyi düşünmesini bekliyor- duk. Belediye Başkanı, tertıpl meli, dü- şünmeli ve emir vermeli idi. İşte - o da belki - bu takdırde o şubeler mudurlerı, yapılacak Yani alt kademelerin 'hazırlayıp başkanı- nın Önüne getirecekleri işler varken, her iste en üst kademenin emretmesi ve tatbikata geçilmesi sistemi hâkim oluvordu. Durum bunu gösterince, bir insanın her işe yetişmesi imkânların dı- şında olacağı vakıası her şeye girince, bu şah irde. bir Arakara şehrinde kış mevsi- minin başında aksaklıklar bütün şekille- ri ile kendisini göstermeğe başlıyordu. Yollar Kış mevsimi yaklaşıyordu Hattâ za- man zaman şehre inen yağmur ak- sakhkları kendiliğinden ortaya koyuyor, âdeta alâkadar şahısları ikâz ediyordu Bırden bastıran yağmur, en başta AKİS, 24 EYLÜL 1955 şehrin kanalizasyon tertibatını boydan boya bozuyordu. Esasen derme çatma bir tarz içinde, yapılmış olan kanalizasyon borularında patlamalar, sızmalar ortalı- ğı, sokakları bir velveleye veriyordu. Ve hâlâ belediye kanalizasyon sistemini şeh- rin büyüyen merkezlerini kuranlara ma- halleler yapanlara öğretmiyordu. Gene yeni ve büyük mahalleler kuruluyor, fa- kat buralarda kanalizasyon tertibatı ku- rulması cihetine gidilmiyordu. Sonra birden aklımıza gelecekti. O mahalle bir şehir büyüklüğünü alacaktı. O mahalle- nin ihtiyacını nakil arabaları lamak kabil olmayacaktı. ya- pılmış, düzene konulmuş asfalt caddel kasılacak, yeniden masraflar zun projeler hazırlanacak, asfaltın uç ve en fazla dört metre derinine borular yer- leştirilecekti. Üzerlerine toprak yığılacak, eski şeklini alamıyacak bir asfalt döküle- cek ve işin İçinden sıyrınılacaktı. Yağmur derme çatma kurulmuş bu asfaltların yarıklarından içeri sızacak, borular patlı- yacak ve birden o mahalleyi veya o ma- hallenin bir büyük kısmını büyük bir dert kaplıyacaktı. Misal mı isteniyordu. Ankara şehrinin bir büyük İstanbul cad- desi vardı, mezbahanın önünden Yeni- mahalleye kadar uzanıyordu. Bu cadde- nin muayyen bir büyük kısmını kokudan azade geçmek için maskeli olmaktan baş- ka çâre yoktu. Çünkü., kanalizasyon ter- tibatı bozuktu, çünkü mezbahanın kanlı zamanla kokan suları oradan geçen ve üstü açık olan dereye akıyordu. Butun haşarat buralarda toplanıyordu ve b ne kadar hiç kimsenin aklına vatandaş sıhhati için, haddi bırakınız vatandaş sıh- hatini şehrin umumi havasını bozan bu hali düzeltmek gelmiyordu. Mezbahanın modern tesıslerle tanzım ve tertıp edıl— na olarak görüyordu ve içindeki âlemi . bilmiyordu, fakat vatandasın bir burnu vardı ve bu caddeden geçerken, ister na- kil vasıtası ile olsun, ister yayan olsun, bu kötü kokuları sineye çekiyordu Bu, sadece bu mıntıkada mı hisse— diliyordu. Şehrin muhtelif yerlerinde vatandaşa sorunuz vereceği cevap "hayır" olacaktır. Hakıkaten şehrin muhtelif yer- lerinde bu k sine de yağmurlar, dimizi daha çok hissettirecektir. re bulunması her bakımdan lüzumlu, her bakımdan lâzımdır. Belediyenin üzerinde dikkatle dur- ması gereken işlerden bâr tanesi budur. Yollar dâvasında Üüzerinde titizlenmek lâzım gelen diğer mesele de inşaatların or taya çıkardığı feci durumdur. Şehrin muhtelif yerlerinde ve ekserisi büyük ve geçmek kabil değildir. Asfaltın üzerine serilmiş çimentolar, kireçler ve tahta parçaları, demirler kaldırımdan salimen yürümenizi temin etmemektedir Ve o asfaltın 'hali pür melalini inşaat bittikten sonra görünüz. Her tarafı ezik, her tarafı 'berbat ve hurdahaştır. Bele- diye inşaat sahiplerine, hem vatandaş sıhhati ve emniyeti, hem de malının ko- runması bakımından Jİüzumlu direktifi vermelidir. Aksi halde bu şehir delik de- şik olacak, bu şehir bir bina kazandığı nisbette, pek çok şey kaybedecektir. açlar Plânsızlık bu şehri katletmiştir. Yollar plansızlıktan, ir ölçü içinde şehrin ileride istiab edeceği nüfus mik- tarı tahmin edilememekten, her şey kar- Ankara'dan bir görünüş Plânsızlık nn