TİYATRO nonim hale gelmiş bir konuşma sis- temine de temas etmeliyiz. Konser- vatuvarın ilk kurulusundaki Alman hocaların tesiriyle olduğunu tahmin ettiğimiz bu konuşma sisteminde sa- natkârlar seslerini tabii rezonans sa- hasından çıkarıp giırtlağa indiriyor- lar ve Türkçeden ziyade Arapça, tec- vit okumaya elverişli boğuk bir ko- nuşma usulünü tercih ediyorlar. *«İago rolünde Halük Kurdoglu nu Othello'nun tek müsbet sürprizi ola- rak karşılıyoruz. Gençliğine ve tec- rübesizliğine rağmen bu çok ağır yükü, zaman zaman bir kuş hafif li- giyle taşımaya muvaffak — oluyordu. Ancak, kendisi konuşmadığı zaman- larda Iago olduğunu unutan bir ha- li var. Sahnede dinlemenin konuş- maktan daha mühim olduğunu kabul etmesi icabetmektedir. Roderigo eser- de saf ve ideal bir aşıktır. Ama saf- lığı, Onikinci Gece'" dekı aptal aşık de- recesinde komik değil Halbuki Şeref Gursoy bu rolü kome- dilerin aptal aşık tiplerinden biri o- larak ele almış ve o anlayışla bir ka- rakter yaratmış. azık ki traje- dinin istediği o değildi. Ne Dezdemo- na, ne de Emilia, Othello'ya lâyıktı- lar. Dezdemona Muazzez Lutas; Emi- lia Macide Tanırdı. mona, bir çiçek kadar nazlı ve zarif genç, güzel ve masum olmalı idi. İh- tiyar Brebantio rolünde Oğuz Bora, hiç olmazsa kendisini kurtardı. Diğer roller, hattâ Cassio bile, ü- zerinde durup, kritik yapılması caiz olamıyacak kadar zarif ve eserin ha- vasından uzaktılar. Bu arada sahne- de kıraat okuyan bir Duka ile Sena- törler bile vardı. 30 Bilhassa Dezde-' Nuri Altınok Husisi — hayatta Hem Othello'ya, hem de harcanan maddi, manevi emeğe yazık oldu. Küçük Tiyatro Volpone Onaltıncı — Asır edebiyatçılarının en büyük talihsizlikleri, a da Shakespearein de yaşamış olma- sıdır. Hele tiyatro yazarları bu ba- kımdan hepsinden bedbahttılar. Ben Jonson'un hem Onaltıncı asırda, hem İngilterede ve hem de Londrada ya- şamış, üstelik Shakespeare ile arka- daşlık etmiş olduğu hesaba katılırsa, şairlerin en talihsizi olduğuna derhal hükmedilir. Ben Jonson tiyatro eser- lerini Shakespeare'e gösterir, ondan ogutler alırdı ama o asırda Shakes- peare'in tesirinden sıyrılarak eser ve- rebilen başlıca sanatkâr da o 160 nesinde Londra'nın Globe tıyatrosunda bir eser temsil edilmiş- . Elizabeth devrinin en realist görü- şunu aksettiren bu eserin adı Volpo- ne idi. Vak'a: Onaltıncı asırda Vene- dik'te geçiyordu. Cimri bir adam, in- sanların ümit Zaafından faydalana— rak, kendisini hasta gösteriyor, ak- şama sabaha ölecekmiş hissini uyan- dırarak mirasını bırakacağını ima e- dip, zayıf insanların paralarını sızdı- rıyor. İnsanların bu zaafım bilen ve onunla alay ederek keyif çıkaran cibiri, oyununa devam için hizmetin- deki Moska isimli adamdan faydala- nıyor. ünün birinde gemi azıya a- lıp, işin ölçüsünü kaçırınca, en bü- yük darbeyi kendi adamından yiye- rek meteliksiz kalıyor. Bu oyun 1933 de ve 1947 de ol- mak üzere İstanbul Şehir Tiyatrosun- da iki defa sahneye kondu. Birincisin- de Moska rolünü büyük aktör Hazım oynamıştı Oyunun İstanbuldaki adı "Kurt Kocayınca" idi; Ankarada, Bedret- tin Tuncel'in aynı tercümesi oynan- dığı halde ismi "Tilki" oldu. Oyunda- ki gidişata bakılırsa Volpone degıl Moska'nın Tilki'liğine inanmak ica- bediyor. Devlet tiyatromuzun Küçük Tiyat- ro bölümü şimdi, işte bu eseri tem- sil ediyor. Bir yanda Othello'nun ha- fakanlar basan ağır havası insanı e- zerken, Küçük Tiyatro'daki bu eser, zamanında imdada gelen, kurtarma ekibi vazifesini görüyor. Eser, sevimli bir dekor içinde geç- mekte. Kostümler de renk bakımın- dan komedinin neşesini körüklüyor. İyi aydınlanmış, iyi tertiplenmiş bir sahne., Ragıp Haykır, — Volpone rolünde. Gerçi tiyatronun program mecmua— sında öyle yazılı ama, gıp Hay- kırı bizzat Volpone'nin kendısı kabul edebiliriz. Moska rolü, kolay değil. Bütün entrika onun sırtına yüklenmiş; cev- val, cin gibi bir tip. Asuman Korad, Moska'ya benziyebilmek için elinden geleni yapıyor. Muvaffak da oluyor ma, o daha çevik bir aktör olmalı i- di. Ahmet Evintan noter olmuş, ku- maş tüccarı Yıldırım Önal, tefeci- de Nihad Aybars... Hepsi ayrı ayrı ve bir arada başarılı kompozisyonlar yaratmaya muvaffak olmuşlar. Bil- hassa Nihat ile Yıldırım... Kıskanç kumaşçının karısı rolün- de Handan Uran bütün sahnelerinde güzel ve kocasına sadık kadının hü- viyetini yaşadı. Meliha Ars da, kar- nındaki çocuğa baba ariyan hafif- meşrep bir kadının kayıtsızlıkları ve endişeleri arasındaki psikolojik dal- galanışları maharetle aksettiriyordu. Diğer roller daha iyi olabilirdi. Fa- kat bu halleri ile de bariz kusurlu sa- yılmaz. Eserin rejisörü Cüneyt Gökçer, her eserinde biraz daha muvaffak o- larak kemal yolunda ilerliyor. Yalnız düşünüyoruz ki, tatile on gün kala başlatılan bu komedı, aca- ba tutulmıyan eserler zorla devam et- tirilirken sahneye neden konmamış da, böyle ziyan edilmiş? AKİS, 28 MAYIS 1955