TİYATRO Büyük Tiyatro Othello faciası! S eref Gürsoy, o kendisine has Ro- derigo anlayışı ve bir komedi ha- van içinde bağırıyordu: "O paldım dudaklı herif, Dezdemonayı boylece alıp goturebıl— di ise, ne zengin bir hazineye kondu.. Bu sırada Roderigo Iago ile bir- likte Venedigin bir sokağında bulu- nuyordu ve onlar konuşurlarken ar- kalarında beklenmedik bir hadise ce- reyan edıyordu. Gökten bir mermer sütun ağır ağır inerek, çarpık bir va- ziyette, yolun kenarınd duruyordu. Bu lıadıse Othello faciasının bır - maresi ve başlangıcı idi. Daha sonra sayısız dekor ve ışık falsoları oldu ve oyun bir kör döğüşü halinde baş- tan sona kadar Shakespeare'i meza- rında kıvrandırdı, durdu. Bilindiği gıbı Othello nun Devlet Tiyatromuzda old un bir hi- kâyesi var: Mevsım başınd Muhsin Ertuğrul sahneye koymak üzere eseri ele aldı ve Othello rolünü Nuri Altın- ok'a verdi. O zaman, yapılan rol bölü- münde, tiyatronun bırıncı sınıf sanat- kârları yer almışları "onun rolü, benim rolüm.. ıddıaları tiyat- royu o derece muşkul bir duruma soktu ki, Umum Müdür çaresizlik i- çinde eseri "Caduc" etmeye karar verdi. Fakat bu defa da, kendisine baş rolü verip çalışmasını söylediği sanat- kârın durumu nazik bir bal aldı. En ıyısı, yükü b r başkasının sırtına ak- tarmaktı! Rejisörlük Mahir Canova'- ya verildi. Yeniden ıstışareler, yeni- den rol bölümleri, yeniden "o rolü de- ğil, ötekini isterim..." ler başladı ve bu hal perde açılıncaya kadar devam etti. Bir kere, Othello'nun mevsimin sonuna sıkıştırılmasının sırrını hâlâ anlamış değiliz. Bundan başka, se- iz dokuz aydır üzerinde duruldugu halde bir türlü hazırlanamamış olan bir eserin, ille de Mayısta ve her ne pahasına olursa olsun, oynatılma- sındaki hikmeti de keşfedemedik. Ne olurdu bir iki gün daha gecik - seydi de, dekor ve ışık alıştırmaları ile bır kaç kostümlü prova yapılsay- olurdu eserin rejisörü dekora- tör ıle ışık mütehassısını karşısına a- hp Ot helloyu nasıl temsil ettirmek ıstedığını ani atsaydı ve ne olurdu re- jisör sanatkârlarla birlikte, bir vah- det içinde eserin tahlilini yapmış ol- saydı.. Othello, dünyada bellibaşlı tiyat- ro' ölçülerinden birisidir. Bu —eseri temsil edebilen bir sanat tiyatrosu, dunya tıyatro muvacehesinde kendi- sine mümtaz bir mevki temin etmiş sayılır. Bütün bunların yanında onun populer vakası bir çok derme çatma panyanın can kurtaran simidi .0- larak kabul edilir. Bir çok sanatkâr- lar Othello ile kazanılacak olan şöh- AKİS, 28 MAYIS 1955 Büyük Tiyatro Kapıları — kapanıyor retın evlâdiyelik oldugunda müttefik- mleketimizde de boyledır Hemen her tiyatro kumpan- yası Othelloyu temsil etmiştir. İstanbul Şehir Tiyatrosu da onun cazibesinden kurtulamamış, 1940 v 1951 senelerinde repertuvara alarak temsil etmiştir. Devlet Tiyatromuzda Othello'nun ele alınması, bu bakımlardan dikkat çekici idi. Yeni Othello Ancak, Devlet Tiyatromuzun Ot- hellosunda Shakespeare'i tanıyabil- Othello'dan görünüş Zavallı Shakespeare mek değil, belli başlı rollerin bile ka- rakterlerini ayırdetmekte güçlük çek- mekteyiz. Eserin hiçbir tarafında in- sicam yok. Çeşitli tiyatro ecole'lerin- den bir çok parçaların bir araya ge- tirilmesi, üstelik Shakespeare tiple- rinin yanlış anlaşılmış olması netice- sinde, Büyük Tiyatroda temsil edilen Othello, bir Shakespeare hezimetin- den başka nasıl izah edilebilir? Dekoru ayrı, kostümü ayrı, ışığı ayrı, sanatkârları ayrı istikametler- de çalışmış, aralarında hiç bir anlaş- ma temin edilmemiş, sahnede rol a- lanlara nerelerden girip, nerelerden çıkılacağı dahi anlatılmamış olan bir temsilden başarı beklemek, — elbette ki mucize beklemekten farksızdı Devlet tiyatrosundaki Othello temsilinin - klâsik havasına uymak gayesiyle olmalı - sahnenin perdesi kaldırılmış, tamamen açık bırakıl- mıştı. Dekorlar mağmum bir atmos- fer yaratabilmek için gri tonun haki- miyetiyle tertiplenmişti. Sema perde- sine sahnelerin karakteri ile mütena- sip projeksiyonla gölge düşürülmesi kararlaştırılmış, sahnede asgari eşya kullanılması ve lüzumlu eşyanın ka- ranlıkta kaldırılıp yerleştirilmesi e- sası kabul edilmişti. Dekor bakımın- dan bütün bu düşünülenler yerinde- dir. Ancak ışığın, kostümlerin ve sa- natkârların da bu görüş istikametin- de hazırlanması icabederdi. Halbuki dekorda düşünülenler bile tatbik e- dilememiş. Sanki hiç teknik prova sapılmamış gibi, temsil — esnasında bir dekor keşmekeşine yol açılmıştı. Işık bahsinde ne yapılmak isten- diği anlaşılamıyor. Bazen huzme, ba- san mevzii, bazan renkli ve asla fi- kirle irtibatı olmayan bir karışık sis- em ki, hem sanatkârların hem de seyircilerin asabını bozuyor. Projek- siyon makinesindeki fon — hayalinin sık sık kayması, sema perdesinde zel- zeleler yaratıyor. Kostümler, bol ve sengin kadife yerine, hafif ipekten sapılmış olsaydı, sanatkârların hare- cet kabiliyetini de kolaylaştırırdı. Sahnede mise -en scene o kadar yok ve rejisör yokluğu o derece ha- izdi ki, sanatkârlar, "interieur" ile 'exterieur" hudutlarını tayin edeme- nekte, giriş — çıkış yollarını bilme- nekte, nereden gelip nereye gittik- erinin bile farkında olmamakta idi- er. Shakespeare tiyatrolar için bir mtihan ölçüsüdür. Fakat bizim Dey- et tiyatromuzun bu derece kırık not alınacağınıtahmin edemezdik. Husu- iyle, aynı sezon içinde verdiği bi- inci Shakespeare imtihanında bizde öyle bir kanaat uyandırmamıştı. Eserin sanatkârlar — bakımından eminine gelince, maalesef ahenksiz- ünü Nuri Altınok, çok iyi hazırla- nış, iyi tahlil etmiş ve iyi temsil et- kektedir; fakat bundan ne çıka?Nı- ri Altınok un rolü üzerinde konuşula— ilirdi. Sadece, ayrı bir görüşle ve e ere hakim olarak oynadığını söyliye- iliriz. Bu arada, (İago hariç) hemen ütün sanatkârlarda kusur telâkki ttiğimiz ve Devlet tiyatrosunda a-