YURTTA OLUP BİTENLER az manevraların başındadır. Zira Ku- rultayda bu tez İnönüye, Kasım Gü- leğe, delegelerin ekseriyetine ve hep- sinden mühimi aklı selime karşı mü- cadele etmek zorundadır. Böyle bir mücadeleden galip çıkması ıhtımalı ise - o zamana kadar Nihad E hakkında Haysiyet Divanı ihraç k: rarı vermezse - yüzde sıfırdan ıba- rettir. 'Hoca'nın plânları Kurultayın alâka uyandıracak baş- ir siması Şemseddin Günaltay olacaktır. Şemsettin Günaltay, Cum- huriyet Halk Partisinin artık devri- ni tamamladığına dair inancım hiç bir zaman saklamamış, buna muka- bil memleketin yeni bir muhalefete olan iştiyakını terennüm etmiştir. Bu muhalefetin başına geçecek şahsiyet ise, ancak eski başbakan Şemseddin Gunaltay olabilir Şemseddin Gunaltay gibi düşünen- ler, C.H.P. saflarında eksik değildir. Fakat bunlar Kurultayda harekete geçmekten ziyade, Kurultayın neti- cesine göre hareket edeceklerdir. E- ğer delegeler azimli davranırlar ve partiye bir hayatiyet verirlerse Şem- seddin Günaltay gurubu partinin için- de kalmayı tercih edecektir. Ama, ataleti devam ettirecek bir mekaniz- ma işbaşına gelirse o zaman C. den bazı esaslı istifalar beklemek lâ- zımdır. Bu ifalar, bir yeni parti- nin temelını teşkıl edebilir. Şemseddin Gunaltay eskı parti- sinden ayrılıp "yeni bir parti kurmak için müteaddit defalar hazırlık yap- mış, faaliyet göstermiş, fakat her seferinde yarıda bırakmıştır. Zira Günaltay, harekete hazırdan konmak istemektedir. Başkaları — kotarsın, Şemseddin Günaltay ona ismini ver- Nihat Erim Parti darbesi peşinde Kalkınma Disiplini ve Moral Merhum Dr. Refik Saydam, Sıh- hiye Vekili iken, 1927 veya 1928 de, Amerikaya gitmiş, orada birkaç ay kalarak mesleğini alâ- kadar eden tesis ve teşkilleri gör- müştü. Ankaraya döndüğü günler- de iki arkadaşla bırlıkte kendisini evinde ziyaret ettik. Biz da gördüklerini anlattı. Konuşma- sını, hafif bir hayranlık heyecanı ile, "Hasılı, her şeyi iyi yapmışlar, her şeyi bu ik, pek buyuk yap- mışlar, her şeylerı yep-yeni ve mü- mel" sözleriyle bıtırdı Fakat kısa bır vakfeden sonra "Adamlar- da para var, para, hem çok para; versinler o paraları bana, ben daha mükemmelini yapayım burada" de- mekten kendini alamadı. Bu son cümleyi bilmem, belki de kıssadan hisse alalım diye bizler için söyle- miştir. "Peki ama, o parayı nere- den buluyorlar?" Dilimin ucuna kadar gelen bu suali usulcacık yu- tuverdim. — karşımızdakı vekildi biz onun evinde "safa geldiniz" zi- yaretinde bulunuyorduk ve niha- yet, devlet memurları idik. O günden beri, Amerikanın eri- şilmez yükseldikte maddi terakki- sinden, akılları hayretlere düşüren muazzam başarılarından ne zaman bahsedilse hep merhum Saydamın o sözlerini ve benim ona kar cak içimden — geçirebildiğim sual şeklinde mülâhazamı hatırlarım. Öyle sanıyorum ki eğer biraz Amerikalı olabilseydik biz de, kud- retimize göre, hayli zengin bir mil- let olurduk ve Amerikadakiler ka- dar olmasa bile, kendi ölçülerimiz içinde, buyuk ve mükemmel şeyler de yapardık Amerıkalı olmak bana pek zor da görünmüyor. Mesela, sadece ka- çak Amerikan sigarası içmemek, ithal edilmiş ciklet çiğnememek, viski ve kokteyl alışkanlığına ken— dimizi kaptırmamak, bakka mağazalarında ithal malı konser- ve ve kompostolar aramamak, iç çamaşırına kadar her türlü kulla- nılmış eşyayı, Amerikan malıdır diye ele geçmez bir fırsat gibi, ka- pış kapış almamak, kısacası ciddi bir ihtiyacı karşılamayan, nereden gelirse gelsin, her türlü ithal mal- larına karşı biraz çekingen dav- ranmak gibi basit bir pehriz ile ve çok, pek çok ve sıkı çalışma ile Amerikalı olmağa başlıyabiliriz. Amerikalı olmakta çok geciktik, fakat son treni kaçırmış değiliz. Hele bu günlerde Amerikalı olmak için büyük bir fırsat karşısındayız: Hükümet pek geniş mıkyasta bir kalkınma hareketine geçti "Kal- kınma" nın gramere göre tam ma- nası ile kalkınma olması, yani Avni BAŞMAN "Ver elini de tutunup ayağa kal- kayım" demek değil, kendi kafa, ruh ve adale kuvvetimize dayana- rak keııdı gayretımızle ayağa kalk- mak olabilmesi için bu büyük fiır sattan istifade edemez miyiz? Muhtaç olduğumuz parayı evvelâ, kendi memleketimizde, kendi ara- mızda arayıp bulmak — çarelerine başvuramaz mıyız? Normal büt- çe imkânlarının kat kat üstünde dar müddetli geniş bir kalkınma hareketinin başarı ile gelişmesi için normal üstü tedbirler gerektir. Fakat biz öyle bir durumdayız ki normal üstü tedbirlere geçmeden evvel iktisadi ve mali nizamımızı çoktan beri aksatan arızaları kal- dırıp gedikleri doldurarak o nizamı normalleştirmeğe muhtaç bulunu- yoruz. Vergi sistemimizde mutlak bir reform gerektiğini aramızda bilmeyen ve bunun gerçekleşmesını istemeyen yok gibidir. Buna rağ- men toprak mahsullerınden - ta- bii, makul ve comertçe bir hadden yukarı başlamak üzere - vergi al- mamakta ısrar ediyoruz. Büyük kazançlar liberal ıktısat nizamına taassupla bağlı memleketlerde da- hi yüksek nisbette (yüzde doksanı aşan) vergiye tâbi iken bizde yüz- de kırk beşten fazlasına razı olmu- yor. Yeni apartmanları on sene vergiden muaf tutmakla da kalmı- yarak onlara geçen haftaya kadar mutlak bir kira serbestisi tanımış- tık. (1952 de neşredilen Barker raporunda bunun mahzurları üze- rinde bilhassa durulmuştur; aynı raporda Toprak Mahsulleri Ofisi ile Merkez Bankası hakkında da dikkate değer mütalâalar ve teklif- ler vardır.» Ve bunu mesken inşa- sını teşvik eden yegâne müessir tedbir saymakta devanı ediyoruz. Hükümetin hâlâ bütün memlekete şamil bir mesken politikası yok- tur. Arsa spekülâsyonu, emlâk spe- külâsyonu alabildiğine devam edi- yor. Devlet sermayesi ile işleyen Emlâk Kredi Bankası bile, tuttuğu sakim usulle, kendim bu cereyana kaptırmış görünüyor. İthalâtı bir türlü makül ve kal- kınma devrindeki bir memleketin zaruretlerine uygun bir nizama bağlayamıyoruz. İhraç mallarımızı dış piyasalarda sevdirmenin çaresi- ni bulamadık. Bu mevzularda sis- temli ve devamlı çalışmaya pek il- tifat etmiyoruz. aramız kararsız durumdadır. Gıda maddeleri ile zaruri ihtiyaç eşyası fiyatlarını ve kalitelerini da- imi bir kontrol altında tutmak için salim bir usul bulamadık Turizm dâvası, dönüp dolaşıyor, harice turist göndermek şeklini fe- lıyor ve bununla turizm propagan- AKİS, 28 MAYIS 1955